23 Eylül 2010 Perşembe

What's Heavy? (Bölüm IV)


Metal müzikte modern gelişmeler soyutlamalardan uzaklaşarak insan bünyesi içindeki zıtlıkların, tepkilerin yapısal olarak yer etmesi ve bu yapının yükselmesiyle söz konusu olmuştur. Hızlı ve güçlü metale ait olan ses yapısı kırılarak daha karamsar, yok oluşçu bir hal alıp iyice sertleşerek, kısmen de Judas Priest, Kiss, Angel Witch gibi gruplardan ilhamlar alarak ilk Death Metal örnekleri sergilenmeye başladı. Esasen Death Metalde insanların korkularıyla nihilist düşünceler karakterize edilmiş, insanoğlunu rahatsız eden korkutucu düşünceler açık bir şekilde korkusuzca dile getirilmiş ve aslında bir nevi kısa bir hayat gerçeği gözler önüne serilmiştir. Hayat doğmak, yaşamak ve ölmekten ibaret değil midir? Nasıl ki doğum varsa er geç ölüm de olacaktır ve bu nihilist korkuyla yaşamaktansa bunu hayatın bir parçası olarak kabul ederek yaşamı olduğu gibi güçlü bir şekilde yaşamak gerekirdi. Böyle bir tanımlandırmayla yeryüzüne çıkan Death Metal tarzı, kapitalist ve maddiyatçı yaşam biçiminin de önüne geçmiş ve popülist kitleleri rahatsız etmiştir. Metal müzik sürekli gelişiyordu, yeni ideolojiler ve fikirleri bünyesine katıyordu. Çünkü müziğin barındırdığı değerler tüm dünyayı ve toplumu ilgilendirdiği için dünya ve toplumdaki değişimler de Metal müziğin ideolojilerini büyütmesi ihtiyacını ortaya koyuyor ve sanki dünya üzerindeki bir çok ideoloji ret edilerek bu müziğin kendisine ait ideolojisi oluşuyor, gelişiyordu.

Bu noktada ortaya Slayer ismini atmamız gerekiyor. Bu grubun önemini inkar etmek imkansız çünkü Metallica nasıl ilklerin grubuysa Slayer da ilklerin grubuydu. Çünkü Slayer’ın yükselişe geçmesiyle birlikte Metal müzikte modern soundlar ortaya çıktı ve bir çok heavy metal türüne zemin hazırlandı. Melodiler daha karmaşık, vurucu bir hal alıyor, müzik iyice hızlanıyor ve sertleşiyor, kayıt sistemleri ve müzikal yapı ileriye gidiyordu. Bu zemin dahilinde yeni bir tür vücut buluyordu: Death Metal... Slayer’dan etkilenen bazı gruplar aldıkları ilhamla 1983-1985 yıllarında bu türün öncülüğünü yapıyorlardı. Death, Morbid Angel, Possessed, Sepultura gibi gruplar aynı zemin üzerinde kendilerine özgü rifflerle yeni sanatları gözler önüne seriyorlardı. Aslında bu esnada Metal grupları ve kültürü yeni ekstrem noktalara dikkatleri çekiyor, insanları canından bezdiren politikalara dokundurmalarının yanında insanların kendi içlerinde sakladıkları yardımlaşma olgusuna dikkat çekiyordu.

Eski gruplarla yeni gruplar arasında ne gibi farklılıklar ortaya çıkıyordu? Eski gruplar söz yazımlarında nihilist öğeler, yeraltında kalan temalar ve ana görüş olarak ahlak üzerine demetler sunarken bunu oldukça sıcak, yumuşak Rock müzik formatıyla sergiliyorlardı. Dinleyicilerin arzularını ve beklentilerini sezerek toplumsal durumlardan örnekler veriyorlardı. Ama Slayer gibi gruplar piyasaya çıkınca tüm lirikler rifflerin üzerinde dönmeye başladı. Müzikal değişimin yanında sözler de farklı bir hal almaya başlamıştı. Anlaşılması güç kehanetler, mitolojik boyutlar, ölüm olgusu, ahlak mevzusu, karamsar dokunuşlar... Speed Metal grupları tüm tehlikeli noktaları üzerlerinde taşıyarak azametli tasvirlerle kıyametin yargıçlığını yapıyorlardı. Kısmen isyancı, kısmen de baş kaldıran yapı içerisinde ritim anlayışı büyük bir değişim geçirerek derin mesajları da beraberinde getirmiş, sözlerle müzik arasında uygun bir ahenk sağlanmaya çalışılmıştır. Bu noktada klasik Rock motiflerinin fazlasıyla ötesine gidilmiş ve anlatılmak istenen temalar geliştirilmiştir.


Bu konuda sadece Thrash, Speed ve Death Metal grupları yoktu, bu tür işleri sadece onlar yapmıyordu, onların da temelinde öneme sahip olan bazı ilham noktaları da söz konusuydu. Bathory, Venom, Celtic Frost ve Hellhammer gibi gruplar oldukça hızlı, agresif müzik tonajlarını karanlık ve yer yer satanizm öğeli liriklerle süslemişler, kendi müzikal görüntülerini özgün olarak yansıtmışlar ve bu yönleriyle onların yaptığı parçalar o anki geleneksel şarkı biçimlerine ters durmuştur. Ama bu ters duruş onlardan feyz alan ve 80’li yıllara damgasını vuran grupların doğumunda benzinle ıslanmış kağıt parçasına ufak bir kıvılcım olacaktı. Bu noktada ilham kaynağı olmaları doğaldı. Çünkü bu gruplar bir çok değişimi gözler önüne sererek önemli ve etkileyici atmosferleri yaratmışlar, bunu müzikle öyle anlatmışlardır ki ortaya bir çırpıda okunan, akıcı hikayeleri barındıran muhteşem kitaplar çıkmıştır. Ama her ne kadar bu gruplar ilklerin öncülüğünü yapsalar da diğer taraftan onlardan hiç memnun olmamış kitleler de vardı ve söz konusu gruplar isim sahibi gruplar olsa da underground bir zemin üzerinde icralarını sergilemişlerdir. Aldıkları tepkileri normal karşılamak gerekiyordu, çünkü bu gruplar geleneksel yapının ötesine giderek hem imajları, hem duruşları, hem söylemleri ve hem de müzikal tonajlarıyla gelişigüzel karanlık temaları ve hastalıklı kaos ortamlarını aktarıyorlar, kendilerine garip bir şekilde bakan toplumun genel yapısının bozukluklarını ve çürüyüşlerini aktarıyor, gerçekleri suratlarına çarpıyor ve doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar hesabı büyük tepkiler de alıyorlardı.


Peki daha başka hangi noktalarda değişimler vardı? Vokal konusunu da es geçmememiz gerekiyor. Önceki dönemlerin daha yumuşak ve havalı sesleri yavaş yavaş kaybolmaya başlayacak, gırtlak ve diyaframdan gelen sesler dikkati çekecekti. Bu nasıl bir sesti? O zamana kadar kalıplanmış müzikal soundun ötesinde vahşi bir müzikle birlikte boğaz ve gırtlak zorlanarak çığlıklar atmak ve şiddet dolu dokunaklı pasajlarla haykırmak yeni bir vokal tarzı olmuştu. Yeni vokal tarzı anlatılmak istenen şeylerle çok iyi uyuşuyordu. Çünkü şiddeti, gerçekleri, insanların kaçtıkları şeyleri, dünyada yaşanan iğrençlikleri ve kaos ortamını kendi diliyle anlatmak diye buna deniyordu. Aynı esnalarda Death Metal gruplarının da bu vokale daha farklı bir açıdan bakması ve insanları ürperten, daha çok diyaframdan gelen ve brutal vokal olarak isimlendirilen bir vokal şekli bu müziğe yabancı olan kişilere korkutucu gelecekti. Ne de olsa bu müzikte insanların korktukları gerçeklerin, fantastik akışların sıradan bir şeymiş gibi yansıtılması, Death Metal gruplarının isimlerinde niçin tıbbi ve ölüme dair hastalıklarla ilgili kavramları üzerlerine aldıklarına dair gerekli betimlemeyi yapıyordu. Liriksel bağlamda başka neler vardı Death Metalde? Nihilist düşüncelerle beraber, ölümün kendisi, hastalıklar, yaralanmalar, çeşitli ölüm şekilleri, fantastik açılımlar ve yer yer karamsar izlenimler. Aslında bu liriklerin derinliğinde gizemli ve öyküsel varsayımlar güçlü bir şekilde yer alıyordu ama asıl bitirici nokta, insan modeli ve benliği üzerindeki ölüm olgusu ve onun sınırsız gücüydü.

Metal müziğin her açıdan sürekli değiştiğini, yeni yollar kat ettiğini görebiliyoruz. Dikkat edildiyse dünya ve toplum üzerinde ne kadar sosyal, politik, bireysel ve toplumsal değişiklikler olduysa Metal müzik icracıları bu değişikliklere uzak kalmamışlar, felsefi bir bakış açısıyla mecazi ve sanatsal bir çok fikri, gerek müziksel gerekse liriksel olarak yansıtmışlardır. Bu noktada müzik daha kompleks bir hal almış ve bireysel farklılıklar ön plana da çıkarılmıştır. Söz konusu ideolojiler geliştirilirken sosyal ayrımlara dikkat çekilmiş, iyi ve kötü olgusu, ahlak konusuna bakış açıları, hasta bakış açılarını kovalamak, entellektüel bakış açısına sahip karanlık pasajlardan demetler sunmak Metal müziğin asla kör bir şekilde gitmediğini ispat ediyordu. Piyasaya bakış açısında da bazı farklılıklar ortaya çıkıyordu. Bir kısım icracılar kendilerini piyasaya yönlendirirken bir kısmı da yer altında kalarak sanatını uyguluyordu.

2 yorum:

nihansu dedi ki...

Bu tür yazılarınızı okudukça metal müziğin hangi türünde olursa olsun bilgi edinmek için başvurulacak başucu blogu ilan ediyorum blogunuzu:))

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim sevgili Nihan. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails