21 Haziran 2010 Pazartesi

Futboldaki Ahlâk Meselesi


Her insan evladının ahlâk meselesine bakış açısı farklıdır. Kendi bakış açıma göre ise ahlâk meselesi ve ahlâklı olmak bizi insan olmaya yaklaştıran ve insanlığımızı pekiştiren bir olgudur. Tek başına temiz huyu ya da erdemli olmayı kapsamaz. Oturmuş karakteri ve düzgün prensipleri beraberinde getirir. Hayatın her alanında içimize nüfuz etmiş bir prensiptir ahlâklılık meselesi. Her insanda farklı ahlâk anlayışı olsa bile bu meselenin evrensel bir boyut taşıdığını kabul etmekte fayda var.

Şu ahlâk meselesi aynı zamanda özünde feci ikiyüzlülükler barındırır. İşte bu noktadaki ikiyüzlülükler beni acayip rahatsız eder. Ne gibi misal? Herkesin muhakkak şahit olduğu bir durum vardır. Mahallenin genç delikanlısı, orta yaşlısı, artık hangi yaştan olursa olsun fark etmez; çapkındır, önünden geçen bir bayana sarkmaktan gocunmaz, yapmayacağı şerefsizlik yoktur. Bilirsiniz yani. Ayrıntılı bir şekilde izahat etmeme gerek yok. Ama aynı zatlar kendi bacılarına ya da kız kardeşlerine aynı tavırla gelindiğinde bir anda namus bekçisi kesilirler. Adam bile öldürürler bunun için. Yarın öbür gün dam altına girdiklerinde de kasıla kasıla 'namus için öldürdüm' derler. Bu kadar pislikçe, bu kadar ikiyüzlüce..

Bu konuya dair hayat düzlemi üzerinden bir çok şey söylenebilir ama konumuzu futbola çevirirsek, çirkef oyunculardan hiç hazzetmediğim bir gerçektir. Futbol denen güzelliğe, sağlam karakterle özdeşleşmeyen ve haksız kazanç amaçlayan tavırların eklenmesi bir türlü anlayamadığım bir şeydir. Futbol endüstrileşmiş olabilir. İçinde büyük paralar dönebilir. Tek bir galibiyet nedeniyle milyonlar kasaya girebilir. Ama haksız bir kazanç varsa ortada ne kadar başarılı bir durumdan söz edebiliriz? Bu kazancı hazmedebilir miyiz? Belki günümüz ticareti çakallık üzerine kurulu ama bir de çakal olmayanlar var. Konumuz futbol ise eğer milyonlarca göz izliyor her şeyi. Her şey ayan beyan ortada. Çakallık normalde gizli kapaklı yapılır ama yeşil sahada olan şeyler milyonların gözü önünde..

Kader Keita.. Az mimlenmedi geçtiğimiz sezon girdiği çeşitli atraksiyonlar yüzünden. Dün de aynısını yaptı. Senin takımın 3-1 mağlup. Maçın bitmesine kalmış 3-4 dakika. Uzatmalarla olsun 7 dakika. Ve sen rakibine bilerek göğsünle geçiriyorsun. Kaka’nın dünyadan haberi yok. Sonra suratını tutarak yerde 5 dakika kıvranıyorsun. Ne için? Bir adamı attırmak için! 7 dakika kalmışken 5 dakikası senin yüzünden gidiyor. Geri kalan 2 dakikada 2 gol mü bulacaksın?

Eğer bir futbolcu bu kadar basit bir matematiği bile düşünemiyorsa, bilin ki o oyuncunun mental yapısında, kafasının içinde ve oyun ahlâkında sorun vardır. Normal değildir. Futbolculuğu ne kadar iyi olursa olsun, saha içinde karaktersizce şeyler yaptığı için adı çirkef olur çıkar. Böyle oyunculara aidiyet duygusu ile bağlanamıyorum maalesef. Kewell’a, Neill’a bayılırım ama Keita onlardan daha iyi oynasa, 20 gol 40 asist yapsa bile Keita’yı bir Kewell ve Neill gibi asla sevmem. Sadece topçuluğunu severim.

Eğer Keita Fildişi Sahilleri kadrosunun ilk 11’inde yer bulamıyorsa biraz da zihninde aramak lazım. Keita’nın Galatasaray’ın başını böyle yaktığı maçlar oldu. Gereksiz yere gereksiz sakatlanma numaraları çekmek, ortalığı germek, bu yönüyle karşı takımı seyircisiyle birlikte psikolojik olarak güçlendirmek.. Bunların hepsi Galatasaray’a zarar olarak geri döndü. Çünkü Galatasaray takım olarak bu işi beceremiyor. Birkaç adamı çirkef olsa, numara çekse bile takım olarak bundan artı pay alamıyor asla.

Ama Keita’ya sorsan şimdi dinin nedir diye, ‘Elhamdülillah Müslüman’ım’ der. Eyvallah. İyi güzel de, senin dinin haksız kazanç haramdır demiyor mu? Sen şimdi hiçbir hatası olmayan, dünyadan bi haber olan Kaka’yı attırınca eline ne geçti? Dinin açısından yaklaşayım sana Keita!!!

1) Kul hakkı yemiş oldun!!!
2) Takımın adına haksız kazanca sebebiyet verdin!!!!
3) Haksız kazanç haramdır yavrum!!!!

Mesela yani.. Öylesine sıradan bir örnektir bu. Müslüman geçinip haksız kazanç peşinde olan çok topçu ve de insan var böyle. Sorsanız onlara, Müslümandır onlar. Bazıları namaz da kılar. Halbuki ben bu gibi topçulara ve insanlara çirkef demenin yanında ikiyüzlü de diyorum. Bir insanın bir şeye inanıp inanmaması o kadar önemli değildir benim için. Onu bağlar. Bir insanın Allah’ı kitabı da olmayabilir. Ama ahlâk meselesi din, inanç ve iman meselesinin daha da ötesindedir bana göre. Ateist bir insan bile ahlâklı olabilir. Kendisini inançlı gören bir çok ahlâksız gözlemliyorum hayatımda.. Hayatlarımızda..


Böyleleri dışarıdan da çok kötü görünür. Halbuki adam gibi adam olsalar öyle sevileceklerdir ki! Metin Oktay, Ergün Penbe, Şenol Güneş, Cemil Turan, Baba Hakkı, Kewell gibi oyuncuların neden çok sevildiğini, neden ayrı bir yere koyulduğunu Ayhan Akman gibi oyuncular anlayamayacaklardır.

Neden yalan söyleyeyim. Bülent Korkmaz kaç yıl boyunca takımımın kaptanı oldu ama onu sevemedim. Neden? Çünkü o da artistti. Yeri gelince numara çekerdi.

Hagi bir efsanedir ama Kewell’ı neden Hagi’den fazla severim? Halbuki Kewell Hagi’nin yaptığı işin çeyreğini bile yapamamışken?

Neden?

Çünkü Hagi de yeri gelince çirkef olmasını, haksız muhabbetler peşinde koşmasını çok iyi bilirdi. Ama Kewell öyle değil!

Peki, geçen yıla kadar Sabri’ye gıcık olurken geçtiğimiz sezon bu gıcıklık neden azaldı ya da ortadan kalktı? Cevabı basit aslında. Sabri geçen sezona kadar sürekli hinlik peşindeydi. Sürekli kavga peşindeydi. Ne zamanki sadece futboluna odaklandı bir anda tüm saygıyı üzerine çekti.

Harry Kewell, Ergün Penbe ve Mehmet Topal gibi isimler Saraçoğlu’ndan çıkarken neden Fenerbahçe taraftarlarından tepki görmemiş ve küfür yememiştir? Cevaplar öyle basit ki aslında. İnsanlar görüyor her şeyi. Kim ahlâklı, kim çirkef, kim adam gibi adam, kim karaktersiz, görüyorlar.

Takımımın en iyi oyuncusu olacak olsa bile sevmiyorum böyle oyuncuları. Futbolu gerçekten çok çirkinleştiriyorlar. Bu tür oyuncular mental olarak sorunlu oyuncular. Her geçen zaman tüm okları üzerlerine çektiklerinin, hoş karşılanmadıklarının ve ahlâka uzak davrandıklarının farkında bile değiller.

Bu zihindeki bir Keita’yı cidden istemiyorum. Ne kadar iyi olursa olsun yollansa acımam gerçekten. Yarın öbür gün benim takımımı bazı maçlarda kurtarsa bile bazı maçlarda imha edecek. Biliyorum. Bana sakin, ne yaptığını bilen, akıllı, mental anlamda güçlü oyuncular lazım. Geçen yıl daha çok bunun sıkıntısını yaşadı Sarı Kırmızılılar. Bu takımın Kewell, Neill gibi ne yaptığını bilen dirayetli ve ahlâklı oyunculara ihtiyacı var.

İkiyüzlülük iyi bir şey değildir. Çirkeflik de.. Bir takım bir çok parçadan ve kandan oluşuyorsa bu parçanın çirkef ve ahlâksız yüzleri o takımı zehirler. Haksızlığın olduğu yerde de gökten, cezalandırıcı bir sopa düşer..

7 yorum:

koala dedi ki...

Atilla öncelikle eline sağlık, bir solukta okudum. Kesinlikle aynı şeyleri düşünüyoruz. "Başarılar gelip geçer, asaletin bize yeter" diyebilmemiz için böylesi futbolculara prim vermemeliyiz. Bu adam Messi de olsa benim fikrim bu.

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkürler Ozan.

Bu tür kişiler bir takımın kötü yüzüdürler. Takımın asaletine leke sürüyorlar. Cidden dün pozisyonu görünce inanılmaz rahatsız oldum. Hani Kaka'ya da yazık. Çocuk neye uğradığını şaşırdı. O kadar karakterli bir adamdır Kaka. Haliyle daha üzücü oluyor durum.

Adsız dedi ki...

Merhabalar

Genel anlamda ahlak ve etikle ilgili yaptiginiz yoruma katiliyorum ama Kaka'nin bu pozisyonda Keita'dan dah az suçu olduğunu düşünmüyorum ve hatta Kaka Keita'nin ustune geldigini gorme acisina sahipti ama Keita pozisyonu takip ediyordu ve Kaka'yi gormedi. Carpisma aninda sanirim Keita'nin goz bolgesi Kaka'nin omzuna geldi. Haa siddeti neydi ne degildi orasi tartisilir ama sonucta buolayin tum sucu Keita'da degil diye dusunuyorum...

Atilla Çelik dedi ki...

Merhaba,

İlgili pozisyonu bir kaç kez izlemiştim. O pozisyonda Kaka olduğu yerde bekliyor ve Keita üzerine geliyor. Kaka'ya göğsüyle çarpan Keita. Kaka'nın herhangi bir uzvu Keita'nın yüzünün bir santimetrelik bölgesine bir değmiyor. Ama Keita yüzünü tutuyor.

Kaka ince işlerin peşinde olan bir oyuncu değil. İhtiyacı bile yok. Maçın bitmesine 3 dakika kalmış ve 3-1 öndeler. Sarı kartı var. Dünya Kupası'nın prestiji ortada derken Kaka gibi bir adamın öyle bir cinlik düşünmesi imkansıza yakın.

mirmak dedi ki...

Atilla genel hatlarıyla aynı fikirdeyiz. Biz kendi evimizin önündekiyle ilgileniyoruz,Ketia.
Ve bu yüzden haklısın.

Ancak olaya bir de Keita açısından, Fİldişi açısından bakmak gerekli.Fabiano diye bir adam var, bu adam elle iki kere oynayarak gol attı. Maç 2-0 oldu.1-0 devam etse maç belki dönecek, beraberlik ile bitecek ya da Fildişi kazanacak.Gerçi gidişat öyle demiyordu ama futbol bu.
Sen şimdi elle gol atmışsın ben de sana karşı hırslanmışım. Oynamaya çalışıyorum, pek başarılı da olamıyorum. Sen bu arada 3-0 yapmışsın skoru. Ortalıkta sinirler iyice gerilmiş.Azıcık kurnaz bir oyuncu olarak diyorum ki, ülen bu adamlar elle gol attılar bizim hakkımızı yediler.Madem onlar elle oynayıp gol atıyolar bizim hakkımızı yiyolar dur ben de şu herifi attırayım bir rol keseyim.

Şimdi Keita bunu ilk kez yapıyor olsaydı, kabul ederdim bu davranışı yukarıda anlattığımı düşünerek.Tabi keita böyle bir adam değil.Bizim arif de yıllarca kendisini atıp durdu. bazıları penaltı oldu. aklımızda bıraktığı iz bu bir de ManU'ya attığı gol. Şimdi Keita'yı eleştirelim tabi, ama maç içinde fabiano böyle bir gol atmasaydı Keita bunu yapar mıydı? Acaba Süper Lig'de maç içerisinde Keita.'ya yapılan neler var, neler oluyor hepsine şahit olamıyoruz. Acaba adama bişeyler yapıyolar da adam bilerek mi bu şekilde hareket ediyor?

Ben belki çok iyimser oldum bu noktada ama her zaman madalyonun iki yüzü vardır. Şimdi hep birlikte soralım şu soruyu Lugano mu daha temiz bir oyuncudur yoksa Keita mı?

Keita kanımca Lugano'nun yanında melektir. Kemalettin mi yoksa bizim Bülent Korkmaz mı daha melektir?

Bilemiyorum. Keita benim de gözümden düştü ama özellikle bu maç içinde Fabiano'ya laf söylemeyip de keita'ya yoğunlaşacak (özellikle fener taraftarlarını) yazında bahsettiğin, birden namus bekçiliğine soyunan tiplere benzeteceğim.

Atilla Çelik dedi ki...

Diğer takım oyuncularının hali bu yazıdan dışarıdaydı dediğin gibi. Bu yazıda kendi çöplüğüme bakmıştım. Bir maç içerisinde muhakkak çok haksız şeyler olabiliyor. Sinir bozucu olaylar gerçekleşebiliyor. Bir çok kişinin başına haksızlıklar geliyordur. Eğer bunların sonucunda daha fazla öfkelenirsek bu bize zarar olarak geri dönüyor. Takımı etkiliyor. Her şeye rağmen yine de oyunun iyi tarafında kalmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

cok ama cok guzel bi yazi. tamamen katiliyorum. keita bunu ilk defa yapmiyor. o zaman da demistim yapmasin, yakismiyor diye.

sirf rakip kart gorsun, oyundan atilsin diye yapilan bir haraketi asla ve asla savunamam. takim kazansa bile boyle kazanmamali. ben sahsen istemem.

pozisyonda da kaka'nin gercekten hic bir sucu yok. keita kaka'ya hizli bir sekilde gidiyor ve kaka sert carpismamak icin kolunu biraz kaldiriyor. kolu ne keita'nin gozune gelmistir ne de gogsune. keita bunu yaptikca cok uzuluyorum.

galatasaray'da oynayan her hangi bir futbolcu'ya boyle haraketleri yakistiramiyorum. o yuzden benim icin mehmet topal, ergun penbe, harry kewell, hakan balta daha degerlidir.

keita'da bu isleri birakmali yoksa katkisina ragmen takimda gormek istemedigim futbolcu olacaktir.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails