Herkesin farklı anlamda sevdiği gruplar vardır. Kimisi ilk dinlenişte anlaşılırken, kimisi zaman geçtikçe sevilmektedir. Bundan yıllar önce elime bir albüm geçmişti ve ismi “Pierced From Within”dı. Albümü walkmanime koyar koymaz duyduğum sesler karşısında ağzım açık kalakalmıştım. Daha önce sayısız death ve grind albümü dinlememe rağmen, böylesini daha önce hiç dinlememiştim. İlk dinleyişte anlaşılacak gibi değildi, parçaları hafızamıza hemen sokmak mümkün değildi. Ortada beynimize kazılması için defalarca dinlenmesi gereken bir grup vardı ve kendi içimden şöyle seslenmiştim: “Bu herifler bu kadar notayı, bu geçişleri, bir daldan bir dala atlamayı beyinlerinde nasıl tutuyorlar? Bu nasıl bir müzikal deha oluştur ve insan kapasitesinin ötesine geçiştir? Bunu dinlerken bir insan yerinde durabilir mi?”
Grubun en önemli özelliği, kesinlikle çok kompleks bir müzik kulağı istemesi ve dinlenebilir olması için de bir çok müzikal aşamadan geçmek gerektiği, yıllanmış olmak gerektiği. Gerçek anlamıyla hissedebilir olmak için bu kıstas olmazsa olmaz koşullardandır. Herkesin sevebileceği ve anlayabileceği bir grup değildir Suffocation.
1995 tarihli “Pierced From Within” albümüyle grup durdurulamaz bir bomba halini almıştı. Müzik tamamen kompleksleşmiş, çok karanlık temalar, ağır aksak pasajlar, yer yer hızdan tavana vurduran heyecanlar ve anlaşılması zor karmaşık ritimler bütünü ile beynim dağılmıştı. Albümde çalan bateriyi duyduğum zaman bir ahtapotun çaldığını zannediyorduk.
Bu albümle beraber Suffocation, Death Metal tarihinde kendine özgü vuruşlarını ve teknik stilini yansıtarak taklit edilmesi zor bir stili ortaya koymuştur. Eski Death Metal stilleri biraz basmakalıp olabilirdi ama burada, ekstrem bir şekilde yansıtılan ağır ve karanlık bir sound ile vurucu enstantanelere sahipti. Basit ve sıradan öğeleri seven dinleyicilerin kesinlikle uzak durması gereken bir albümdü.
Anlaşılması güç olan ama derinliklerinde mükemmel tatlar barındıran, dönüm noktasını teşkil eden karanlık albümlerden bir tanesiydi “Pierced From Within”. Suffocation bu albümde de önceden ortaya koydukları ve yansıttıkları New York stilini korumakla beraber, bunun üzerine eklemeler yapmış ve bu piyasadaki gruplara bir ders niteliğinde olacak hızlı riffleri Death Metal ile birleştirerek yeni bir kombinasyon sağlamış ve Death Metal etiketi üzerine eklemeler yapmıştır. Alaycı etkilenimli vurucu lead gitarlarla beraber çok kompleks ritim gitarın kombinasyonu sağlanmıştır.
Albümdeki 9 parça da harikaydı ve “Thrones Of Blood” , “Torn Into Enthrallment” , “Synthetically Revived” ve “The Invoking” gibi parçalar adrenalin ve hırs sınırlarını zorluyordu. Albümdeki parçalar çok yavaş bir formatta başlayacak, sürekli değişimleri yansıtacak, kopması gerekiyor da kopamıyormuş gibi bir ruh halini salgılayacak ve nihayetinde kompleks, seri ve çok azdırıcı grind öğelerle parçalar patlamalarını yapacaktı. Bu yönüyle parçaların ne zaman ne olacağını bilemiyorsunuz ve patlamaya hazır bir bomba olduğunu anlıyorsunuz. Tabi o hızlı bölümlere girmeden önce sergilenen jazzvari bölümler ve ağır geçişler albüme çok ağır bir hava katıyor. Bütün parçalar kendi içinde mücadele ediyor ve eziyet çekiyormuş gibiydi. Bu yönüyle liriksel anlamda dünyanın görünümünü ve kaotik yapısını sergiliyordu. Nihayetinde albüm farklı stilleri ve müzikal yelpazelerin kapsamını genişletmiş, gök gürültüsü gibi ağır ve sert müzikal yönüyle beklentilerin üzerine çıkmıştır.
2 yorum:
Yine fantastik bir yazı olmuş. Bir eleştiri yapmama izin ver ama. Alt zeminin kırmızılığı, yazıların griliği ile birleşince okuması biraz zor oluyor. Hem okur gözüyle hem de sever gözüyle iletmeyi borç bildim.
Teşekkür ederim sevgili Ozan.
Demek bilgisayardan bilgisayara değişebiliyor okunabilirlik. Bende çok rahat okunur olduğu için üzerinde durmamıştım. Seni mi kıracağım. Beyaz yaparım o halde. :)
Yorum Gönder