18 Haziran 2010 Cuma

Kayıp Zamanın Peşinde 1 Yaşında


Bir yıl hangi ara geçip gitti farkında değilim. Zaman öyle çabuk geçiyor ki! Bir yıla çok şey sığdı aslında, hayatımdan paylaştıklarıma kadar. Yoğun iş hayatı, yorucu hayat derken burası benim için sığınak gibi bir yerdi. Sığındığım bir limandı. Ama bu liman sadece bana ait, bana özel bir liman değildi. Tamamen bana ait ve özel olması için kimsenin okuyamayacağı günlük olması gerekir. Bu yönüyle Kayıp Zamanın Peşinde aslında herkesin bir şeyler bulabileceği, kaybettiği zamanları kovalayabileceği ve konuyla ilgili ya da alakasız her şeyi paylaşabilecekleri bir ortaklıktır. O yüzden tamamen bana ait değil burası.

Yıllar yılı her konuda yazıp durdum. Geçmiş yıllarda her gün sayısız yazı yazan biri olarak 1-2 yıllık süreç boyunca yazmayı bıraktığım dönem de oldu. Bu aslında kendini bildi bileli sürekli yazı yazan birinin ruhunu susuz bırakması gibi bir şeydi. Bir yıl önce Sportif Cümleler’den Burak Eren neden bir blog açmadığımı sorup duruyordu. Bir Galatasaray forumunda yazılarımı gördüğü için bunları bir blogta paylaşmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Belki kafasında sadece futbol yazacağım vardı ama öyle olmadı. Ama bana bir blog açtırmayı başardı. O da Kayıp Zamanın Peşinde’ydi.

Futbol konusunda bilgi sahibi olsam bile nedense ilham gelmediği ve istemediğim sürece asla yazamayacağımı biliyorum. Bu blog bana bir görev ya da sorumluluk duygusu yüklemiyor. Coşarsam kürekleri çalıştırabileceğim ilham teknesi tadı veriyor ruhuma. O yüzden sinemadan dizilere, felsefeden tarihe, müzikten hayata kadar her konuda ilhamlar nispetince bir şeyler karalayıp durdum. Yazılarımın çoğunu yazarken hiç çalışmadım. Düşünmedim bile. İçimden hangi sesler geliyorsa onları boca ettim.

Yazıların çoğunun çok uzun olması okunurluluğu düşürse bile sonuçta bir anda içten kopan seslerdi onlar. İçimin sesini kısamazdım. Uzun bir yazıyı bir anlık ilhamla 30 dakikada yazmayı bitirir, bir kere okuyup imla hatası varsa düzeltir, ondan sonra da hiçbir cümle çıkarmadan ve eklemeden, olduğu gibi, hiç çalışmaksızın yazıları bırakırdım Kayıp Zamanın Peşinde’nin ruhuna. Çünkü bu daha rahatlatıcı ve stressiz geliyor bana. Sonuçta bir dergiye makale yazmıyoruz. Üzerinde o kadar düşünmeye ve kusursuzu aramaya gerek yok. Kusurlar bizim parçamız..

Kayıp Zamanın Peşinde çok yoğun ziyaretçi alan bir blog olmasa bile demirbaş ve oldukça sağlam bazı takipçilere sahip olmanın hoş bir duygu olduğunu söyleyebilirim. Kendilerine ilgileri için çok teşekkür ediyorum.

Daha ne kadar zaman yazarım bilmiyorum. Kimse önünü göremiyor sonuçta. İlhamım olduğu sürece kalbim ve beynim elinden geleni yapacaktır. En iyisini yapmayacaktır ama içinden geleni yapacaktır.

İyi ki doğdun yavrum… Ve sen de sağolasın Burak Eren. :)

25 yorum:

koala dedi ki...

Atilla nice yıllara. Şu sondan bir önceki cümlen için bir şey söyleyeyim.

Doğrusu, ilk blog yazarken, haliyle insanların gelip gitmesini bekliyor bünye.

Zaman geçtikçe, önemli olanın kişi sayısı olmadığını fark ediyorsun. Doğrusu, sayısı binlere yükselen izleyici yerine, az ama öz bir kitle olmasını tercih ederim. Böylesi çok daha iyi, daha samimi.

Kendi adıma bir limit koydum, eğer o limit aşılırsa, bloğun ismini değiştirip yola devam edeceğim.

Benim için, Kayıp Zamanın Peşinde, kültürel bir faaliyet gibi. Takip edemediğim grupları bile senin sayende öğreniyorum çok zaman.

Durma, yorulma, bıkma sakın. Aynen böyle devam et. Tekrar nice yıllara.

Burak Eren dedi ki...

1 yıl ne ara geçti be abi :)

Atilla Çelik dedi ki...

Sevgili Ozan,

Güzel düşüncelerin için gerçekten çok teşekkür ediyorum.

Seninle aynı şeyleri düşünüyoruz. Yazılan şeylerin üzerine pek düşmeyen 1.000 kişidense yazdığın bir yazıdan hayatına bir şeyler katan, öğrenen 10 kişi yeğdir.

Kulağıma sürekli bir şeyler gelir. Arkadaşlar sağolsun, sürekli güzel şeyler söyler. Bazen öyle güzel yorumlar yaparlar ki. Görürsün ki aslında farkında olmadan insanlara bir şeyler vermişsin, hayatına bir şeyler katmasına sebebiyet vermişsin, bir renk katmışsın. İşte bu duyguyu anlatmak mümkün değil. Bu his seni bloga daha fazla bağlıyor. Gerisi de ayrıntıdan ibaret.

Atilla Çelik dedi ki...

@Burak,

Sen geleceği gördün yavrum. :)

Adsız dedi ki...

Nice yıllara...

Atilla Çelik dedi ki...

Çok teşekkür ederim Sevgili Çağrı..

Adsız dedi ki...

go KZP go!!!

nihansu dedi ki...

Önce nice yazılara ve yıllara demek istiyorum.
Ardından, günlükle blogun aslında çok farklı olduğunu birinde tamamen özgürken diğerinde bir nebze de olsa kısıtlanmış olduğumuzu düşünüyorum. Yıllarca günlük tutmuş biri olarak ben, bu ayrıma blog yazmaya başladıktan sonra vardım. Yine de her ikisinin çok farklı tadları var.
Önemli olan okunmak ya da yorumlanmak değil elbette, rahatlamak için seçilen yollardan biriyse yazmak ve bundan gerçekten keyif alınıyorsa başka hiçbirşeyin önemi yok.

Kaleminize zeval gelmesin :))

Serapbenbuyrun dedi ki...

Abisi sen en doğrusunu yaptın emin ol. Her zaman yaptığın gibi tabii :) Blog açma fikrinde geç bile kalmıştın ki Kayıp Zamanın Peşinde doğdu. İlk günden bugüne öyle güzel değişiklikler oldu ki blogda, blogları takip eden insanların favorileri arasında yer aldın. Başarılarının devamını dilerim gibi klişelere girmeyeceğim çünkü devam edeceğinden adım gibi eminim :)

İyi ki doğmuş bebeğin. Ve sen de iyi ki bizimlesin. Nice seneler dilerim..

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim Nihan Hanım,

Dediğinizde çok haklısınız. Blogda ne kadar rahat olursanız olun her şeyi paylaşmazsınız. Çok özel olan hayatınızı paylaşmazsınız mesela. Ama an geliyor kendi hayatımız için gerçekten özel olan şeyleri de paylaşabiliyoruz. Ama şunu söyleyebilirim ki bloga bir şeyler yazarken acayip rahatımdır. Sert bir şey yazacaksam da acaba insanlar ne der diye düşünmem.

Her şeyin başı istemek zaten. İstediğiniz sürece kimse yıkamıyor sizi ve yolunuza devam ediyorsunuz. :)

Atilla Çelik dedi ki...

Abisinin tatlı kardeşi Serap :)

Tatlı sözlerin için çok teşekkür ediyorum. Sizin desteğinizi de unutmuyorum öte yandan. Sizler de yanımdaydınız hep. Bu anlamda da çok teşekkür ederim, her şey için.

LLuvia dedi ki...

Umarım daha çok yazar daha çok beğenilirsin ve uzun yıllarda blogun yaşar :) Nice yıllara.

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim luluvya :)

Başıma bir hal gelmediği, uçak düşmediği, Van Damme döner tekme koymadığı, Vinnie Jones bana çift dalmadığı sürece öyle olacak zannedersem. :)

mirmak dedi ki...

Sevgili Atilla,

Senden yeni şeyler öğreniyorum.Bu çok güzel bilesin.Kayıp zamanlarım sayende daha değerli oluyor.

Nice mutlu yıllara, daha güzel kayıp zamanlar yaşatman dileğiyle...

not:Bu arada ben de geçtiğimiz sene 15 haziranda yazmışım ilk kez.Sayende kendim hakkımda öğrendiklerim oldu Nasıl bir bilgi kaynağısın, umarım burdan belli olmuştur :)

Atilla Çelik dedi ki...

Denizlerin kaptanı;

Bu güzel sözlerinle gerçekten şımartıyorsun beni. Bu tür yorumlar ve düşüncelerle karşılaştığımda duygulanıyorum. Bu kadar etkide bulunacak ne yaptım ki diye soruyorum bazen kendi kendime. Ya da yaptıklarımın tam anlamıyla farkında değilim belki de.

Çok teşekkür ederim yorumun için. Bu arada avatarında yer alan kaptan şapkası var ya. Ona çok uzaktan bakıldığında, tamamen siyah renge uzaktan odaklanıldığında pelerin giymiş, çok geniş omuzlu Darth Vader gibi görünüyor. Hatta belli bir zamana kadar avatarını Darth Vader'ın farklı bir versiyonu sanardım. Gerçekten. :))))

buster dedi ki...

Hep şey derim (hmm ne derdim?) böyle çok sevdiğim bir "şey" olduğunda:

Sen nasıl güzel bir "..."sın "..."

Şimdi Atilla&Kayıp zamanın Peşinde ye uyarlarsak:

"Sen nasıl güzel bir blogsun KZP" ve "Sen nasıl güzel bir insansın Atilla Çelik?!."

ehe karışık ve saçma oldu ama bilirsin işte beni az biraz. Nice yıllara abi, nice yıllara...

Dreamtime dedi ki...

Nice yılalra hep birlikte anam

Atilla Çelik dedi ki...

Can'ım, o senin güzelliğin. Ondandır. :)

Seyhan'ım. Sensin anam, ona göre, yanağını hazır tut Temmuz'a. :))))

Sağolun, varolun. :)

Jordi Metal dedi ki...

Abicim benim oğlsn senin blogtan 1 ay büyükmüş :)

Nice seneler sevgili abim.

Mert Kuyumcu dedi ki...

Nice güzel güzel zamanlara ve hoş vakitlere be Atilla'cım. :)

İstanbul'a geldim, ailemle hasret gideriyoruz. 2 gün sonra tekrar Kıbrıs'a Vodafone'a yolculuk...

Sevgiler.

Atilla Çelik dedi ki...

Hakancım, Allah uzun ömürler versin senin oğlana. Bizim yavru 2 yıl yaşasa da olur :)

Teşekkür ederim Sevgili Mert. İş hayatı işte böyle menem bir şey. :)

Atilla Çelik dedi ki...

Hakancım, Allah uzun ömürler versin senin oğlana. Bizim yavru 2 yıl yaşasa da olur :)

Teşekkür ederim Sevgili Mert. İş hayatı işte böyle menem bir şey. :)

BasitOyna Blog dedi ki...

Sen yazmayacaksın da kim yazacak be abi? Nice yıllara. :)

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim :)

léon dedi ki...

bir sürü şey yazdım firefox sildi.

blog yazıp, düzenli blog okumadığım belli oldu sanırım bugün, yazıyı görmemişim.

böyle kafama esince girip birden okuyorum hepsini ama okuyorum işte:)

abicim nice yıllara, hem blog, hem hayatın adına. en sevgili doğumgünüdaş:)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails