3 Kasım 2009 Salı

Yengeç, Evrim ve Samuray


1185 yılında Japon imparatoru, Antoku adında yedi yaşında bir çocuktu. Genji Samurayları kabilesiyle kıran kırana bir savaşa giren Heike Samurayları kabilesinin lider adayıydı Antoku. Her iki grup da imparatorluk tahtında atalarının üstünlüğü nedeniyle hak iddia ediyordu. Son çatışma, imparatorun da başkomutan gemisinde bulunduğu 24 Nisan 1185 günü Japon iç denizi Danno-ura’da oldu. Heike’ler yenildi ve çoğu öldürüldü. Geriye kalanlar da, kendilerini denize atarak boğuldular. İmparatorun anneannesi Nii, Antoku’yla birlikte düşmanın eline geçmemesi gerektiği kararına vardı. Bakalım başlarına ne gelmiş.

“İmparator yedi yaşındaydı o yıl. Fakat daha büyük görünüyordu. Öyle sevimliydi ki, beline kadar inen uzun ve simsiyah saçlarının çevrelediği yüzünden ışık pırıltısı saçılıyordu. Şaşkın bir ifadeyle Nii’ye, ‘Beni nereye götürüyorsun?’ diye sordu.

Gözlerinden yaşlar boşalan Nii, genç hükümdara dönerek onu teselli etti ve uzun saçlarını pelerinine doladı. Gözleri dolan küçük hükümdar ellerini kavuşturdu. Önce başını doğuya çevirip Tanrı İse’ye veda etti, sonra da batıya dönerek duasını söyledi. Nii, çocuğu göğsüne sıkıca bastırıp, ‘Okyanusun diplerindedir bizim sarayımız’, diye mırıldandı. Böylece dalgalar arasında birlikte denizin dibini boyladılar.”



Heike’lerin tüm filosu yok oldu. Yalnızca kırk üç kadın hayatta kaldı. İmparatorluk sarayında hizmetkarlık yapmış olan bu kadınlar, deniz savaşının yapıldığı yerin dolaylarında yaşayan balıkçılara çiçek satmaya ve onlara yakınlık göstermeye başladılar. Heike’ler tarih sahnesinden kaybolup gittiler. Bu arada saray hizmetkarlarından ayaktakımı olanlarının balıkçılardan peydahladıkları çocuklar, savaş gününü anma festivali düzenlediler. Bugüne dek her 24 Nisan günü bu festival tekrarlanır. Heike’lerin torunları olan denizciler, boğulan imparatorun anıtkabirinin bulunduğu Akama Tapınağı’na giderler. Orada Danno-ura deniz çarpışması olaylarının temsil edildiği bir oyunu izlerler. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bile insanlar burada Samuray ordusu hayaletlerinin kandan ve yenilgiden arınmak için denize doğru koştuklarını görür gibi olurlar.

Balıkçılar, Heike Samuraylarının o iç denizin derinliklerinde yengeç biçiminde dolaştıklarını söylerler. Gerçekten de burada, sırtlarındaki girintili çıkıntılı şekilleriyle Samuray yüzünü andıran yengeçler vardır. Bunları yakalayan balıkçılar tekrar denize atarlar. Yeniden denize atmalarının sebebi Danno-ura olaylarının acısını anmalarındandır.


Bu efsane ilginç bir soruyu beraberinde getiriyor. Nasıl olur da bir savaşçının yüzü bir yengecin kabuğuna işlenmiş olabilir?



Bunun yanıtı, o yüz şeklini yengeç kabuğuna insanların aktardığıdır. Yengecin kabuğundaki şekiller kalıtsaldır. Fakat insanlarda olduğu gibi, yengeçlerde de bir çok değişik kalıtsal çizgiler vardır. Diyelim ki, rastlantı sonucu, bu yengecin çok eski atalarından biri, azıcık da olsa insan yüzüne benzer bir şekille ortaya çıkmış olsun. O taktirde, balıkçıların, Danno-uro Savaşı söz konusu olmadan da, insan yüzünü andıran bir yengeci yemek istemeyecekleri söylenebilir. Balıkçılar yakaladıkları yengeçleri yeniden denize atmakla evrim kuramının bir sürecini harekete geçirmiş oluyorlar. O da şudur: Eğer bir yengeç olağan bir yengeç kabuğuna sahipse, insanlar onu yerler ve o yengecin soyundan gelenlerin sayısı azalır. Eğer kabuğu insan yüzünü andırıyorsa, yengeç yeniden denize atılacağından o yengecin soyundan üreyecek olanlar daha yüksek sayılara ulaşacaktır. Yengeçler, böylesi kabuklara sahip bulunmaktan yararlanmışlardır. Yengeç ve insan kuşakları zaman içinde akıp gittikçe Samuray yüzüne en çok benzerlik gösteren kabukluların yaşamlarını sürdürmeleri olanağı doğmuştur. Tüm bu olgunun yengeçlerin isteğiyle bir ilintisi yoktur. Seleksiyon onların dışından gelen ve kendini kabul ettiren bir güçtür. Samuray yüzüne benzediğiniz oranda hayatta kalma olasılığınız artıyor. Sonunda samuray yüzüne benzer kabukluların sayısı bir hayli çoğalacaktır da.

Bu sürece yapay seleksiyon değil, doğal seleksiyon denir. Heike yengeci olgusu, balıkçıların hemen hemen bilinçsizce davranışları sonucu ortaya çıkmıştır. İnsanların hangi bitkilerin ya da hayvanların yaşamlarını binlerce yıl sürdürmeleri ya da sürdürmemeleri konusunda seçim yaptıkları durumlar da vardır. Kendimizi bildiğimiz günden itibaren çevremizde belirli çiftlik ve evcil hayvanlarla karşı karşıya geliriz.Çevremizdeki meyveler, sebzeler ve ağaçlar da belirlidir.

Bunların doğuşu nasıl olmuştur?

Bu aşamaya nereden gelmişlerdir?

Acaba bir zamanlar yabanî hayvan ya da bitkiydiler ve çiftliğin daha az çetin bir yaşam koşullarına mı alıştırıldılar?

Hayır, gerçek tümüyle başkadır. Bunların çoğunu bugünkü duruma getiren bizleriz.

Görüldüğü üzere bir efsane sebebiyle yepyeni bir tür ortaya çıkabiliyordu…

Peki geçen milyonlarca yıldaki seleksiyonlar?

Bilinmez…

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails