8 Ocak 2010 Cuma

Anneke Van Giersbergen


“Ellerinin bileklerime kavuşması için bekliyorum. Sıcak çimenlikte kendimden geçmişim ve kokunu özledim. Ve mavi gökyüzü kalbimde taslak gibi betimleniyor. Kapalı gökyüzünde dolaşıyorum ve açık havayı özledim. Suratım solgun, nefes aldığım zaman bana canlılık vermeli. Büyük yağmur damlalarını gözlerimle izliyorum. Görüntünü özledim…”

“Korku ve telaş, kaslarım ağrıyor. Gülümsüyorum ama sadece taklit eder gibi, zoraki. Gözden kayboluyorum. Bu beni üzüyor, sadece günler bitip duruyor. Sen ne söylüyorsun: "Ve sen burada beni bekleyeceksin…" Bekliyorum ve bekliyorum ve gerçekten de esintilerden paniğimin durmasından nefret ediyorum. Dizlerim zemine vuruyor ve sen benim odamın kapısını açana kadar paniğim daha da artıyor.”

Yıllardan 1997…

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yıllanmış banklarında tek başıma oturup sürekli walkmanimle müzik dinlediğim zamanlar...

Her öğle molasında, yemeğimi yedikten sonra walkmanimle bir köşeye çekilir, sigaramı yakar, bir buçuk saat boyunca dolu dolu müzik dinlerdim. Her gün değişik şeyler dinlemem sonucunda elimdeki arşivi yiyip tüketmiş ve başka arşivlere ihtiyaç duymuş, nihayetinde arkadaşımın birinden bir çok albüm ödünç almıştım.

Elimde bir albüm vardı,grubun ismini daha öncesinde duymuş ama hiç dinlememiştim. Albümlerinin kapağına baktığımda, kuşbakışı çekilmiş bir ağaç ve sol tarafa akseden gölgesi vardı. Bu beyaz bir fon içerisinde sağlanmış ve kenarları da yeşil renklerle kaplanmıştı.

Walkmanime koydum üzerinde “Nighttime Birds” yazan albümü ve müzik başladı. Birden bir bayan sesi duydum ve o sesin hakimiyeti içerisinde kendimi kaybetmem bir oldu.


Bu nasıl bir sesti?

Daha öncesinde böylesine kullanılan bir vokal hiç duymamıştım ve beni melankolik, karamsar, derin ve yer yer de coşku dolu boyutlara götürmüştü. Kötü bir şey olmuş ve ben o sesin sahibine feci aşık olmuştum. Grubu incelemiş, ilgili şahısın Anneke Van Giersbergen olduğunu öğrenmiş ve resmini görmemle beraber uzun yıllar süren aşkın içerisinde bulmuştum kendimi… Bir dönem duvarımda yer alan 39 adet A4 boyutundaki siyah-beyaz posterlerin hepsinin sadece Anneke’ye ait olması ona duyduğum sempatiyi betimlerdi zannedersem.

Grup yaptığı müzikte gerçekten de başarılı bir atmosfer taşıyordu, farklı boyutlara uçuruyordu beni. Sürekli, her gün, her boş zamanımda kulağımda Anneke’nin sesi çınlıyordu.

Tabii ayrıldı gruptan Anneke ve kendi eserlerini icra etmeye başladı. Bize de sefasını sürmek kaldı.





8 yorum:

Zuzuu dedi ki...

Sabah sabah cok güzel gitti anneke:)

Özlemişim dinlemeyi ...

Atilla Çelik dedi ki...

İkinci videodaki ses performansı beni bitiriyor. Mükemmel!

Dreamtime dedi ki...

Kadınım...

Atilla Çelik dedi ki...

Hayır! Benim kadınım o!

benimben dedi ki...

Gündüz yorum yazmıştım ama bir şeyleri yanlış yapmışım galiba, gönderememişim:)

dünyanın en huzur veren seslerinden bir tanesi sanırım, ilk okuduğumda hemen açıp dinledim. severiz.

bu arada sağlığın nasıl?

Atilla Çelik dedi ki...

İnce düşüncen için çok teşekkür ederim. Aslında sağlığım 15-16 yaşından beri aynı sayılır. :) Alıştım bu hastalıkla yaşamaya. Genel yaşamımı etkilemiyor ama. Bünyem diğer insanlara göre çok daha sağlam. Kolay kolay hasta olmam mesela. Senede sadece bir kere grip olurum o kadar. Hastalığın beni etkileyen tek tarafı aslında çoğu zamanlarda kendimi yorgun ve halsiz hissetmem. Halbuki o kadar da doğal vitamin takviyesi yapıyorum. Bazen de haddinden fazla enerjik olabiliyorum. Psikolojik bakış açısıyla da alakası var. Ama bu hastalığı taşıyanlara kıyasla çok çok iyiyim. Dışarıdan baktığında hastalığıma dair en ufak bir iz bile bulamazsın. :)

Ölmeyeceğiz ama diğer insanlara nazaran her zaman daha güçsüz ve yorgun hissedeceğim kendimi. :)

Dreamtime dedi ki...

Geçen izlemeye gittim kendilerini.Rock n dark adı altında olan bir etkinlikte hayko çepkin'den önce sahne alacaktı.Beleş bilet de bulmuşum gitmez miyim.Ama tam bir hayal kırıklığı olan organizasyon sayesinde izleyemeden kendilerini geri döndüm.11 dediler sahne saatinne 12.30 du hala çıkmamıştı :(

Atilla Çelik dedi ki...

Desene. Şanssızlığın bu kadarı..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails