25 Ağustos 2010 Çarşamba

Killing Me Killing You!


Uzun yıllar önceydi. Ne kadar da mutlu günleri olmuştu. Artık her şey, geçmişin tozlu yapraklarında barınıyor ama kalpteki yerini ilk günkü tazeliği ile koruyordu. Ömrünün son günlerini yaşıyor gibiydi. Hayatında, onun anıları dışında başka bir anlam kalmamıştı. Sadece kendisi, evi ve onun anıları vardı. Sürekli yaptığı gibi, her gün onun evine gidiyor ve ona bakıyordu. Üzerindeki fazlalık otları alıyor, taşını temizliyor ve toprağı düzeltiyordu.

Acaba toprağın altında huzurlu muydu? Rahat mıydı? İçindeki ses, onun rahat olduğunu söylüyordu. Ama kendisi hiç rahat değildi. 67 yıllık yaşamının son 19 yılı hiç de rahat değildi. Her gün yaptığı gibi derin derin ona baktı…

Toprağın altında olan ona…

Gece olmuş, yatağına girmiş ve uyumuştu. Saatler geçti, gecenin rengi iyice derinleşti ve sonra gökyüzü aydınlandı. Yeni bir gün başlıyordu fakat asla uyanamadı…

İnsanoğlunun içini dolduran bir çok yoğun duygu mevcut; mutluluk, karamsarlık, neşe, umutsuzluk, sevinç ve üzüntü gibi. Bazı insanlar mutluluklarını karanlıklarda yaşarken, bazı insanlar da mutlu olmak için sahip olunması gereken tüm kıstaslara sahip olsalar da kendilerini asla mutlu hissetmezler.

Peki mutluluklarını karanlıklarda yaşayanlar?

Onlar için gün ışığı çekici değildir. Gecenin başlamasıyla gün onlar için doğar ve kendilerini bulurlar. Gecenin derinliğiyle kendi yoğunluklarında yaşamaya başlarlar ve bir çok şeyi dibine kadar hissederler. Onlar için bu anlar vazgeçilmezdir ve inanılmaz mutlu olurlar. Hissedişler karamsar, melankolik, derin, duygusal ve karanlıktır ama bunların birleşiminin sonucu inanılmaz bir mutluluğa eşittir. Gecelerdir mutluluk şarkılarını söyledikleri. Aslında söylenen şeyler hiç de mutlu değildir, neşeli değildir, hayat dolu değildir ama ona verdiği haz mutluluktur.

Eeee, Sentenced’dan gelsin o halde. Killing Me Killing You.. Dinlemeyen mezar taşı olur!


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails