4 Haziran 2010 Cuma

İsa Mesih Kovalasın Seni


Misyoner, evin hanımına ahırda doğmuş birinin hikayesini anlatıyordu. Arada bir dinlemek için uğradığımda ve kulak kabarttığımda bunun babası olmayan biri olduğunu anladım. Tıpkı benim gibi dediğimde, annem bana tükürdü. Ayrıca marangozmuş da ahırda doğan.

Derken bir gün hizmetçi ağlayarak çıkageldi. Ona kendisini kimin ağlattığını sorduğumda, hıçkırarak “O öldü!” dedi. “Romalılar onu çarmıha germiş.”

Odasına girdiğimde annem ipek bir mendille gözlerini siliyordu. Misyonerin ise zafer kazanmış bir görünümü vardı. Pencerenin önüne neredeyse yarı çıplak ve zayıflıktan kaburgaları çıkmış bir insan figürü koymuştu. İki kadını ağlatan kişi bu olmalı diye düşündüm. Elleri, bir suçlu gibi asıldığı tahtaya çivilenmişti. Yaralarından sızan kan yere damlamak üzereydi. Ölümüne kandığı düşüncesi beni güldürdü. Yoksa neden kafası, boynu kırılmışçasına göğsüne düşmüş olabilirdi ki?

Misyoner “Tanrım, cahillerin saygısızlık ettiği sanılmasın” dedi. Bana bakarak “Lütfen bu genç adamı bağışla. Onu senin masumlarından birine dönüştüreceğim” diye içten bir şekilde söylendi.

“Orada kanayan adam kim?” diye sordum.
“İsa efendimiz.”
“Ne yapabilir?”
“Senin için acı çekip, sana kurtuluş sağlar.”
“Ama kendi hali çok acınası. Başka birine nasıl yardım edebilir ki?"


Misyoner sadece omzunu silkti ve dağ bayır dolaşarak değerli taşları aramaya başladı.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails