24 Eylül 2010 Cuma

Bugünlerde Beni Uçuranlar

ARK – BURN THE SUN

Norveçli Progressive Metal grubunun 2001 yılında piyasaya sürdüğü bu albüm bana göre Heavy Metal tarihinin en kalburüstü ve mükemmel albümlerinden biridir. Albüm boyunca tek falso ve kusur dahi bulamazsınız. Heavy Metal tarihinin en iyi seslerinden biri olan Jorn Lande ile kusursuz ve müthiş vokal örneklemelerinin sergilendiği eser, usta işi müzisyenlik, duygularla bezenmiş stil üstü teknik yönüyle her gün kulağımdan eksik etmediğim derin bir dünya. Çok önceden dinlemiş olduğum albümü yeniden dinliyorum ve abartısız iki aydır sürekli dinliyorum. Her dinlemede daha çok seviyor ve daha çok derin kuyuya düşüyorum. Değeri fazla bilinememiş nadide bir şaheser, mihenk taşı bir güzellik ve insan ruhunu Nirvana’ya ulaştıran sihirli bir müzikal dokunuş.


ETERNAL SOLSTICE – HORRIBLE WITHIN

20 yıldır Heavy Metal dinliyorum ama en çok sevdiğin tür nedir diye sorsalar düşünmeksizin Old School Death Metal ismini yazarım. Hollanda’nın Death Metal arenasında ne kadar büyük gruplar çıkardığı üzerine konuşmama gerek yok. Hollanda bu anlamda gönlümde her zaman ayrı bir yere sahiptir. 1995 yılında Hollandalı canavar grup Eternal Solstice’in piyasaya sürdüğü Horrible Within albümü ise Old School Death Metal’in gaddarlığına eklediği melodik ve akıcı rifflerle adrenalin pompalaması yapıyor Death Metal severlerine. Albümde yer alan “By Your Command” parçasını ne zaman dinlesem ayrı bir dünyaya gidiyorum. Bu albüm gaddarlığı, agresifliği ve adrenalin pompalayıcı yönü ile ruhuma müthiş bir enerji veriyor ve beni fazlasıyla mutlu kılıyor.

PLACE VENDOME – STREETS OF FIRE

2009 yılı Ocak ayında yayınlanan, eski Helloween vokalisti Michael Kiske’nin vokallerini yaptığı, Pink Cream 69 gitaristlerinin gitarları kotardığı ve Vanden Plas üyesinin yer aldığı yan bir projenin ürünüdür bu albüm. Albüm boyu bizi rehin alan temiz ve sürükleyici ritimler, bazı parçalarda bize garip bir neşe saçarken, bazen usta işi ritimlerle coşmamıza, bazen de derin sololarla kendimizden geçmemize sebep oluyor. Usta işi vokallerle farkını hemen belli eden albümün içeriğinde kalburüstü bir çok parça var. AOR (American Orient Rock) türündeki albüm daha geniş kitlelere seslenebilecek Rock tabanlı bir albüm.


HATESPHERE – TO THE NINES

Danimarkalı Hatesphere bana göre heavy tarihinin en gaz ve heyecan verici gruplarından biri. To the Nines isimli son albümleri ise aynı enerjiyle dağları yerinden oynatmaya devam ediyor. Death/Thrash tarzını oldukça enerjik ve akışkan rifflerle süsleyen grup, kulaklarımıza boca ettikleri melodileriyle bizi nasıl rehin alacaklarını, yaşam enerjisi vereceklerini ve dünyaları sallayabileceğimizi kanıtlıyor. Özellikle Ocean of Blood parçasının bir girişi vardır ki depremvari bir destandır.


SANCTIFICATION – BLACK REIGN

İsveç ve Death Metal dediğimizde güzel bir şeyler bekleriz muhtemelen. Aklımıza daha çok Swedish Death Metal ya da Melodik Death Metal gelir. 2009 yılında yayınlanan bu albüm ise katıksız ve gök gürültüsünü andıran seri, sert Death Metal yönüyle dikkatleri çekiyor. Adeta bir helikopter pervanesi hızındaki davullarıyla ve onu birebir kapsayan gitar ritimleri ile Death Metal’in sert yönüne atıfta bulunuyorlar. Kafanız bir şeye bozulduğunda kendinizi sakinleştirmek için birebir.


NILE – ITHYPHALLIC

Bütün gruplar bir yana, NILE bir yanadır benim için. 2007 yılında yayınlanan bu albüm ise NILE’ın en üst seviye işlerinden biri. Müziğiyle bizi eski Sümer, Mısır, Babil efsanalerinin içine çekiyorlar ve yüzümüze çarpan çöl kumlarını hissetmemizi sağlıyorlar. İnsan müzik algılayışı kapasitesini zorlayan eser, her tınısıyla bizi dar bir köşeye sıkıştırıyor ve her melodisiyle dayak yememize neden oluyor. Bana göre eğer yerkürede ruh diye bir şey varsa, bu terim Nile’ın bu albümünde kendisini fazlasıyla var ediyor. Devasa ve korkunç bir müzikal üstünlük ve bize verdiği derin bir haz. Ne zaman kulak kabartsam tüylerimin diken diken olmasına mani olamıyorum. Binlerce yıl öncesine gidiyor; Babil, Sümer ve Eski Mısır’da olayların içerisindeymiş gibi hissediyorum.


THRESHOLD – SUBSURFACE

İngiltere’nin göbeğinden çıkan Progressive Metal grubu Threshold’un 2004 tarihli Subsurface albümü bana göre Progressive Metal tarihinin en kaliteli işlerinden biridir. Albüm yapı itibariyle Rock dinleyicilerine bile hitap edebilecek kadar geniş bir yelpazeye sahip. Tertemiz vokallerle bezeli melodiler, oldukça yetenekli ritim ve solo anlayışıyla insanların sorgulayıcı hallerine şahitlik ediyor. Her parçaya özenli, duygulu ve yer yer coşkulu bir şekilde monte edilmiş solo gitar partisyonları tamamen ustalık kokuyor. Her bir elemanı bir nevi virtüöz tadında olan Threshold’dan oldukça yoğun duygular ve tatlar alabilmek mümkün. Hoş bir meltemin esintisini yüzünüzde hissediyorsunuz.

2 yorum:

Plaseyi Hanri Gibi Vuruyorum dedi ki...

Jorn Lande abimizin Dio anısına yaptığı albümü de dinle abi. Çılgın atmış ses tellerine badem yağı sürdüğüm.

Bir de James Labrie'nin son albümü fena olmamış. Marco Sfogli denen Petrucci kırması adam yine süper çalmış.

Son olarak aileme selam gönderiyorum.

Atilla Çelik dedi ki...

Ben de seni seviyorum Anıl'ım. :))))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails