Son zamanlarda gerçekleşen tüm olaylara dikkat ederseniz bizi bu yıl gerçekten çok sert bir lig bekliyor. Aslında tüm bunlar şaşılacak mevzular değil. Aziz Yıldırım'ın hedeflerini peş peşe 3 yıl şampiyonluk olarak belirlemesi üzerine gerçekleşen olayları tartarsanız manidar sonuçlar çıkar. Her takımın eleştirildiği ama Fenerbahçe'nin daha fazla eleştirildiği bir TV programının (90 Dakika) sonlandırılması, en büyük rakiplerini alaşağı etmek, içini karıştırmak üzere sürekli yapılan haberler, aslı astarı olmayan bilgiler, bir tarafta büyük bir disiplin altında çalışan takıma dair sayısız itici haber yer alırken, diğer tarafta birbirlerinin boğazına sarılan bir takımın lunapark macerası gösterilerek "bakın, ne kadar güzel bir ortam var" muhabbetinin gözlere parmak gibi sokulmaya çalışılması derken şaşırmamak lazım.
Parasal anlamda önemli medya kuruluşlarının spor servislerinin müdürlerinin takım yoğunluğu ortadayken, başkanlarının 3 yıllık hedefi doğrultusunda şimdiden çalışmaya başlamaları manidardır. Fenerbahçe'nin camia olarak bu tür şeylere ihtiyacı yoktur gibi laflar duyarsanız geçiniz.
Her ne kadar ülkemizdeki büyük takımların hepsi federasyondan, hakemlerden, ondan bundan sürekli dert yansa bile Fenerbahçe'nin bu konularda bir numaralı ağlama duvarı olduğunu bilmeyen yoktur. Çünkü yıllardır federasyon ile sürekli sürtüşen, hiçbir federasyon yönetimini beğenmeyen, sürekli savaş halinde olan bir takım varsa o da Fenerbahçe'dir. Kendi kulüplerinin üyesi olan Şenes Erzik ve Abdullah Kığili ile bile çarpışan, onlarla bile savaş yaşayan bir kulübün bu yaptıkları trajikomiktir. Son yıllarda federasyona el atma işinde hükümet ile gayet başarılı olduklarını bilmeyen yoktur.
Öyle bir takım farzedin ki sürekli kendisi haklı olsun, hiç hatası olmasın, her maçı muhakkak kazanan, %100 galibiyet dizisi alması gereken bir takım olarak adlandırsınlar kendilerini. Dünyanın neresinde görülmüş sürekli bir yerin hatalı, haksız olup da diğer tarafın hep haklı, mazlum, masum ve hatasız olduğu? İnsanlığa ters bir kere..
Şampiyon oldukları son sezonda Fenerbahçe'nin federasyon ile nasıl sorun yaşadıkları gün gibi ortada. Hakeme giydiren, Haluk Ulusoy federasyonunu yerden yere vuran, bu federasyon bizi şampiyon yapmayacak diyen ve sürekli ağlayan Fenerbahçe'den başkası değildi. O kadar trajikomiktir ki, aynı Fenerbahçe o yıl 27 hafta boyunca lider kalan ve sezon sonunda şampiyon olan takımdı! Madem böyle bir orta oyunu vardı, üzerine orta oyunu oynanan bir takım nasıl oldu da 27 hafta boyunca lider kalmış ve o sezonu şampiyon olarak tamamlamıştır?
Fenerbahçe bu anlamda Türkiye'nin en doyumsuz, en ağlayan, en şikayetçi ve en derin takımıdır. İki kere iki dört. Bu kadar basit, net ve açık.
Tüm bunları üst üste koyduğunuzda Fenerbahçe'nin Arda'ya teklif götürmesi, ortalığı ateşe vermesi, söz konusu yangın sırasında medyayı da arkasına alarak rakibin alaşağı edilmek istenmesi, 22 yaşında Türkiye'nin şu an ki en iyi ve yetenekli oyuncusuna verilen kaptanlık ve 10 numara sonrası takımın en değerli oyuncularından birini psikolojik olarak bitirmeye çalışmak ve akabinde en büyük rakibin karışmasını istemek neden şaşırtıcı olsun ki?
Çünkü bazılarına göre maç sahada kazanılmıyormuş. Bileğinin güçlerine güvenemiyorlarmış. Gerçekleştirilmesi ve öngörülmesi imkansız olan bir hedefin ortaya sürülmesinden sonra koltuğun türbülansa girme ihtimalinin yükselmesi sahadaki bilek gücünü aşmış, arka perdelerden senaryolar yazılması ve camianın medya şakşakçılarının başka şeyler emel ettiklerini göstermektedir.
Ülkemdeki futbol işte bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder