15 Ocak 2010 Cuma

Eternal Beloved – Sevgi, Zaman, Reenkarnasyon


Ölüm saatinin belirsiz olduğu söylenir…

Ama bunu söylerken, bu saati belirsiz ve uzaktaki bir boşluk gibi hayal ederiz. Şu an için yaşadığımız gün ve saatte herhangi bir ilişkisi olabileceğini düşünemeyiz. Havanın, hayatın oldukça güzel, yerinde ve cıvıl cıvıl olduğu bir günde, ölüm fikrini aklımıza dahi getirmeyiz.

Bazı anlarda bu sonun gelmesi halinde neler olacağını hayal ederiz.

Nelerin değişeceğini…

Öyle bir anda neler hissettiğimizi…

Genelde sevginin de kendine has ağırlığını, intikam korkusunu kafasından atamayanlar, ölümle ilk karşılaşmada tanıdık ve bildik bir şeyler bulabilirler belki de. Hayat her zamanki gibi yaşanırken ve zamanlar geçerken, ölümün ilk darbesini ne zaman vuracağı, bizim için ne kadar önemli olabilir ki? Eğer ki yıllar sonra farklı bedenlerde ve aynı kutsal mabette bir araya gelinecekse.

İçten gelen sevgi belki de sessizlikte. Bir çay testisinde… Çay fincanında.. Sıcak ya da soğuk. Sevgi ya da çayın sıcaklığı, soğukluğu. Demlenmesi gereken. Hiçbir duygu barındırmayan bir bakışlar silsilesidir belki de gelişmekte olan ve içten içe kalbe oturmaya başlayan aşk.

Bize bilinmeyen bir şeyi gösteren hayat,
Henüz yıkılmamış son bir hayal,
Daima caziptir…


Ölüm sonrası bir bedende sıkışıp kalmak, kutsal mabedin kutsal ağacının eteğinden ayrılmamak. 50 yıl boyunca gerçek aşkı beklemek. Ya beklenen sevgili? Belki de farklı bir bedende. Kendisinin de farkında olmadığı.

Günlerce, haftalarca tek bir kelime etmeden duygusuz bir şekilde dikilip durmak ve karşıdan gelen derin sevgi bakışlarının altında açelya desenlerinin mimarlığını yapmak, bunlara katlanabilmek. Sevgi bakışı atan için acı bir sabır meyvesi. Minicik bir tepkisini görebilmek. Ufak bir gülümseme. Tüm dünyadaki mutluluğa bedeldir, kim bilebilir?

Bazen insanlar üzerindeki gözlemlerimizden “yanılgılar” ortaya çıkar. Baktığımızda bir “yanılgı” hissi içimize oturur. Bazı insanların olmadıkları ama olmak istedikleri kimliğe uygun bir görünüme bürünmelerinden, uygun davranışlar göstermelerinden kaynaklanır.

Üst üste binen çağrışımlar bir mesaj verir bizlere. Tüm denklemi, tüm aşk denklemini çözmemizi. Bir günümüzden, bir geçmişten, bir de geçmişin geçmişinden üst üste binen benzer hikayeler, dejavu hisleri.. Peki ya Jamaisvu? Hayır. Sevginin kendisi. Açığa çıkmayı bekleyen.

Hayatımıza yer yer sinen sessizlik…

Suskunluk…

Sükutun bir “güç” olduğu söylenir.

Diğer anlamda, sevilenlerin emrinde korkunç bir güçtür.

Bekleyenin sıkıntısını arttırır. Sessizlik, aşılması en imkansız engellerdendir.

Aynı zamanda bir işkencedir.

Hapiste işkence yöntemi olarak kullanılsaydı delirtebilme fonksiyonuna fazlasıyla sahip olurdu.


Sevdiğimiz kişilerin sessizliğine maruz kalsaydık?

Suskunluktan da ağır…

Dünyanın en ağır işkencesi olurdu.

Ya da sonsuz sevgilinin hayat hikayesinde olduğu gibi…


İçten gelen sevgi belki de sessizlikte. Bir çay testisinde… Çay fincanında.. Sıcak ya da soğuk.

“Çay soğudu. Senin için yenisini demleyeyim.”

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails