9 Kasım 2009 Pazartesi

Diyarbakırspor – Galatasaray: İkramiye Tadında Üç Puan



Son iki maçta Galatasaray takım savunması anlamında toparlandığını belli eden bir futbol oynamış. Rakiplerine pozisyon vermemiş ve goller yemeden galibiyetler eklemiş artılar hanesine. Peş peşe dördüncü maçını kazanmak üzere Diyarbakır deplasmanına çıkmış. Son iki maçtaki galip kadrodan sadece Mustafa Sarp eksik cezası nedeniyle. Yerine de Ayhan monte edilmiş. Genel kitle rahat bir üç puan bekliyor. Son zamanlardaki olumlu gidişat ve Diyarbakır’daki çalkantılı günler bu kanıya varmayı kolaylaştırıyor. Ama maç başlar başlamaz daha farklı şeyleri konuşmak zorunda kalıyoruz.

Diyarbakırspor’un kendi sahasında ilk dakikalarda oldukça yüksek tempo ile oynadığı ve tempoyu belirlemek isteyen takım olduğunu az çok takip edenler bilirler. Fenerbahçe maçına da böyle bir patlamayla girmişlerdi. Bu maçta da öyle oldu. Galatasaray rakibinden böyle bir tempo beklemiyor olsa gerekti. Ya da işi kolay halledeceğini sanarak konsantrasyon sorunu yaşıyordu belki de. Diyarbakırspor ilk dakikalarda hızlı ve tempolu futboluyla, hızlı forvetleri ile Galatasaray defansının klasik hastalığı olan defans arkasına sarkmaya çalışmış ve bu sayede ilk golünü bulmuştu. Başlangıç itibariyle özellikle Ayhan ve Mehmet Topal ikilisinin pas koordinasyonunu sağlayamayarak pas hataları yapmaları Sarı Kırmızılıların oyun kurabilmesini ve rakibini kontrol edebilmesini engellemişti. Ne zaman ki Diyarbakırsporlu oyuncular güçlerini kontrolsüz olarak kullandıkları için güçten kesilmeye başladılar ve Galatasaraylı oyuncular da pas trafiğini sağlamayı başardılar, o noktadan sonra Galatasaray baskısını hissettirmeye başlamıştı. Tolga Özkalfa’nın hızlı futbola prim tanıdığını ve bir çok faul pozisyonunu avantaja bırakıp oyunu kesmeyerek başlangıç itibariyle tempolu oyuna öncülük ettiğini söylemeliyiz. Dakikalar 30 küsuru gösterirken her iki takımın faul hanesinde ikişer faul vardı. Bunu bir hakem başarısı olarak dikkate almakta fayda var.

Galatasaray ilk dakikalarda pas koordinasyonunu oturtamamasının sancılarını çok çekti. Topal, Sarp ve Barış üçlüsünün bozulması ve ayağında çok top tutan Ayhan’ın monte edilmesi, ilgili koordinasyon kopukluğunda muhakkak etkili olmuştur. Ayhan bazı pozisyonlarda ayağında çok top tutmak istemese bile ani pas denemelerinde başarısız olunca ve buna başlangıçta Topal da katılınca Galatasaray çok zorlandı. Eğer Galatasaraylı oyunculara rakip yüksek tempo ile baskı uygularsa ve pres yaparsa Sarı Kırmızılı oyuncular pas trafiğini iyi uygulayıp rakibe oyununu kabul ettirebilir mi sorusuna bir nebze cevap bulduk aslında. Rakibin ilk dakikalarda sürekli baskı uygulamaya çalışması Sarı Kırmızılı oyuncuların oyun kurmasını zorlaştırmıştı. Ne zaman ki Galatasaraylı oyuncular oyuna ağırlıklarını koyup pas trafiğini yoluna koydular, o noktadan sonra Galatasaray büyük bir takım olduğunu hatırladı. Bu noktada Mehmet Topal’ın kendine gelmesi, pas hatalarını azaltması, Ayhan’ın pas trafiğine katılması, Kewell, Arda ve Sabri’nin oyuna ağırlığını koyması ile pozisyonlar gelmeye başladı.

