6 Ekim 2010 Çarşamba

Yorgunluk, İsteksizlik ve Zamansızlık


Bazen bazı şeyleri yapabilmek, özellikle hobileri gerçekleştirmek isteğe bakar. Ya da dinç olmaya ve boş zamanlara sahip olmaya.. İstek varsa ilham da vardır. Zamanın varsa ilham beraberinde gelebilir. Her şeyden önemlisi ilham varsa sizi hiçbir şey kolay kolay durduramaz.

Bu blogda yazılan yazıların %95’i büyük bir istekle, acele bir şekilde yazılmış yazılardır. Bir çoğu anlık patlamalardır. Bazen ne yazdığınızı bile düşünmezsiniz. Zihninize dokunan her kelimeyi sırayla boca edersiniz. Farkında olmaksızın bir şeyler üretmişken bulursunuz kendinizi. Ama aşırı yoğun olunca, yorgunluk sizi kanatlarına dolarken ve zamansızlık beyninizde ilhamlara yer bırakmazken her şey terse dönüyor.

Normal şartlar altında zor bir mesleğe sahibim. Bir şirketin tüm finans akışlarının tamamen sizin elinizden çıkması, patronların bütün bilgileri sadece sizden alması ve sizi muhatap kılması, bir nevi şirketin kaptanı olmanız ve adeta bir ahtapot gibi aynı anda bir çok işi yapmak zorunda kalışınız zaten zordur. Bir de müşteri portföyünüze Türkiye'nin en büyük firmalarından bir kaçını dahil edip iş kapasitenizi iyice arttırırsanız, getirisi iki ya da üç veyahut dört ile çarpılmış bir ahtapota dönüşüyor olmanız demektir. Nihayetinde size musallat olan şey büyük bir yorgunluktur. Bir de evinizde bulaşıktı, temizlikti, çamaşırdı, yemekti sizin üzerinizdeyse zamanınız büyük anlar için doludur demektir. Tüm bunlar üst üste gelince bu blog her geçen zaman sessizleşen bir ortama dönüşüyor. Bazen öyle oluyor ki hiçbir şey yazasım gelmiyor. Çünkü zihinde ilhamlara hiç yer kalmıyor. Acaba kışın işlerde bir azalma olur mu diyorum, ama işler iyice artacak cevabını alınca stres denen şey iyice tavan yapıyor.

Geçenlerde bir Karabükspor maçı oynanmış. Aynı esnada müdürlerimizden biri evlendiği için düğündeydik ve maçı izleyemedim. Arkadaşlarımın ilettiğine göre izleyemeyerek çok iyi yapmışım. Maçı izleyemeyince üzerine bir şey yazamazdım. Bu yüzden Sportif Cümleler’de Burak Eren ile haftalık olarak yayınlanan ritüeli de yapamadık.

Eskisi gibi yoğun ve coşkulu bir şekilde yazar mıyım? Gerçekten cevabı bilemiyorum. Bekleyip görmek lazım. Geleceği göremiyorsunuz. Eve gelir gelmez, bulaşık yıkamak, yemek yemek, yatağa uzanıp film izlemek derken bir günün sonuna yaklaşıyorsunuz ve artık saat 22:30 olduğu zaman uyku sizi esir alıyor. Umarım kayıp zamanların peşinden koşturmam. Umarım bu geçen zamanları kayıp olarak nitelendirmem..

4 yorum:

nihansu dedi ki...

Önemli olan istediğiniz zaman ve zamanınız oldukça yazmak. Bu blog burada olduğu gibi duruyor. Yazmadığınız süre içerisinde arşivde bir gezinti yaparız biz de...

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim Nihan hanım.. İnanın 5-6 gündür bloguma bakamıyordum. Normalde her gün defalarca bakan biri olarak beklenmedik bir durum kendi açımdan. Görüşmek üzere..

Adsız dedi ki...

dostum parayı bu kadar sevdiğini tahmin etmiyordum,mezara götürmüceksin hepsini di mi=)
sağlığın elverdiğince yazabilmen dileğiyle,seni bekliyoruz..

Atilla Çelik dedi ki...

İş güç sahibi bir insan değilsin herhalde ki iş hayatının yoğun ve zor olmasını para sevmeye bağlıyorsun. :) Çok ama çok ilginç bir denklem ve karakterime ters bir bakış açısı :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails