28 Ekim 2010 Perşembe

Görülesi, Gezilesi, İçinde Yatılası Japonya Kaleleri


15. yüzyıl Japonya’sında, merkezi hükümetin otoritesi zayıfladıktan sonra kalelere ihtiyaç duyulmuştur. Japonya, karışık savaş çağını yaşıyordu. Bu çağ boyunca, Japonya’da düzinelerce ufak yerleşim merkezleri bağımsızlık uğruna birbirleriyle savaşıyorlardı ve defans amaçlı olarak dağların en üst noktalarına ufak kaleler inşa etmeye başlamışlardı. İlk kaleler, taşla desteklenerek odun hammaddesiyle, tepelere ve yüksek mevzilere yapılmıştır.

Avrupa’dakilerin aksine kale savunmacıları bir noktada çok şanslıydı. Çünkü onlar koçbaşları gibi makinelerle rahatsız edilmemişlerdi. Bir kaleyi almanın tekniği belliydi. Oldukça vahşi, zorluydu: Saldıran ordu kaleyi kuşatır, ateş okları atarak kaleyi yakmaya çalışır, atlı biniciler kale girişine ya da duvarlara karşı saldırırlardı. Bu durumda savunucular, kuşatma boyunca kalede durmak zorunda kalır ve düşman ordusunun kuşatmayı durdurmasını, kaleyi terk etmesini, hastalıktan kırılmasını ya da kendisine destek gelmesini umardı.

16. yüzyılda Oda Nobunaga, Japonya’da belli bir merkezi otoriteyi sağladığı zaman, Toyotomi Hideyoshi bir çok büyük kalenin ülke üzerinde inşa edilmesini sağlamıştır. Önceki kalelerden farklı olarak, bu kaleler düz yerlerde yada ufak tepelerdeki düz yerlere inşa edilmiş, bölgeleri yönetmek, askeri üs olarak kullanmak gibi hizmetleri yerine getirmiş ve şehirlerin merkezi olmuştur. Savaşlar döneminde yapılan kaleler gerçekten de muazzam olmuştur. Toyotomi Hideyoshi’nin Osaka’da yaptırdığı kale bu açıdan muhteşemdir ve dünyadaki bir çok kale için emsal olmuştur. Defansif olarak daha güçlü olması için nehir yanına kurulmuş ve duvarları 18 kilometre uzunluğundaydı.

Meiji döneminde bir çok kale yıkıldı. Aslında daha fazlası da İkinci Dünya Savaşı ile birlikte büyük hasarlar almıştır. Feodal Çağ zamanının yani 1868 yılı öncesinin bazı kaleleri günümüzde hala orijinal olarak sapasağlam duruyor. Ayrıca bir çoğu da yeniden restore edilmiştir.

Büyük kaleler tipik olarak üç kısımdan ibarettir ve savunma açısından üç halkadan oluşur: Merkezdeki ana halka honmaru, onu takip eden ikinci halka ninomaru ve üçüncü halka da sannomaru olarak adlandırılıyor. Kale kulesi honmaru adıyla kale üzerinde yükselmekteydi ve efendiler de çoğunlukla rahat bir şekilde ninomaruda oturuyorlardı.

Kalenin çevresindeki yerleşim yerlerinde de samuraylar yaşıyordu. Samuraylar daha yüksek dereceye ulaştıklarında kalede yaşamaya başlıyorlardı. Tüccarlar ve kalifiye işçiler, şehir dışındaki eğlence bölgelerinden tapınaklara kadar geri kalan bölgelerde yaşamışlardır. Tokyo ve Kanazawa kale şehri olarak gelişen iki örnek şehirdir.

Kalelerin yapımında kullanılan ana materyal odun olmuştur. Yeniden restore edilmiş kalelere beton eklemeler yapılmıştır ve içleri daha moderndir. Söz konusu kaleleri ziyaret ederseniz buna şahit olabilirsiniz. Bir çok kale artık bir müze olmuştur.

Himeji Kalesi (401 Yıllık)




Matsumoto Kalesi (418 Yıllık)



Nagoya Kalesi (400 Yıllık)



Osaka Kalesi (427 Yıllık)


Kumamoto Kalesi (403 Yıllık)


Hirosaki Kalesi (399 Yıllık)


Okayama Kalesi (413 Yıllık)

3 yorum:

Burak Eren dedi ki...

Japonya denildiğinde, bu mimariyi gördüğümde aklıma Yanni'nin The End Of August çalışması gelir. Japonya konserinde çalmıştı ve Japon enstrümanları eşliğinde. Müthiş bir performanstır.

WarBlood dedi ki...

Abi Japonya'ya hiç gittinmi?

Atilla Çelik dedi ki...

Maalesef canım. Uygun bir vakit ve nakit olsaydı gitmek isterdim. Ama iletişim çok ayrı bir sorun. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails