14 Ocak 2010 Perşembe

Galatasaray’a II. Aussie – Lucas Edward Neill


Bir buçuk yıl önce bir Aussie adım atmıştı İstanbul’a. Galatasaray taraftarları inanılmaz heyecanlanmış, rüya alemine dalmışlardı. O adam da oyuna girer girmez dokunduğu ilk topu gol yapmıştı. Rüya gibiydi. Sonrasında o tüm Galatasaraylıların her şeyi oldu. O Galatasaraylıların değişilmez Aussie’siydi. Harry Kewell’ıydı. Avustralyalısıydı.

Kewell’ın milli takımdan arkadaşı Lucas Neill artık Galatasaray’da. Takımın II. Aussie’si. Kral I. Aussie’nin tahtına aday olur mu, taraftar onu bağrına basar mı, kahramanı olarak görür mü, tahtta bir yer açar mı bilinmez ama Galatasaray’ın iki yıldır kanayan yarası olan defans bölgesinin ortasına kuvvetli bir pansuman yaptığını söyleyebiliriz.

Galatasaray’ın stoper bölgesi için çok isim geçti. Büyük isimler de vardı aralarında. Kimler yoktu ki medyaya göre listede. Marquez, Kompany, Colloccini, başına havlu sarmış ıslak Khalid, Gidon, Bidon, Balon, ne ararsanız… Onca önemli isim peşi sıra taraftarlara boca edilince haliyle beklentiler yükseltilmişti. Neill de malumunuz bir iki yıldır transfer gündeminden eksik olmuyordu. Böyle bir isimi almak muhakkak bazı Galatasaray taraftarlarını fazla memnun etmemiş olabilir. Psikolojik anlamda doyurucu bir transfer haberi olmamış olabilir. Unutmamalı ki sezon ortasında çok üst düzey bir oyuncuyu almak mali anlamda bayağı sıkar. Yedirmezler kolay kolay.

Ama önemli olan nedir? Tabii ki bir takımın sorunu, ihtiyacı ve ilgili sorunun çözümünü sağlayabilmek için gerekli pansumandır. Galatasaray’ın iki yıldır stoper bölgesinde nasıl sorunlar yaşadığını çok iyi bilirler futbolseverler. Bu öyle kanamış bir yaraydı ki geçen yıl UEFA yolunda elde olan bir turun uçup gitmesine neden olmuş, muhtemel bir kupadan mahrum bırakmıştı takımı. Stoper bölgesi de bir takımın en kritik ve en istikrarlı olması gereken bölgelerinden biri. Bu kadar kritik bir bölgede iki yıl boyunca Servet dışında tek bir istikrarlı adam çıkmamışsa, böyle bir takımın hayatta kalması bile mucize. Öncelikle Lucas’ın bu hastalığı kökünden söküp atacağına, Servet gibi istikrarı sağlayacağına inanıyorum.

Peki Lucas Neill Galatasaray sistemine uyar mı, pas futboluna uyum sağlar mı? Onu izlemeden bilemeyiz. Şimdiden bir öngörüde bulunamayız. Hem bir bölgede iki yıl boyunca istikrarı sağlayabildin mi de sisteme uyar mı, pas futbolu yapar mı diye düşüneceğiz? Yeter ki sözleşmesi boyunca çatır çatır oynasın, durmaksızın oynasın II. Aussie. Fizik yapısı belki Servet gibi olabilir ama Servet’e nazaran dar alanda daha hızlı ve daha iyi pas yapan bir oyuncu. Öte yandan Servet’in bulaştığı riskli işlere hiç bulaşmayan, sağlamcı oynayan bir adamdır Lucas. Savaşçı ve mücadeleci bir oyun karakterine sahip olmak ile birlikte, takımın defansif örgüsünü toparlayabilecek ve yönetebilecek liderlik vasfına sahiptir.

Bu transferde emin olamayacağım önemli bir şey var. O da Lucas’ın Galatasaray ile ne kadar aidiyet bağı kurabileceği. Malum, zamanında Galatasaray onu çok istemesine rağmen, özellikle bu sezon başında almak istemesine rağmen, 10 yıllık EPL kariyerine sahip olduğu için EPL'i bırakıp gelmek istememişti. Bulunduğu takımlarda sözleşmesi biterken sözleşmede yazan tutara göre düşünen bir oyuncuydu. Şimdi Galatasaray paragöz adamları da sevmez bilirsiniz. Hani, parayı sevsin ama Galatasaray’a aidiyet bağı ile bağlı olacak mı? Kanını son damlasına kadar dökecek mi? Tıpkı Kewell ve Baros gibi!

Umarım Kewell’ın ve milli takımda bir dönem birlikte çalıştıkları Neeskens’ın varlığı onun için itici bir güç olur. Umarım bu transfer Kewell’ın takımda kalma güdüsünü güçlendirir. 10 yıllık EPL tecrübesinin takıma katacağı çok şey olacaktır muhakkak. Peki taraftar onu sevecek mi? Ama eminim ki o taraftarı çok sevecek. O coşkunluğu ve ruh halini görünce o da umarım bizden biri olacak. Umarım!

3 yorum:

Erdal Güngör dedi ki...

Galatasarayımızın transfer politikası bir önceki senelere nazaran üst düzeye geldiği düşüncesindeyim hatta Türkiye'de örnek gösterilebilir.Arada yanlışlar olacaktır bunlar mutlaka önemli olan elimizde olan maddi kaynakları doğru yere harcamak.Bir futbolcu alırken ilk bakılan üst düzey yeteneklerinin yanında işinle özdeşleşiyormu,bu çok önemli.Eğer bir futbolcu işini severek yapıyor zevk alıyorsa gerisi kendiliğinden gelir.verdiğn örneklerde Kewell ve Baroş'da bunları görüyoruz.

Lucas Edward Neill dedi ki...

Helal olsun yerinde bir transfer umarım hayırlı olur..

Atilla Çelik dedi ki...

Nickiniz de iyi durdu. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails