Şu meşhur tükürük Rijkaard’ın Galatasaray’a gelmesinin ardından çok konuşuldu. Aradan tam 19 yıl geçmişken Rijkaard’ın Völler’in sırtına yolladığı tükürüğün medya sayfalarına taşınması çok manidar. Medyanın Galatasaray’a dair sürekli kusur arama macerasına değinmeyeceğim. Ama günümüz habercilerinin hiç çalışmadığı ve hiçbir şey bilmediği de bir gerçek. (Bazı isimleri kesinlikle ayırıyoruz.)
Peki bu tükürük meselesinin özü nedir?
Neden böyle bir şey oldu?
Aslında bu olayı aşıp daha gerilere gitmek, Almanya ve Hollanda arasındaki mevcut gerilime bir göz atmak lazım.
Özellikle 80’li yılların sonu ve 90’lı yılların başında Hollanda ile Almanya arasında inanılmaz bir gerginlik söz konusuydu. Aslında bu gerginliği yaratan Hollandalılardı ve kendilerince haklıydılar. Her şey 1940’lara dayanıyordu. Hitler Almanya’sının Hollanda’yı işgaline… Tüm gerginliğin asıl nedeni buydu.
1974 yılında 2-1 Almanya’nın galibiyeti ile sonuçlanan maç esnasında ileriki günlerde göreceğimiz düşmanlık yoktu. Ne olduysa sonradan oldu. Özellikle 1980 ve 90 Hollanda kuşağının bir önceki eski kuşağa oranla sert, düşmanca tavır ve bakış açıları olmuştu. Bunu ülkelerinde yaşayan Türklere ve diğer yabancı uyruklara olan tavırlarından da anlayabilirsiniz. 80-90 döneminin gençliğinin en nefret ettiği ülke sıralamasında ilk sırayı rakipsiz Almanya alıyordu. 1988 yılındaki Hollanda – Almanya maçının inanılmaz sert ve düşmanca geçmesinin en önemli sebebi buydu. Çünkü o günün kuşağı Alman’lara Hitler’in çocukları gözüyle bakıyor ve bu düşünceyi Hollandalı futbolcular da taşıyordu. Nitekim Hollanda, Almanya’yı 2-1 yenip finale çıkınca Hollanda kurulduğundan beri belki ilk kez bu kadar inanılmaz sevinmişti. Çünkü toplam nüfusun %70’i dışarıdaydı.
Dile kolay, nefret ettikleri ülkede düzenlenen bir şampiyonada yarı finalde en nefret ettikleri ülkeyi yenmişlerdi. Dışarı çıkan Hollanda halkı ne kadar bisikletleri varsa havaya kaldırmışlar ve “işte, bisikletler bizim, havaya yükseliyor” demişlerdi. Bu tepkinin anlamı manidardı. Çünkü Hitler Almanyası Hollanda’ya girdiğinde Hollandalıların bisikletlerine el koymuşlardı.
Maç sonrasında yaşananlar ise inanılmayacak gibiydi. Öyle düşmanlık vardı ki forma değiştirme muhabbetine dahi girmemişlerdi futbolcular. Sadece Koeman, Olaf Thon’un formasını almıştı. Ama ne için olduğu inanılır gibi değildi.
1974 ve 1988 yılında Hollanda formasını giyen Hollandalı oyuncular Almanya üzerine şiirler yazıyorlardı. En felsefik şiirin ise Ruud Gullit’e ait olduğu söyleniyor. Bu şiirlerde Almanya siyah olarak betimlenirken, Hollanda beyaz olarak betimleniyordu. Hatta Koeman’ın yazdığı şiir okunduğunda Olaf Thon’un formasının akibeti de belli olmuştu. Şiire göre Koeman söz konusu formayı kıçını silmek için kullanmıştı. Alman oyuncular geçmişte yaşanan utanç dolu olayların asıl sorumlularının kendileri olmadığını ifade etseler ve haksızlığa uğradıklarını iddia etseler bile Hollandalı futbolculara göre onlar Hitler’in çocuklarıydı.
Anlayacağınız, o zaman inanılmaz bir gerginlik söz konusuydu, futbolcuların üzerinde şiir yazacakları kadar. Bu şiirlerden en kötülerinden birini ise Neeskens yazmış, onu da belirtelim.
Gelelim 1990 Dünya Kupası’nda Rijkaard’ın Völler’e tükürmesine. Bu tamamen ayrı bir olaydı. Hem de 1988’deki gerginlik hala devam ederken… Rijkaard, Hollandalı diğer futbolcuların aksine kesinlikle ırkçı bir yaklaşıma sahip değildi kişilik itibariyle. Yapısı müsait değildi. Sahada oldukça sakin olan bir futbolcuydu. Ama 1990 yılındaki Almanya maçında Rijkaard’ın Völler’e yaptığı faul sonrası Völler’in oldukça kaba bir şekilde Rijkaard’a ırkçı hakarette bulunduğu, sahada centilmenliğiyle tanınan Rijkaard’ın bu yüzden çileden çıktığı bilinmektedir. Ama tüm bunlara rağmen Rijkaard, belki de meslektaşını korumak ve olayı büyütmemek amacıyla olsa gerek, Völler’in ne söylediğini açıklamamıştır. Sahaların centilmen ve sakin efendisi öyle ağır bir hakarete maruz kalmıştı ki dayanamamıştı.
Hollanda ve Almanya arasındaki tarihe dayalı düşmanlık ortadayken ve böyle bir ortamda Rijkaard’ın söz konusu futbol savaşına hiç bulaşmadan kendi şahsına yönelik bir duruma tepki göstermesi ayrıntıcığı ortadayken, bu konuda haber yapanların asıl amaçlarını sorgulamakta fayda var.
Peki bu tükürük meselesinin özü nedir?
Neden böyle bir şey oldu?
Aslında bu olayı aşıp daha gerilere gitmek, Almanya ve Hollanda arasındaki mevcut gerilime bir göz atmak lazım.
Özellikle 80’li yılların sonu ve 90’lı yılların başında Hollanda ile Almanya arasında inanılmaz bir gerginlik söz konusuydu. Aslında bu gerginliği yaratan Hollandalılardı ve kendilerince haklıydılar. Her şey 1940’lara dayanıyordu. Hitler Almanya’sının Hollanda’yı işgaline… Tüm gerginliğin asıl nedeni buydu.
1974 yılında 2-1 Almanya’nın galibiyeti ile sonuçlanan maç esnasında ileriki günlerde göreceğimiz düşmanlık yoktu. Ne olduysa sonradan oldu. Özellikle 1980 ve 90 Hollanda kuşağının bir önceki eski kuşağa oranla sert, düşmanca tavır ve bakış açıları olmuştu. Bunu ülkelerinde yaşayan Türklere ve diğer yabancı uyruklara olan tavırlarından da anlayabilirsiniz. 80-90 döneminin gençliğinin en nefret ettiği ülke sıralamasında ilk sırayı rakipsiz Almanya alıyordu. 1988 yılındaki Hollanda – Almanya maçının inanılmaz sert ve düşmanca geçmesinin en önemli sebebi buydu. Çünkü o günün kuşağı Alman’lara Hitler’in çocukları gözüyle bakıyor ve bu düşünceyi Hollandalı futbolcular da taşıyordu. Nitekim Hollanda, Almanya’yı 2-1 yenip finale çıkınca Hollanda kurulduğundan beri belki ilk kez bu kadar inanılmaz sevinmişti. Çünkü toplam nüfusun %70’i dışarıdaydı.
Dile kolay, nefret ettikleri ülkede düzenlenen bir şampiyonada yarı finalde en nefret ettikleri ülkeyi yenmişlerdi. Dışarı çıkan Hollanda halkı ne kadar bisikletleri varsa havaya kaldırmışlar ve “işte, bisikletler bizim, havaya yükseliyor” demişlerdi. Bu tepkinin anlamı manidardı. Çünkü Hitler Almanyası Hollanda’ya girdiğinde Hollandalıların bisikletlerine el koymuşlardı.
Maç sonrasında yaşananlar ise inanılmayacak gibiydi. Öyle düşmanlık vardı ki forma değiştirme muhabbetine dahi girmemişlerdi futbolcular. Sadece Koeman, Olaf Thon’un formasını almıştı. Ama ne için olduğu inanılır gibi değildi.
1974 ve 1988 yılında Hollanda formasını giyen Hollandalı oyuncular Almanya üzerine şiirler yazıyorlardı. En felsefik şiirin ise Ruud Gullit’e ait olduğu söyleniyor. Bu şiirlerde Almanya siyah olarak betimlenirken, Hollanda beyaz olarak betimleniyordu. Hatta Koeman’ın yazdığı şiir okunduğunda Olaf Thon’un formasının akibeti de belli olmuştu. Şiire göre Koeman söz konusu formayı kıçını silmek için kullanmıştı. Alman oyuncular geçmişte yaşanan utanç dolu olayların asıl sorumlularının kendileri olmadığını ifade etseler ve haksızlığa uğradıklarını iddia etseler bile Hollandalı futbolculara göre onlar Hitler’in çocuklarıydı.
Anlayacağınız, o zaman inanılmaz bir gerginlik söz konusuydu, futbolcuların üzerinde şiir yazacakları kadar. Bu şiirlerden en kötülerinden birini ise Neeskens yazmış, onu da belirtelim.
Gelelim 1990 Dünya Kupası’nda Rijkaard’ın Völler’e tükürmesine. Bu tamamen ayrı bir olaydı. Hem de 1988’deki gerginlik hala devam ederken… Rijkaard, Hollandalı diğer futbolcuların aksine kesinlikle ırkçı bir yaklaşıma sahip değildi kişilik itibariyle. Yapısı müsait değildi. Sahada oldukça sakin olan bir futbolcuydu. Ama 1990 yılındaki Almanya maçında Rijkaard’ın Völler’e yaptığı faul sonrası Völler’in oldukça kaba bir şekilde Rijkaard’a ırkçı hakarette bulunduğu, sahada centilmenliğiyle tanınan Rijkaard’ın bu yüzden çileden çıktığı bilinmektedir. Ama tüm bunlara rağmen Rijkaard, belki de meslektaşını korumak ve olayı büyütmemek amacıyla olsa gerek, Völler’in ne söylediğini açıklamamıştır. Sahaların centilmen ve sakin efendisi öyle ağır bir hakarete maruz kalmıştı ki dayanamamıştı.
Hollanda ve Almanya arasındaki tarihe dayalı düşmanlık ortadayken ve böyle bir ortamda Rijkaard’ın söz konusu futbol savaşına hiç bulaşmadan kendi şahsına yönelik bir duruma tepki göstermesi ayrıntıcığı ortadayken, bu konuda haber yapanların asıl amaçlarını sorgulamakta fayda var.
3 yorum:
Ben heyecanla bu sezonu beklemekteyim.Futbola olan ilgimi tekrar kazandım sanırım geçen yıl.Bu sene şampiyon gs :P
Sayın Atilla ÇELİK hazretleri ...
Yüksek müsadenizle bu yazdığınız konu hakkında yorum yapmak isterim. Çok büyük bir galatasaray hayranı olduğunuzu duydum. Bu hayranlık nereden geliyor ? Bu kadar sevgi, aşk, mutluluk, ihtiras ve keder nerden geliyor ? Bu arada ben de sizin çok büyük hayranınızım :) Sizi çok seviyorum ve burda İlan-ı Aşk ediyorum. Lütfen birşey söyleyin. İyi günler, sağlık ve esenlikler dilerim.
Ateşli Sarışın :)
Ulan zilli, yan odadan abine aşk teklifi yapmaya utanmıyor musun :)
Yorum Gönder