Şu belli oldu ki, Galatasaray’ın organizasyonlar kurabilmesi için verimli bir pas trafiği sağlaması gerekiyor. İlgili trafiği sağladığı sürece oyunun hakimiyetini eline geçiriyor ve topu sürekli dolaştırarak pozisyonlar bulabiliyor. Özellikle Galatasaray’ın bulduğu iki golü çok dikkatli incelemek gerekiyor. Atılan iki gol de sistem golüydü. Sağlıklı pas trafiği kurulmuş, seri paslarla iki gol kazanılmıştı. İlk golde 7 pas vardı ve 8. hamle gol ile sonuçlanmıştı. İkinci golde de 7 pas ve 8. hamle golü getirdi. İlk golün gerçekleşmesi 30 saniyeyi bulmuşken, ikinci gol 15 saniyeyi bulmuştu. İkinci gol öncesi Diallo’nun ayağının kayması ve hamlede bulunabileceği topun istemeden geçmesine izin vermesi Diyarbakırspor adına bir şanssızlıktı. Ama bu duruma sebep olan etkenlerden birinin hızlı şekilde atağa çıkmak olduğunu düşünmek gerekebilir. Saha belki kaygan olabilir ya da uygunsuz krampon giyilmiş olabilir ama eğer hızlı bir şekilde atağa çıkarsanız öyle ya da böyle rakibi paniğe sürükler, hataya zorlarsınız. İkinci yarı ile birlikte oyunun kontrolü tamamen Galatasaray’ın elindeydi. Topu istediği gibi kullanıyordu ve ikinci golün geleceğinin habercisiydi oturtulan pas trafiği.

Barış Özbek’in oldukça laubali bir şekilde sarı kart görerek takımını eksik bırakmasıyla birlikte futbolun futbol olmaktan çıktığını, Galatasaray’ın kontrollü oynamaya çalışarak maçı bu üstünlükle tamamlamak istediği aşikardı. İlk yarı sona erdiğinde Barış’ın muhakkak dışarı alınması gerektiğini düşünmüştüm. Rijkaard adına sorgulanabilecek tek şeyin Barış’ın daha erken dakikalarda neden oyundan alınmadığı olabilir. Gerçi ikinci sarı kartı görmeden önce Barış’ı kenara almayı düşündüklerini ama bir dakika geç kaldıklarını söylemesi olayın farkında olduğunu gösterse bile keşke elini daha çabuk tutsaydı. Eğer Sarı Kırmızılılar eksik kalmasaydı skorun devamını getirebilirlerdi. Sarı Kırmızılılar açısından bu dakikalarda olumlu sayılabilecek durum ise kontrol futbolu oynamaya çalışması ve eksik oynanan 30 dakika boyunca tek bir pozisyon vermesiydi. 86. dakikada Mendoza’nın kale dibinden kaçırdığı gol Sarı Kırmızılılar adına bir şanstı. Galatasaray bu dakikalarda sık sık ofsayt taktiğini kullandı. Diyarbakırsporlu oyuncular da her seferinde bu tuzağa düştüler. Diyarbakırspor’un eksik kalan rakibine karşı gücünün yetmediğini söylemek lazım.

Kewell’a ayrı bir parantez açma gerekiyor. Son maçlarda takımı adına gerçekten çok iyi işler yapıyor. Kondisyon ve sağlık sorunundan bahsederken son maçları sürekli 90 dakika ile tamamlaması, takım savunmasına da katkıda bulunması, son dakikalarda bile pres yapmaya çalışması takdire değer. Galatasaray’ın bulduğu iki golde de önemli payı olan futbolcuydu. İkinci yarının başlarındaki iyi paslaşmalı futbolun öncü oyuncularından biriydi. Kewell’ın son dönemlerde artan formu Sarı Kırmızılılar için önemli bir avantaj.

Genel itibariyle zevkli bir maç izleyemedik. Barış’ın atılmasından sonra futbolun iyice fakirleştiğine tanıklık ettik. Ama bu tarz maçları kazanmanın önemli faydaları var. Şampiyonluk mücadelesinde bu tür maçların büyük katkıları olacak. Galatasaray açısından bu anlamda önemli bir maçtı. Ayrıca istatistik bilgisi anlamında peş peşe kazanılan dördüncü maça karşılık geliyordu. Bazen bütünsel olarak iyi olmayan futbolla da kazanılan puanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu da öyle maçlardan biriydi.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails