24 Haziran 2009 Çarşamba

Babylon 5, Bilim Kurgu ve Hayata Paralellik



Bilim kurgu film ve dizilerinin açılımı ya fanatiklik derecesinde kabul görüyor ya da yanından bile geçilmiyor. Yanından geçmeyenler için bilim kurgu filmleri saçmalık ve paso savaş uçaklarının ciuuv ciuuvv diye saçma sapan uçmasından ibaret olarak algılanıyor. Fakat bilim kurgu tarihinde çığır açmış dizilere göz attığımız zaman hayatın ta kendisini görüyoruz. Hayat ile ilgili inanılmaz paralellikler söz konusu; dünya tarihi, felsefe, insanoğlunun yaradılışı, hayalleri, umutları, aşkları, ekonomik ve politik seçimleri, hatta inanç ve dinleri. İnsanlık adına aklınıza gelebilecek her şeyin mevcut olduğunu görebildiğimiz büyük bilim kurgu dizileri söz konusu.

Bazı bilim kurgu dizileri içerikleri itibariyle adeta çığır açıyorlar. Bu anlamda Babylon 5, Battlestar Galactica ve Farscape gibi dizilerin asıl anlatmak istedikleri mesajlar açısından Lost, Heroes, Prison Break gibi dizilerden fersahlarca ötede olduğunu düşünüyorum. Hatta yeni dönem dizileri bu anlamda bu dizilerle aşık dahi atamazlar. Tabii Six Feet Under gibi şaheser ötesi eserleri kenara ayırıyoruz.

Gelelim Babylon 5 dizisine. 1994-1998 yılları arasında yayınlanmıştır. 1998 yılı sonrasında ek olarak sinema paketleri çıkarılmıştır. J. Michael Straczynski tarafından yaratılan dizi 1986 yılında yazılmaya başlandı ve dizi başlamadan önce senaryo çoktan tamamlanmıştı bile. O yüzden çok sağlam olay kurgusuna sahiptir. Ekşi sözlükte kısaca şöyle geçer:

Belli bir giriş-gelişme-sonuç örgüsüne sahiptir. minbari adı verilen, bir yere kadar elf'lerle özdeşleştirilebilecek bir ırkla yaptığımız savaştan 10 sene sonrasında geçer (2258). ender's game'dekinin benzeri, karşı taraf, kazanmakta iken nedeni bilinmez bir şekilde teslim olmuştur. barışı pekiştirmek maksadı ile babylon adı verilen, çeşitli ırkların bir araya gelebileceği bir istasyon yapılır. bu istasyonların ilk 3'ü yapım aşamasında, 4.sü ise göreve başlamasından kısa bir süre sonra etkisiz hale getirilir, dizinin konusu 5.sini kapsar. ilk 4 season shadows-vorlons savaşını (ki 4. season'ın 6. ep.inde bu savaş sonuçlanır) geriye kalan episodelar ise savaş sonrası yaşananları konu eder. dizinin başlıca ırkları insanlar, minbariler, japonları ve asil avrupalıları anımsatan centauriler, onurlu ve vahşi narnlar, spoil olacağı için bilgi veremediğim vorlonlar ve shadows'dan mürekkeptir. (Yazar: ponthus)



Dizide beni en çok etkileyen ve adeta Nirvana’ya eriştiğimi hissettiren o kadar şiirsel bir yapı var ki hayatın ta kendisini tüm gizemleri ve çağrışımları ile etkileyici bir şekilde aktardığı için yer yer gözlerimin dolmasına ve coşkunluğa ulaşmama engel olamadım. Özellikle insanoğlunun ileriki bölümlerde Atalar dediğimiz Vorlonlar ve Shadow’larla olan bağlantısı, bunun gerçekte dinler ve yaradılış tarihiyle ilgili ince nüansları içermesi ve aslında çok derin bir dünya tarihinin çizilmesi gibi ince mesajlar o kadar sürüyle var ki her birini paylaşmak istesem blog sayfaları yetmezdi. Bu öyküde Vorlonlar ve Shadow’ları Tanrı – Şeytan ikilemi altında değerlendirdiğimizde insanın durup düşünmesi gerekiyor. Asıl verilmek istenen mesaj dinler tarihi açısından çok açık.

Dizide Vorlonlar belli kurallara sadık ve yukarıdan bakanlar olarak ifade edilirken, Shadow’lar özgürlüklerine düşkün, kural tanımayan, düşmanî bir tarafı simgeliyor. İnsanoğlu da bu büyük iki eski ırkın arasında adeta bir piyon haline geliyor. Ama dizide aktarıldığı şekliyle -spoil olacağı için nasıl tepki verildiğini açıklayamam- insanoğlunun her iki ataya karşı verdiği cevap ve yürekliliği kalpleri yerinden oynatacak etkiye sahip.

Dizilerde klasikleşmiş olan son anda, son saniyelerde başarmak, mutlu sonla bitirmek gibi klişe kurgu öyküleri Babylon 5’da söz konusu değil. Eğer olaylar örgüsü içinde ortada bir savaş varsa milyarlarca kişi bir anda öldürülecektir. Ölecektir. Kimse de o an için bunun önüne geçemeyecektir. Son anda bir şey başarılamayacaktır.

Dizideki diyalogların oldukça başarılı olması, şiirsel, duygu yüklü geçişler diziyi bilimkurgu dizisi olmaktan alıyor, yaşam ve felsefe dolu bir yapıya oturtuyor. Aslında dünyanın tam bir yansımasını görüyorsunuz. Hayatım boyunca en etkilendiğim sayılı dizilerden biri olan Babylon 5’da geçen aşağıda bahsedeceğim diyalog ise beni benden almıştır.

Açıklama: Kaptan John Sheridan Babylon 5 üssünün komutanıdır ve işini oldukça ağır şartlarda, en iyi şekilde yapmaya çalışmaktadır. Dizinin baş kahramanı olduğunu söylemek abes kaçmaz. Söz konusu bölümde Babylon 5’de her ırk kendi dinini ve inançlarını tanıtacak, törenler uygulayacak ve diğer ırklar da diplomatik anlamda bu törenlere katılacaktır. Diğer ırkların inançları genelde tek bir şarta, tek bir inanca, ırklarının tüm insanlarının aynı ‘şey’e inançları noktasında şekillenirken dizinin final bölümünde yer alan sahne ise aslında dünyanın mozaikliğine ışık tutacaktır.

Biz bu son sahneye girmeden önce Kaptan John Sheridan’ın yoğun işleri nazarında çok büyük sorumlulukların altında ezilirken, dünyadan Babylon 5 üssüne gelen bir rahibin kendisine verdiği bir öğüt ve o esnada anlattıkları dikkat çekiciydi. Rahip, kaptana bunca sorumluluk altında ezildiğini ve bir desteğe ihtiyacı olduğunu iletirken sorumluluklarından bazılarını diğer çalışanlarına paylaştırmasını, sadece işine odaklanarak dışarıda yaşanan bir hayatı ve aşk yaşamını kaçırdığını, ayreten yanında bir kadının gücünü taşıması gerektiğini anlatmak ister. Bu düşüncelerini ise şöyle bir diyalog ile süsler. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarayım.

“Yıllar yılı hep dağınık ve pasaklı biri oldum. Sürekli işimle meşguldüm ve diğer şeylerle ilgilenemiyordum. Beraber olduğum bir kadın vardı. Evime gelir ve ne zaman görsem evimi toparlanmış, temizlenmiş görürdüm. Anlamadığım şey ise beraber olduğum kadının evi benim evim kadar dağınıktı. Ama ısrarla benim evimi düzeltirdi. Nedenini sorduğumda bana şöyle dedi: ‘Kendi evimi temizlerken olaya sadece temizlik olarak bakıyorum. Yerleri o an silerken aklımdan geçen tek şey bunun bir temizlik olduğu ve başka bir şey ifade etmediği. Ama senin evini temizlerken yaptığım işe temizlik olarak bakmıyorum. Senin odanın her tozunu alırken hissettiğim ve düşündüğüm şey sana olan sevgim. Temizlik yaparken sana olan aşkımla dolu oluyorum ve sevgimle temizlik yapıyorum.”

Gelelim biz diğer ırkların kendi dinlerini tanıttıktan sonra dünyalıların dinlerini diğer uzaylı ırklara nasıl tanıttıklarına…

- Ne tür bir gösteri planladı?
- Dünya'nın baskın inanç sistemini sergileyeceğini söyledi.
- Davul sesi duymuyorum.
- Ya da çan.
- Ya da ilahiler.
- Doğru yer olduğuna emin misiniz?
- Yeter, ben gidiyorum.
- Burada beklememizi söyledi,bekliyoruz.

- Pekala, hepimiz hazırız.
- Buradan gelin lütfen.

- Bu Bay Harris. Bir ateist.
- Peder Cresanti, Roma Katoliği.
- Bay Hayakawa, Zen Budisti.
- Bay Rashid, bir Müslüman.
- Bay Rosenthal, bir Ortodoks Yahudi.
- Oglala Siyu inancından Koşan Geyik.
- Peder Papapoulous,bir Yunan Ortodoksu.
- Ogigi-ko, Ebo kabilesinden.
- Machukiak, bir Yupik Eskimo.
- Sawa, Jivaro kabilesinden.
- Isnakuma, bir Bantu.
- Bayan Chang, bir Taocu.
- Bay Blacksmith, bir aborijin.
- Bayan Yamamoto, bir Şinto.
- Bayan Naijo, bir Maori.
- Bay Gold, bir Hindu...
……..
……
….

.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails