31 Temmuz 2009 Cuma

Maccabi Netanya Maçının Ardından Işık Göründü mü?


Gerçekten ilginç bir maç oldu bazı anlamlarda. Öncelikle Netanya rakibimiz olacak bir takım olmamasına rağmen geçen yıla göre ne gibi değişiklikler var ve önümüzdeki zamanlarda neler bekleyebiliriz gibi sorulara bazı cevaplar bulabiliriz. Oyunun ilk yarı ve ikinci yarı diye ikiye ayrıldığını da kabul etmeliyiz.

İlk yarıda özellikle ilk 20 dakika pek oturaklı olamasak da pozisyonlar da bulduk. Defans kurgumuzdaki sıkıntılar devam ediyor şimdilik. Daha büyük takımlara karşı bazı sorunlarla karşılaşabiliriz ama takımın birbirine uyum göstermesi, takım savunmasını tam anlamıyla oturtması ve defansın birbirine alışmasıyla bu sorunları minimuma indirebiliriz. Öte yandan şu ana kadar hem Tobol hem de Netanya'nın görece zayıf ekipler olsa bile diri ekipler olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Bu takımlar bir Honved değildi. Honved'den daha iyi ve daha diri bir takımdılar. Dirilikten nereye gelmek istiyorum? Galatasaray'ın geçen yıl yaşadığı dirilik ve kondisyon sorununa... Bilirsiniz 60'a kadar iyi bir tempo yapan ama sonra oyundan düşen bir takımdık. Dün en büyük farklılık buydu. Dakika 90 iken bile o nemli ve cehennem sıcağında yorgunluktan ölmek gerekirken bile takımımız diriydi. Rijkaard belli ki takımı cidden çok iyi çalıştırıyor.

İlk yarı daha çok kontrollü oyunu tercih ettik ve fazla riske girmek istemedik. Savunma kurgusu hatasından golü de yedik. Ama ikinci yarı görüntü tamamen farklıydı. Ayağa seri paslarla rakibi oyundan düşürmekle kalmadık, bir çok atak organizasyonuna girdik. Geçmiş maçlarda en büyük sıkıntımız buydu. Şu anlaşıldı ki bu takım ilk önce farklı sorunlarını hallediyor ve atak organizasyonlarını da sonraya bırakmış. Yavaş yavaş üstüne koymaya devam ediyor. Misal Fenerbahçe şu an için yüksek ateşte ısıtılan bir yemek gibi. Bir an önce olaya girişmek, ligde şampiyon olmak istiyorlar. 3 yıllık şampiyonluk sözü var. Bu yüzden sezon boyu oynayacak asıl adamları daha ilk hazırlık maçında hemen sahaya sürerek hızlı bir ateş ile pişiyorlar. Galatasaray ise tam tersi, hazmede hazmede, alçak ateşte ısıtılan bir yemek gibi. En güzel yemekler de alçak ateşte, yavaş yavaş pişirilen yemeklerdir.

Dünkü Galatasaray hala tam olarak hazır bir Galatasaray değildi ama diri bir takım karşısında, o nem ve sıcak altında ikinci yarı harika bir oyun çıkarmaları, geçen yılki en büyük sorunlarını yenmeleri, yıllardır başımızı ağrıtan duran top organizasyonlarında artık bizi heyecanlandırmaları ve 3 Avrupa Ligi maçında atılan 7 golün 4'ünün duran toplardan olması dikkate değer bir istatistik. Bu istatistik içinde Arda'ya özel bir paragraf açmak lazım. Arda aslında bildiğimiz Arda değil bence. Geçen yıla göre daha farklı bir Arda söz konusu. Bu her açıdan belli oluyor. Öncelikle Arda resmen takımın beyni ve lideri olmuş durumda. Geçen yıla göre daha farklı oynuyor. Galatasaray'ın attığı 7 golün 5'inin asistini yapması ise bu yıl Arda'nın Rijkaard elinde nasıl dönüşüme uğradığına işaret ediyor. Evet, Arda her zaman pozitif oynuyordu ama tüm bir sezona bakınca yaptığı asist sayısı 8-9'u geçmiyordu. Pozitif işler yapsa bile bazen sonuca yönelik istatistiklerde geride kalabiliyordu. Ama Rijkaard ile birlikte dönüşen Arda artık sonuca yönelik bir oyuncu haline getiriliyor. Şimdiden 3 maçta atılan 7 golün 5'ini hazırlayan adam olmak bunun ışıklarını saçıyor.

Gelelim Kewell'a. Bu yılki Kewell daha farklı olacak. O da sahanın aslında gizli bir lideri. Rijkaard'ın en güvendiği adamlardan biri olacak belli ki. Sahada yer aldığı sürece çok verimli oynadı, pozitif işler yaptı ve bir çok gol pozisyonunda imzası vardı. Sık sık kaleyi yokladı. Kapanan takımlara karşı oyun kurmak zordur ama Galatasaray ikinci yarı kapanan takım falan dinlemedi. Yetenekli oyuncularıyla kilidi açmayı bildi.

Keita ise tam anlamıyla hazır değil. Her halinden belli oluyor. Franco'yu ise beğendim. Daha ilk maçı olmasına rağmen duruşuyla bile güven veriyordu. Güzel kurtarışlar da yaptı. Bu takıma Elano ve Keita'nın gerçek anlamıyla monte olmasıyla ve zamanla tam bir takım halini almamızla birlikte rakibini pas manyağı yapan, başını döndüren, sürekli topun yerinin değiştiği organizasyonlar yapan, bir çok pozisyona giren bir takım izleyeceğiz. Bunun ışıklarını şu anki mevcutlarla verdi bu kadro. Tam olarak fit olacak Baros, Arda, Kewell, Keita ve Elano ile neler yapabileceğimizi az çok aklınızda tartabilirsiniz.

Geleceğimizi iyi görüyorum. Kısık ateşte pişmeye devam ediyoruz. Dünkü halimiz bana göre hala ölü halimiz. Ölü halimiz bu kadar. Canlı halimizi bir kaç ay daha bekleyeceğim. Çünkü kısık ateş meselesi. Yemek hemen pişerse lezzetli olmaz pek.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails