Bir zamanlar Death grubunun bünyesinde bulunan bir çok eleman, belli bir noktadan sonra Death Metal tarihinin en iyi gruplarından bir kaçını kuracak ya da aynı esnalarda birkaç grubun bünyesinde yer alacaktı. Massacre’nin kuruluşunda emeği geçen Terry Butler, Autopsy’i kuran Chris Reifert, Death grubunun en çok sevilen albümlerinden ‘Human’da hünerini sergileyen Paul Masdival ve teknik baterist Sean Reinert gibi... Paul Masdival ve Sean Reinert ikilisi Cynic adıyla teknik ötesi, alışılmışın dışında muhteşem bir grup kuracak ve (uzun yıllar için) sadece tek albümüyle efsane olacaktı. Sean Reinert, davul virtüözü olmak isteyenlerin ilgiyle izledikleri önemli bateristlerden biriydi.
Grubun 2008 yılına kadar en ilginç tarafı tek bir albüm çıkarması ama albüm öncesi ismi bilinmeyen 4 adet demo (biri hariç) ile birlikte bir efsane olmasıydı. Diğer önemli özelliği, Death Metal dünyasının brutal ahenginden ziyade Jazz/Fusion etkilenimli teknik Death Metal, Progressive Metal gibi orijinal bir tarza imza atan ender gruplardan biri olmasıydı. Death grubu ile bir benzerliği daha olacaktı ki, liriklerde kişisel düşünceler ve felsefeden geniş boyutlu olarak bahsedilmesi, lirikleri müzikal gidişatla harika uyuşturmalarıydı.
Gitarist Paul Masdival ve baterist Sean Reinert, 1987 yılının Kasım ayında, Florida’da Cynic grubunu kurdular. Bas gitara Mark Van Erp, gitara Jason Gobel ve vokale Jack Kelly’i ekleyerek kadroyu oluşturdular.
Grup başlangıçlarda Brutal Death Metal’e odaklandı ve Destruction, Venom, Kreator, Possessed gibi gruplardan etkilendiğini belli etti. 1988 yılında Mark’ın ayrılması üzerine yerine muhteşem bir bas gitarist olan Tony Choy geldi ve Paul Masdival vokal görevini üstlendi. Choy’un neden muhteşem bir isim olduğunu, yazının tamamını okuduğunuzda çok iyi anlayacaksınız.
Grup ilk demosunu 1989 yılında çıkardı. İçinde dört parça yer alan demo, punk etkileri taşıyan Speed/Thrash tarzındaydı. 1990 yılında ikinci demonun çıkmasının hemen ardından gruba Florida’da bir ilgi oluştu ve Florida’nın güney bölgesinde konserler verdiler.
Belli bir noktadan sonra diğer Death Metal gruplarında olduğu gibi, Cynic üzerinde de önemli değişimler olacaktı. Üzerindeki çömezliği yavaş yavaş atan grup, teknik konulardaki yeteneklerini geliştirecek ve her geçen gün müziğine daha teknik unsurları ekleyecekti. Bu durumun altında yatan en önemli etken, Cynic elemanlarının teknik malzemesi yoğun olan müzik türlerini sık sık dinlemesiydi. Özellikle Jazz/Fusion gibi türlere merak salan elemanlar; Chick Corea, Allan Holdsworth, Frank Zappa ve Watchtower gibi isimlere kulaklarını açık tutuyorlardı. Bunun bir etkisi olsa gerek ki, grubun daha ikinci demosunda müzikal anlamda teknik ve becerikli büyük bir sıçrama etkisini göstermişti.
1991 yılının başlangıcında Cynic, Progressive Speed/Death Metal grubu olarak tarzını geliştirmişti ama grup üyeleri kendi icraatlarına Death Metal gözüyle bakmıyordu. O esnadaki müzikleri teknik Speed Metal ile brutal ve kaliteli vokalli bir yapıdan oluşuyordu. Bu tarihte Roadrunner Records’un finansal yükünü çektiği üç parçalık üçüncü demoları çıktı ve demonun iki parçası, 1993 yılında yayınlanacak debut albümlerinde yer alacaktı.
1991 yılının Nisan ayında Paul Masdival ve Sean Reinert, Chuck Schuldiner’ın daveti üzerine Steve DiGiorgio’nun da bulunduğu Death grubunun ‘Human’ albümünde çaldı. Söz konusu ikilinin Chuck ile olan ilişkileri koyuydu ve ona pek çok konuda yardımcı olmuşlardı. Masdival ve Reinert ikilisinin verdiği destek klasik olmuş bir Death Metal albümü olan ‘Human’ı doğurmuştu. Grubun diğer gruplara verdiği destek bu kadarla kalmadı. Basist Tony Choy, Atheist grubunun Heavy Metal dünyasının en komplike ve arıza albümlerinden biri olan ‘Unquestionable Presence’ ve Pestilence’ın Death Metal dünyasına sunduğu mihenk taşı albümlerden olan ‘Testimony Of The Ancients’ albümlerinin tamamında misafir olarak bas çaldı. Paul Masdival, Master grubunun ‘On The Eighth Day’, ‘God Created Master’, Jason Gobel de Monstrosity grubunun ‘Imperial Doom’ albümünde çalmıştı. Görüldüğü gibi her bir Cynic elemanı zamanın iyi gruplarına misafir sanatçılar olarak katılıyor ve bir albümün bütününde çalıyorlardı. Bu olay, onların ne denli yetenekli ve aranan müzisyen olduğunu kanıtlıyordu.
Bunca harika albümlerin içine giren ve Death grubuyla turlayan grup, artık yavaş yavaş albüm planlarının içine girmişti. Death ile verilen turne sonrası eve dönen grup, kendilerinin organize ettikleri konserlerde çaldılar. Ama kafalarının içinde olan albüm projesini yürürlüğe koyamamışlardı. Çünkü 1991 yılının geri kalan zamanlarını Death grubu ile Avrupa’da konserler vererek tamamladılar. Gruba göre pek ülke dolaşılmamıştı, popülaritelerini sergileyebildikleri söylenemezdi ve bu konserlerle önemli açıklarını kapatmış olacaklar, Cynic grubunun gücünü göstereceklerdi.
Cynic, 1992 yılının Ekim ayında Scott Burns gibi bir prodüktörün eşliğinde ilk albümleri için stüdyoya girmeyi planlıyordu. Ama anlaşılan herkesin basireti bağlanmış gibiydi ve bu kadar şanssızlık olamazdı. Çünkü grubun provaları yapacağı mekan olan Jason Gobel’in evi, Andrew Kasırgası nedeniyle yıkılmıştı. Bu yüzden albüm umutlarını 1993 yılının Mart aynına sarkıtmak zorunda kalmışlardı. Fakat tüm bunların yanında Chuck Schuldiner, çıkarmayı düşündüğü ‘Individual Thought Patterns’ albümünde davulları çalması için Sean Reinert’i düşünüyordu. Ama Chuck söz konusu boşluğu eski Dark Angel bateristi Gene Hoglan ile doldurmuştu. Bu zamanlarda Cynic, eski Viogression vokalisti Brian DeNeffe ile çalışmıştı. Ayrıca 1992’de ‘Uriboric Forms’ isimli şarkıları Roadrunner şirketinin yayınladığı ‘At Death’s Door’ toplama albümünde yer aldı. Grubun albüm çıkarma planları da 1993 yılının Mayıs ayına sarkmıştı.
1993 yılının Mayıs ayına gelinmişti ve ortada hala albüm görülmemişti. Anlaşılan şuydu ki, grup doğuştan şanssızdı sanki. Çünkü Tony Choy gruptan ayrılarak Atheist grubuna dahil oldu ve kalan Cynic elemanları yeni bas gitarist arayışlarına giriştiler. Denenen bir çok bas gitarist arasından Sean Malone ismi tercih edildi. İşin matrak tarafı Sean Malone, Cynic’ın demolarından birinin kaydedildiği Morrisound Stüdyoları’nın bir çalışanıydı.
Nihayet 14 Eylül 1993 yılında grubun debut albümü, efsane ‘Focus’ albümü yayınlandı. Albümdeki müzikal tarz o kadar farklıydı ve grup kendisini o kadar değiştirmişti ki, söz konusu materyaller hiçbir şeyle kıyaslanamıyordu ve çok orijinal malzemeden oluşuyordu. Albüm bir Death Metal eseri değildir. Jazz/Fusion etkilerini barındıran, teknik pasajların dibine vuran ilginç bir türe imza atılmıştır.
Grubun 2008 yılına kadar en ilginç tarafı tek bir albüm çıkarması ama albüm öncesi ismi bilinmeyen 4 adet demo (biri hariç) ile birlikte bir efsane olmasıydı. Diğer önemli özelliği, Death Metal dünyasının brutal ahenginden ziyade Jazz/Fusion etkilenimli teknik Death Metal, Progressive Metal gibi orijinal bir tarza imza atan ender gruplardan biri olmasıydı. Death grubu ile bir benzerliği daha olacaktı ki, liriklerde kişisel düşünceler ve felsefeden geniş boyutlu olarak bahsedilmesi, lirikleri müzikal gidişatla harika uyuşturmalarıydı.
Gitarist Paul Masdival ve baterist Sean Reinert, 1987 yılının Kasım ayında, Florida’da Cynic grubunu kurdular. Bas gitara Mark Van Erp, gitara Jason Gobel ve vokale Jack Kelly’i ekleyerek kadroyu oluşturdular.
Grup başlangıçlarda Brutal Death Metal’e odaklandı ve Destruction, Venom, Kreator, Possessed gibi gruplardan etkilendiğini belli etti. 1988 yılında Mark’ın ayrılması üzerine yerine muhteşem bir bas gitarist olan Tony Choy geldi ve Paul Masdival vokal görevini üstlendi. Choy’un neden muhteşem bir isim olduğunu, yazının tamamını okuduğunuzda çok iyi anlayacaksınız.
Grup ilk demosunu 1989 yılında çıkardı. İçinde dört parça yer alan demo, punk etkileri taşıyan Speed/Thrash tarzındaydı. 1990 yılında ikinci demonun çıkmasının hemen ardından gruba Florida’da bir ilgi oluştu ve Florida’nın güney bölgesinde konserler verdiler.
Belli bir noktadan sonra diğer Death Metal gruplarında olduğu gibi, Cynic üzerinde de önemli değişimler olacaktı. Üzerindeki çömezliği yavaş yavaş atan grup, teknik konulardaki yeteneklerini geliştirecek ve her geçen gün müziğine daha teknik unsurları ekleyecekti. Bu durumun altında yatan en önemli etken, Cynic elemanlarının teknik malzemesi yoğun olan müzik türlerini sık sık dinlemesiydi. Özellikle Jazz/Fusion gibi türlere merak salan elemanlar; Chick Corea, Allan Holdsworth, Frank Zappa ve Watchtower gibi isimlere kulaklarını açık tutuyorlardı. Bunun bir etkisi olsa gerek ki, grubun daha ikinci demosunda müzikal anlamda teknik ve becerikli büyük bir sıçrama etkisini göstermişti.
1991 yılının başlangıcında Cynic, Progressive Speed/Death Metal grubu olarak tarzını geliştirmişti ama grup üyeleri kendi icraatlarına Death Metal gözüyle bakmıyordu. O esnadaki müzikleri teknik Speed Metal ile brutal ve kaliteli vokalli bir yapıdan oluşuyordu. Bu tarihte Roadrunner Records’un finansal yükünü çektiği üç parçalık üçüncü demoları çıktı ve demonun iki parçası, 1993 yılında yayınlanacak debut albümlerinde yer alacaktı.
1991 yılının Nisan ayında Paul Masdival ve Sean Reinert, Chuck Schuldiner’ın daveti üzerine Steve DiGiorgio’nun da bulunduğu Death grubunun ‘Human’ albümünde çaldı. Söz konusu ikilinin Chuck ile olan ilişkileri koyuydu ve ona pek çok konuda yardımcı olmuşlardı. Masdival ve Reinert ikilisinin verdiği destek klasik olmuş bir Death Metal albümü olan ‘Human’ı doğurmuştu. Grubun diğer gruplara verdiği destek bu kadarla kalmadı. Basist Tony Choy, Atheist grubunun Heavy Metal dünyasının en komplike ve arıza albümlerinden biri olan ‘Unquestionable Presence’ ve Pestilence’ın Death Metal dünyasına sunduğu mihenk taşı albümlerden olan ‘Testimony Of The Ancients’ albümlerinin tamamında misafir olarak bas çaldı. Paul Masdival, Master grubunun ‘On The Eighth Day’, ‘God Created Master’, Jason Gobel de Monstrosity grubunun ‘Imperial Doom’ albümünde çalmıştı. Görüldüğü gibi her bir Cynic elemanı zamanın iyi gruplarına misafir sanatçılar olarak katılıyor ve bir albümün bütününde çalıyorlardı. Bu olay, onların ne denli yetenekli ve aranan müzisyen olduğunu kanıtlıyordu.
Bunca harika albümlerin içine giren ve Death grubuyla turlayan grup, artık yavaş yavaş albüm planlarının içine girmişti. Death ile verilen turne sonrası eve dönen grup, kendilerinin organize ettikleri konserlerde çaldılar. Ama kafalarının içinde olan albüm projesini yürürlüğe koyamamışlardı. Çünkü 1991 yılının geri kalan zamanlarını Death grubu ile Avrupa’da konserler vererek tamamladılar. Gruba göre pek ülke dolaşılmamıştı, popülaritelerini sergileyebildikleri söylenemezdi ve bu konserlerle önemli açıklarını kapatmış olacaklar, Cynic grubunun gücünü göstereceklerdi.
Cynic, 1992 yılının Ekim ayında Scott Burns gibi bir prodüktörün eşliğinde ilk albümleri için stüdyoya girmeyi planlıyordu. Ama anlaşılan herkesin basireti bağlanmış gibiydi ve bu kadar şanssızlık olamazdı. Çünkü grubun provaları yapacağı mekan olan Jason Gobel’in evi, Andrew Kasırgası nedeniyle yıkılmıştı. Bu yüzden albüm umutlarını 1993 yılının Mart aynına sarkıtmak zorunda kalmışlardı. Fakat tüm bunların yanında Chuck Schuldiner, çıkarmayı düşündüğü ‘Individual Thought Patterns’ albümünde davulları çalması için Sean Reinert’i düşünüyordu. Ama Chuck söz konusu boşluğu eski Dark Angel bateristi Gene Hoglan ile doldurmuştu. Bu zamanlarda Cynic, eski Viogression vokalisti Brian DeNeffe ile çalışmıştı. Ayrıca 1992’de ‘Uriboric Forms’ isimli şarkıları Roadrunner şirketinin yayınladığı ‘At Death’s Door’ toplama albümünde yer aldı. Grubun albüm çıkarma planları da 1993 yılının Mayıs ayına sarkmıştı.
1993 yılının Mayıs ayına gelinmişti ve ortada hala albüm görülmemişti. Anlaşılan şuydu ki, grup doğuştan şanssızdı sanki. Çünkü Tony Choy gruptan ayrılarak Atheist grubuna dahil oldu ve kalan Cynic elemanları yeni bas gitarist arayışlarına giriştiler. Denenen bir çok bas gitarist arasından Sean Malone ismi tercih edildi. İşin matrak tarafı Sean Malone, Cynic’ın demolarından birinin kaydedildiği Morrisound Stüdyoları’nın bir çalışanıydı.
Nihayet 14 Eylül 1993 yılında grubun debut albümü, efsane ‘Focus’ albümü yayınlandı. Albümdeki müzikal tarz o kadar farklıydı ve grup kendisini o kadar değiştirmişti ki, söz konusu materyaller hiçbir şeyle kıyaslanamıyordu ve çok orijinal malzemeden oluşuyordu. Albüm bir Death Metal eseri değildir. Jazz/Fusion etkilerini barındıran, teknik pasajların dibine vuran ilginç bir türe imza atılmıştır.
‘Focus’un yayınlanmasından sonra grup Pestilence’ı desteklemek üzere Avrupa’da konserlere çıktı. Turnede bas gitar görevinde Sean Malone değil Chris Kringle yer almıştı. Söz konusu turne Pestilence’ın dağılmasıyla kısa sürdü. 1994 yılının Ocak ayında ABD’ye dönen grup, 2 yıl aradan sonra Florida civarında konserler verdi. Bu konserler esnasında Paul Masdival sesini kaybetme rizikosuyla karşı karşıya kalınca, gruba beşinci eleman olarak Tony Teegarden katıldı. Tony çok renkli bir vokale sahipti. Çünkü hem temiz sesleri çıkarabiliyor hem de hırıltılı sesler çıkarmada hünerli biriydi. Ayrıca Sean Reinert davullarda çok meşgul olduğu için, Tony aynı zamanda klavye görevini de yerine getirdi.
1994 yılının yaz mevsimi Cynic için çok bereketli geçmişti. Çünkü 3 ay boyunca Cannibal Corpse’u destekleyen grup neredeyse Amerika’nın tamamını dolaşmıştı. Bu esnalarda Tony gruptan ayrıldı ve yerine Demonomacy’den Dana Cosley geldi. Dana hem vokalleri yapıyordu hem de klavye işlerine bakıyordu. Yaz mevsiminin sonunda grubun Milwaukee Metalfest’de boy gösterdiğini de ekleyelim.
Turneler sonrası Cynic yeni albüm üzerinde çalışmaya başladı. Grup tekrar Brian DeNeffe ile çalışmaya başlamıştı ama, çalışmalar sürerken Sean Malone meşhur ‘yaratıcı ve müzikal farklılıklar’ kriteri nedeniyle gruptan ayrıldı. Anlaşılan şuydu ki, Cynic’ın yansıttığı melodiler, onun keşfetmek istediği armonik derinliğe sahip değildi. Gruptan dostça ayrıldı ve Sean Reinert ile Jason çalışmaya devam ettiler.
Maalesef, gruptan yeni albüm beklenirken 1995 yılının yaz mevsiminde Cynic gibi bir grup son buldu. Çünkü grup elemanları arasında yapacakları tarz konusunda büyük sorunlar çıkmıştı, ortak bir noktaya gelinemiyordu ve onlar da kendi yollarında yürümeye karar vererek ayrılmayı seçtiler. Bu ayrılık asla kavgalı olmadı, dostça ayrıldılar ve daima arkadaş kaldılar.
1995 yılının sonunda Sean, Jason ve Paul, Portal isminde bir grup kurdular. Grubun müziği Heavy Metal’den çok uzaktı, bir nevi Dead Can Dance ve Lush çizgisindeydi ve daha çok müzikaldi. Portal grubuna Chris Kringle ve Aruna isminde vokalist/klavyeci eklenerek beş kişilik bir ekip oluşturuldu. Portal ismiyle 10 parça yayınladıktan sonra grup, Aeon Spoke ismini aldı.
Cynic elemanları Death Metal tarihinin mihenk taşı olmuş eserlerinde hünerlerini sergilemişlerdi. Üzerlerinde taşıdıkları müzikal bilgi, diğer grupların iştahlarını her zaman kabarttı ve her bir elemanın müzikal açıdan aşırı yetenekli, yeniliklere açık olması ve arızalıklarını farklı alanlarda sergilemek istemesi Cynic gibi bir grubun sonunu getirmişti. Geriye ustalık kokan 3-4 demo ve kült olmuş muhteşem ‘Focus’ albümü kalmıştı. Uzun süre sessiz olan grup 2008 yılı itibariyle Fusion etkilerini de katarak yoluna devam ediyor. Aynı tarihte Traced In Air albümünü yayınladıklarını es geçmeyelim.
Onları dinlemek sizi çok yorabilir. Çünkü her bir müzisyenin neler yaptığını takip edebilmek ve bunu kavrayabilmek biraz yorucu olabilir.
3 yorum:
itiraf etmek gerekirse kendilerini dream theater konserinde keşvettim ve çok şaşırdım, dream theater gibi bir deve bile alt grup olamayacak kadar harikaydılar, sonra sonra öğrendim hikayelerini ve inanılmaz müziğini, şimdi günde en az bir kere traced in air dinlemek zorunda hissediyorum kendimi.
how could i?(remix versiyonu çok daha iyi) parçasını hala hergün dinlemeden edemediğim acayip grup. yazı için teşekkürler. focus gibi bir albüm bir daha zor gelir
Dream Theater konserinde yaşanan olumsuzluklar yüzünden biraz tatsız dinledik onları. Bir daha gelirler umarım..
Yorum Gönder