20 Temmuz 2010 Salı

Dexter Morgan Olmak


Hisler önemli şeylerdir. Akıl, irade ve hayal gücümüzle birlikte biz insanoğlunu insan yapan, bize özgü en önemli özelliklerden biridir. Hisli olmayanlar yeri gelince öküz diye betimlenir. Fazla duygusal olmak da sağlıklı bir durum değildir.

Dexter Morgan olabilmek ise başlı başına bir psikopatlık. İnanılmaz nazik, kibar ve iyiliksever olacaksınız. Ama duyguları hissedemeyeceksiniz. Kendinizce prensipleriniz olacak. Seri katil olmak mevzusunu konu dışında tutmak zorunda kalıyoruz haliyle. Dünyayı pisliklerden Dexter kuralları ile temizlemek bizim işimiz değil sonuçta. Seri katil olma özelliğini yazının dışına savurursak, bir çok insanoğlu muhtemeldir ki bazen Dexter Morgan’dır. Ya da çoğu zamanlar için. Veyahut karakter yapıtaşlarından biridir.

Duygular vardır. Bir de bunları yansıtabilmek. Kimileri inanılmaz mimiklerle yansıtır. Kimileri ise içlerinden şelaleler dökülse bile bunu mimiklerine dökemez. İç dünyasında takılı kalmıştır tüm hisleri. Yansıtamaz. Karakteri bu olmuştur. Budur yapısı. Aşırı duygusal reaksiyonlar da can sıkıcı bir hal alabiliyor yeri gelince ama.

Brendan Fraser’ın Elizabeth Hurley ile birlikte oynadığı 2000 yılı yapımı Bedazzled isimli filmi izlemiş olanlar ne demek istediğimi iyi anlarlar aslında. Filmde umutsuz vaka bir insanın şeytan ile olan anlaşması söz konusudur. Kahramanımız aşık olur ve kadını elde etmek ister. Yedi dilek hakkı vardır. Her dileğinde o kadının hoşuna gidebilecek bir karakter olmayı diler. Ama her seferinde bir yerden patlak verir. Dileklerin birinde inanılmaz duygusal bir adam olmayı seçer. Sahile gidilir. Adamımız inanılmaz yumuşakçadır. Ne zaman batmak üzere olan güneşi görse gülmekten altınıza edeceğiniz şekilde gözyaşı dökmektedir. En ufak bir şeyden etkilenmektedir. Kadının boğazına kadar gelir ve terk eder en sonunda.

Sonuçta hislerin ortalaması ve doğal olanı makbuldür. Her şeyin aşırısı zararlı. Ne çok aşırı duygusal bir tepki göstermek lazım ne de tamamen duvarımsı bir durgunluk. Ama bazen insanlar içlerinde yoğun duygular taşısalar bile bunu tavırlarına hiç dökemezler. Tavırlarına dökmektense yeri gelir yazılarına dökerler. Ya da kendilerine saklarlar.

Büyük abim geçtiğimiz Cumartesi bana gelmişti. İki yaşında dünyalar tatlısı bir yeğenim var. Ne yaptıysam bir türlü bana sarılmamıştı. Benim bilindik kaderimdir bu. Başlangıçta gözlüğüm, keçi sakalım, uzun saçım, küpem, değişik görünüşüm nedeniyle yaşı çok küçük tüm çocuklar benden korkar. Üniversiteye gittiğim sırada doğan erkek kardeşim bile beni ilk gördüğünde kaçacak delik aramıştı. Benden korkmayan tek bebek evladı kız kardeşim olmuştu. Hoş! Onunla hep birlikteydik. Altını bile yıkadığımı hatırlıyorum.

Yeğenim bana bir türlü gelmeyince büyük ağabeyimin bir lafı dikkatimi çekti: “Yavrum, yüzün tepkisiz, o yüzden emin olamıyorlar duygu halinden, sıcaklığından.” Birden durdum. Düşündüm. Doğruydu bu. Ufak bir çocuk gördüğümde çok sevmek istesem bile kadınlar gibi “agubugu cugubugu, ayyyy ne tatlııı, ayy ne güzeeell” gibi tepkiler veremiyorum. Suratımı kadınların suratları, mimikleri gibi değiştiremiyorum. Tıpkı ne zaman fotoğraf çekilecek olsam gülümsemekte çok zorlandığım gibi. Ne hikmetse, eğer kadınlar gibi bir surat takınırsam ya da kameraya bakarken gülümsersem samimi olmayacakmışım gibi hissediyorum. Çünkü surat şeklim, mimiklerim iç dünyamın elektriklerine göre hareket etmiyor. İçimde saklamayı yeğ tutuyorum.

Öte yandan hayatın bir çok sillesinden geçmiş, bir çok şeyle mücadele etmiş, savaşmış bir insanız. Öyle ya da böyle erkeğiz. Erkekliğin de kendince doğal karakteristik yapıları var. Yaşanan tüm hayat, koşullanan tüm şartlar ve tüm hayat hikayesi bazı noktalarda surat ifadesi olarak ifadesiz ve tepkisiz bir duruma karşılık gelebiliyor. İçimizde bir çok fırtına eserken, yeri gelince suratta anlamsız bir ifade.. Temaslarımla, yaklaşımlarımla sıcaklığımı yansıtsam da surat ifadem yeri gelince tepkisiz.

Ben birine hediye verdiğimde gözyaşı dökenler.. İnanılmaz heyecan yapanlar.. Titrek bir hal alanlar... Sevinçlerini inanılmaz yansıtanlar.. Ama bende olan bazı zamanlar bir tepkisizlik.. Aslında bu tarz yönlerimizle hepimizin içinde Dexter Morgan saklı. Benim içimde de bir Dexter Morgan yaşıyor. Seri katil özelliğini ve duygusuzluğunu çıkar; aynı biz insanoğulları..

1 yorum:

Serkan Deniz dedi ki...

Fazla iyi yazıyorsun dostum

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails