25 Kasım 2009 Çarşamba

Antichrist: Lars Von Trier’in Son Rahatsızlığı


Sinemayı yakından takip edenler Lars Von Trier’in kendisine has üslubunu ve filmlerindeki rahatsızlığını çok iyi bilirler. Sinemada kendine özgü bir dil yaratan öncü isimlerden olan Trier, hem yazıp hem de yönettiği yeni eseri Antichrist ile sinema çevrelerini şoka uğrattı.

Öncelikle filmin hiçbir kalıba bağlı kalmadığını, oldukça rahatsız edici ve sert olduğunu söylemeliyim. Film muazzam bir görüntü ustalığıyla başlıyor. Giriş bölümü tam anlamıyla bir şaheser. Ön planda olan maddelerin hemen arka planında yavaşlatılmış ayrıntılı görüntüler ve o anların çekiciliği zor ifade edilecek cinsten. Sinema dersi olarak okutmakta fayda var. Sonrasında çala kalem omuz kamerasının kullanılması ise herhangi bir kalıba bağlı kalınmadığını çok iyi ifade ediyor.


Film bebek yaştaki çocuklarının intiharı sonrası kendisini tamamen kaybeden bir anne (Charlotte Gainsbourgh) ve onu sakinleştirmeye, tedavi etmeye çalışan psikoterapist bir babanın (Örümcek Adam ve Anamorph filmlerinden tanıdığımız Willem Daffoe) etrafında dönüyor. Annenin ruh sağlığını düzeltmek için korkularının üzerine gidilmesi gerekmektedir ve en çok korktuğu mekanlardan biri olan Eden Ormanı’na gitmeleriyle olaylar gelişir.



Andrey Tarkovski’ye adanan film bir prologue, bir epilogue olmak üzere dört perdeden oluşuyor. Filmi anlayabilmek ve yorumlayabilmenin biraz güç olduğunu söyleyebilirim. Tezi için biraz cadı edebiyatına kaçan bir kadının kendi içinde yarattığı şeytanı kabul edişi ve nihayetinde bir Deccal oluşuna tanıklık ediyoruz. Filmin orijinal isim logosunda Antichrist ifadesinin sonundaki T harfinin haç yapılması, haçın kadınlık sembolü şeklinde ifade edilmesi, kadının filmde Deccal olarak betimlenmesi yurtdışında cesaret gerektiren bir iştir.

Kadın öyle bir Deccal olmuştur ki, kendisine olan güvenini ve dürüstlüğünü kaybetmiş, tüm içselliğini şeytandan almaktadır sanki. Şeytanın kötücüllüğünden korunmak için savunma mekanizmasını kullanırcasına cinselliğe soyunuyor. Bu da olmayınca özgürlüğe ulaşmak için onu bedeninden atmanın yolunu da makası kullanarak buluyor. Kocası tedavinin imkansızlığını görüyor ve bir cadıyı avlaması gerektiğini anlıyor.


Çok zor bir sinema dili. Muhteşem görüntüler. Kadınların şeytanlaştırıldığı ve oldukça rahatsız edici görüntülerle bezeli, akıl hastası bir film. Rahatsız edicilik sadece cinsellikte değil, kanlı sahnelerde de yüksek dozda kullanılmış. İlgili cinsellik neredeyse porno kadar cesur. Açık kanallarda böyle bir filmi yayınlamanın mümkün olduğunu pek sanmamakla birlikte sinemalarda nasıl gösterilebileceği de muamma.

Lars Von Trier’in olduğu her yerde arıza bir işe her daim hazırlıklı olmak lazım.

4 yorum:

Jordi Metal dedi ki...

Abi filmin afişi zaten filmin muhtevası konusunda biraz fikir sahibi ediyor insanı. Şayet seyredersem bunun nedeni Willem Daffoe'ye olan kişisel sempatimden dolayı olacak

Atilla Çelik dedi ki...

Aklın bulanacak Hakancığım. :) Aman dikkat et, hanımla manımla seyretme, sonra suratın kızarır :D

Dreamtime dedi ki...

of bana göre değil bu tarz yapımlar.Acayip rahatsız edici idi.Beğenmedim ben böögh

Atilla Çelik dedi ki...

Halbuki Lars Amcam efsane Europa filminde ne mükemmel bir iş çıkarmıştı değil mi? :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails