25 Mart 2010 Perşembe

Hiçbir Şey Bilmemek: Conan vs Sokrates


Beyaz sakallarına kurban olduğum Sokrates 2500 yıl önce bir laf patlatmış, pir patlatmış. Ne demiş bu derviş kılıklı, müthiş kıvrımlı beyin loblarına sahip süper zekamız?

“Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir.”

İnsan gibi müthiş varlığa bu laf boca edilir mi be amcacığım? Akıl ve zeka deyince akla gelen ilk varlığı, falakaya yatırırcasına laflarla pataklamak ve insanoğlunun mevcudiyetinin anlamını sorgulamak senin için hiç zor olmasa gerek. Oh ne güzel dünya! Mermerlerden yapılmış sofistike Atina binalarında gün boyu oturarak, düşünerek “ulan, bugün hangi veciz sözü patlatsam da 2500 yıl sonra dahi yine konuşulsam” diye iç sesinle konuşmak sana has bir şey olsa gerek.

Anlıyorum amcacığım. Mecazi anlamda takılıyorsun. Felsefence bir ders vermek istiyorsun insanlara. “Ey insanoğlu! Ne kadar çok şey bildiğini söylersen söyle yine de her şeyi bilmiyorsun, ölene kadar hep öğreneceksin ve asla mükemmel insan olmayacaksın!” demenin yolunu kısa bir veciz söz ile bulmuşsun.

Varsayalım manyağım. Psikopata bağladım. Mecazi anlamda düşünmek istemiyorum. Bizzat, direkt algılamaya çalışıyorum lafı! Sen beni bu anlamda bir cahil kabul et. Ve diyelim ki ne yaparsam yapayım, ben hiçbir şey bilmiyorum, kimse hiçbir şey bilmiyor diye algılamaya zorlayayım kendimi. İnat değil mi kardeşim? Hep senin dediğin mi olacak? Belki kabul etmek istemiyorum mecazi anlamı halla halla. Zorla mı?

Şimdi güzel amcacım. Beyaz sakallarına kurban olduğum, büstlerinden kuş boklarını temizlediğim akıl küpüm. İnsanoğlu emeklerken bile bir şey biliyordur. Tek bir şey olsa bile biliyordur. Her geçen zaman bilgisine bilgi katacaktır. En cahil insanın bile bildiği bir şeyler vardır. Hatta öyle ki, en cahil insanın bildiği ama o cahilin bildiği şeyi bilemeyenlerin bile olduğu bir yerkürede yaşıyoruz. Mümkün mü ulan insanoğlunun hiçbir şey bilmemesi?

Hem insanoğlunu maymun ettiniz be! Kiminiz hiçbir şey bilmiyorum ulan diyorsunuz, kimileri de cehalet mutluluktur diyor. Şimdi artistlik mi yapalım yani; bu kelamın İngilizcesi ‘Ignorance is Bliss’dir, Japoncası ‘Shiranu ga hotoke’dir diyerek.

Artist oldum mu şimdi?

Ya felsefik?

Sofistikeyim dimi?

Ne kadar çok düşünen insan varmış. Herkes bir şeyler, laflar patlatıyor. Aslında yüzyıllar önce yaşayıp beyaz yemeniler içinde dolanmak varmış. Bir de çaktın mı ayağa sandaleti, ettiğin her laf kayıtlara geçer belki de. Ama şanssızız biz. Bir Platon’umuz yok ki yedi düvele yaysın sözlerimizi.

Karşı çıkıyorum. En kral veciz sözleri Conan’ım, Devourer’ım etmiştir. Bir çok veciz söz Vaneheim Epikleri’nde yazılmış, Hiborya Çağı’nda düzülmüş. Conan da başka şeyleri çok düzmüştür ama o konunun dışında şimdilik. Sokratesler yanında halt etmiş. Ruh yiyicimiz Devourer patlatmamış mıydı lafı?


“Ben sizi izlerken bilin ki sizin için ayırdığım zaman hiç de çekinmeden harcanacak ve bunun için yoruluyor olmaktan öte nefes alıp vermek kadar basit ama anlamlı bir dolulukla beraber olacağım. Sonunda izleme bitip yüz yüze geldiğimizde bu her ne kadar sizin olmasını hiç istemeyip içinizden düşüncesini geçirmeye dahi korktuğunuz bir şey olsa da çaresiz olduğunuzun farkına varıp tüm oluşumunuzun nedeni olan parçalarınızı dışarıya boşaltarak son anlarınızı yaşayacaksınız. Rehberliğimin sonu sizi bitirecek ve bana ilk şahitlik yaptığınız anın sizin için ne kadar acı verici olduğunun hatırasını sürekli yaşayacaksınız. İşte an o an ki ve öyle ki ondan kaçılamaz; kendinizi bana bırakın ve bu hazır son sizin için her koşulda istenmeyen son olsa da bırakın bunun tadını çıkarayım.”

Adam patlatmış lafı! Pardon. Aslında adam değildi, yaratıktı, iblisti, o biçim bir şeydi.

Bir Nemedya efsanesi ne diyordu?

“Şunu bilin ki prensim, kabaran okyanusların Atlantis'i ve onun görkemli kentlerini yutmasından sonra dünyada o güne değin görülmemiş bir çağ başlamıştı. Aryas'ın oğullarının doğduğu bu çağda, dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi parıltıları kadar dağınık fakat belirgindi. İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi. Çelik bilekli elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu...”

Sokrates! Savul ulan! Conan ve efsanesi geliyor, final lafıyla!

“Benim için hayat; sıcak, ateşli bir kadın ve bir maşrapa buz gibi şaraptır!”

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails