2 Şubat 2010 Salı

DREDG ve Söylemleri Üzerine


“dredg” isminin ne tarz müzik yaptığı, ne zaman kurulduğu, kimlerden oluştuğu, hangi eserleri ne zaman yayınladığı, konumuza dahil edilmeyecek bir nokta. Grup üzerinde kafa yoranlar, onların ister Progressive, ister Alternative, ister Rock Art tarzında icrada bulunduklarını düşünedursunlar, en doğru cevap, minik de olsa Indie tarzı dahil olmak üzere hepsinden bir parça ama hiçbiri olmadığı…

Çağrışımları, kendi el emekleriyle yansıtılan sembol ve resim çalışmaları, anlatmak ve ifade etmek istediklerini bir araya getirdiğimizde, bu soruyu yanıtlamak konusunda zorlanacağımız kendini hemen belli eder.

Söz konusu ruh halleri, farklı ifade yolları ve söylemler, birebir müziğe dökülmek istendiğinde, ortaya çözülmesi zor bir müzikal lezzet çıkar. Her saniyenin çok büyük bir öneminin olmasının yanında, liriklerle bezenmiş sürekli değişen ruh hallerinin, şaman mistizminin, derin felsefe ve düşüncelerin, dünyalar arası ruhsal yolculukların müziğe yansıması, ortaya tamamen farklı ve kendine özgü bir sanat yolunu çıkaracaktır.

Değişken, daldan dala atlayan bir ayrıntıdan, ruh halinden ibaret. Böylece ortaya gruba tercümanlık eden kahramanımız ve bir nevi onun ağzından “dredg müziği” çıkıyor.

Tüm bu söylemler ışığında yaşanan ve hissedilenler, çölde görülen seraplar tadında…

Aslında bir çok şey bazen bir yolculuktan ibaret. Kutuplardan çöllere kadar…

Aynı zamanda asıl kilit kelime “değişim”dir.

“…güneş doğmadan önce, bir yolculuk düşünceleri değiştirebilir…”


Saf ruhu bulabilmek için dünyanın çevresini gezen mantıklı bir insanın maceraları, “leitmotif” modelini çizer. Öykü, manevi hastalığa yakalandığını, yolculuklara çıkarak daha yüksek bir ruh gücüne ulaşıp aydınlığa ulaşabileceğini ifade etmek için bir peri (ruh) tarafından ziyaret edilen bir adama odaklanır.

Eğer başarırsa evrim geçirip aydınlığa ulaşacak, başarısız olursa ölecektir…

Açgözlülük ve para üzerine kurulu mezheplerden ziyade, insanoğlunun varoluşunda barınan özündeki ruha ulaşmak ve bu noktadaki inanca tutunabilmek, kahramanımızın ulaşacağı noktadır.

Birden fazla deneyimi, varyasyonu içeren mistik sesler bütününün derinliği böyle açıklanabilir.

Bir kişiliğin düşünce, ruh ya da bedensel olarak değişip değişmeyeceği ve öz olarak ‘değişim’ fikri “leitmotif” albümünün ana fikri olmakla birlikte, liriklerde sembolik olarak açığa çıkan en büyük olgudur.

“The Symbol Song” parçasındaki sembol, kendisini “Catch Without Arms”da da göstermiş ve “dredg” ile özdeşleşmiştir. Çince bir karakterdir ve değişim anlamına gelir.


Öte yandan “dredg” isminin “taramak” anlamına gelen “dredge” kelimesinden türemesi ve söz konusu sembolün “tarak”a benzemesi ne kadar tesadüftür, o ayrı bir konu.

“Sembol Şarkısı’nda ‘Ruh Avcısı’nın doğumuna şahitlik etmek mümkündür. ‘Ruh Avcısı’, Kuzeybatı Sahilleri insanlarının geleneksel kültürlerini yerine getiren bir kişidir. Kuzeybatı Sahilleri insanları, yerkürenin ilk toplum görünümünden örnekler sunmuşlar; insanlığın ilk yerlileri olmaları yanında, “Kuzeybatı Sahilleri İnsanları” başlığı altında, Kızılderililer gibi birkaç klan ve kabileler kurmuşlar, ortak kültür elementlerini ve ‘Atalar’ inanışını benimsemişlerdir. Doğaüstü güçlere sahip ruhlara dair ayinler düzenleyerek ‘ortak ve savaşçı ruh’a erişmenin yolunu takip etmişlerdir.

“Sembol Şarkısı”nda, simetrik iki kafa motifli bir asaya sahip olan şaman ya da iyileştirici (The Healer), toplantılar aracılığıyla insanları bir araya getirir. Şarkı ve dansın ilerlemesiyle hastalığı iyileştirmek için gerekli ruhun orgazmına ulaşılacak, şaman, ‘Ruh Avcısı’nı yaratarak nefesiyle hastalığı defedecektir.

Hikayemizde “Scientology” inanışına atıflarda bulunulur. Yuta Ruhu’na erişebilmek için Kuzey Kutbu soğukluğunun içinden geçme yolculuğunun içinde buluruz kendimizi. “Scientology”deki Thetan görüşü ağırlık kazanır.

Thetan, her insanın içinde bulunan olumsuz bilinç, benlik ya da ruh anlamındadır. Thetan’ın işlemesi yaşam, düşünce, madde, enerji, uzay ve boşluk üzerinedir. Binlerce yıl boyunca zincirleme olarak devam ede gelen ölüm ve doğumların neticesinde açığa çıkan tüm ruhlar özgür bırakıldığında, hafıza ve yetenek gibi bedenin gelişimini sağlayan zincir tamamlanır.

Değişim ardı sıra devam eder ve hemen ardından fırça darbeleri benliğimize vurmaya, ruhumuzu çizmeye başlar…


“El Cielo” kırıntıları…

Fırçalar darbesiyle…

“Gökyüzü” ya da “Cennet” olarak çevrilebilecek olan…

… ve ‘rüyalarda duyguların özgürlüğü ve huzuru’ anlamına gelen…

Kaçış ve dünyevi olmayan duygular bir araya geldiğinde, fırça darbeleri ve ses çarpışır…

“el cielo” albümünün hikayesinde; uyku felci, uyanıklıkken hayaller görmek, değişim ve bunların ardından sürrealizme damgasını vurmuş Salvador Dali’nin konseptini içeren modernizasyona ulaşmak, çarpışmanın sonucudur.

Söz konusu sürrealist çalışmalarının ilham noktasını bulmak konusunda zorluk çekmiyoruz bu noktadan sonra…

Dali’ye, sanatına, sürrealizmine duyulan hayranlık, kişisel ilhamlarla bezenerek grubun albüm resimlerine, liriklere ve sounda dökülür…

Uyku boyunca beden fonksiyonları felce uğrar. Rüyalar benliğimizi acıtan acılardan alıkoyar. Uykumuza düzensizlik hakim olduğunda uyku durumu ruhumuzu takip eder. Uyku felcinde hypnogogic ve hypnopompic halüsinasyonlar eşliğinde geçirilen uyku felci, ruhumuza inanılmaz korku verir.

Hypnogogic durum insanın uykuya dalma sürecinde tecrübe edilenler olarak ifade edilirken, hypnopompic durum uyanma sürecinde elde edilen tecrübeleri içerir. Bu duyular, vücudun geçici bir felç ile hareketsiz kaldığı uyku felciyle de birlikte yaşanabilmektedir.

Neler yaşatır bize hypnogogic duygular?

Parlaklık, yaklaşan kötülük, düşme hissi…

Kötü niyetli bir şeyin varlığını hissetmek, vücutta ağırlık ve baskı, nefes alamama hissi, ölümün ya da bir kötülüğün yaklaştığı hissi…

Ayak seslerine benzer belirsiz gürültüler gibi işitsel duyular, ışıklar, insanlar veya oda içerisinde gezinen gölgeler gibi görsel duyular…

Ender olarak da uçma hissi (astral seyahat) ve dokunsal hisler…

Hypnogogic durumdaki kişi her ne kadar uyanık gibi gözükse de, beyin dalgaları sebebiyle teknik olarak uyku halindedir. Ayrıca, kişi bulunduğu durum hakkında tamamen bilinçli olabilir. Kimi sanatçı, müzisyen, ressam ve yaratıcılık isteyen sektördeki kişiler, düşüncelerini özgür bırakıp yeni yaratıcı fikirler ürettikleri hypnogogia’dan yararlanırlar.

Hypnogogic duruma geçişle, istediğimiz rüyalara gidebiliriz.

Bilinçli değilmiş gibi ama bir o kadar da bilinçli… Rüyadayken rüyada olduğumuzun bilincindeyizdir. Bu bilinç hali rüyalarımıza rehberlik etmemize izin verir ve söz konusu rüyayı, istediğimiz şekle sokabiliriz.

Uyandığımızda muazzam bir etki içinde buluruz kendimizi; tekrar uyuyabilir ve rüyalarımızın mutlu sona ulaşmasını sağlayabiliriz. Yeni rüyamız ilk rüyadan daha “aydınlık” ve “parlak” olacaktır…

“dredg” gizeminin genel konseptini ve sembol olarak kendileriyle özdeşleştirebileceğimiz bu sembolü (ki değişim anlamına gelen bu sembolden bahsetmiştik), “el cielo” modelinde, “uyanıkken rüya görmek” noktasında rüyanın, rüya gören tarafından değiştirilebileceği ve ustalıkla yönetilebileceğine dair olarak yönünü farklı bir anlamda çizer.

Sembol, işaretini Çin felsefesinden almakta ve değişim fikri üzerine odaklanmaktadır. Değişim, hem kozmik hem de insan dünyası için sonsuzdur. Bu yüzden, değişime tam olarak nasıl adapte olabileceğimizi bilebilmemiz mutlak surette kaçınılmazdır. Doğal bilgelikten yaşamın yaşanan gerçek olaylarına kadar sonsuz bir iletişim vardır.

Çin felsefesinde değişim beş kademeden oluşur ve beş elemente karşılık gelir. Bu beş element beş adet insan enerjisi tipini oluşturur. Söz konusu beş değişim kademesi; su, ateş, odun, metal ve topraktır.

“el cielo” yolculuğu boyunca söz konusu elementlere dokunulduğunu görürüz.

'freshest rain', ' and just float astray', 'wadding water', 'waiting for the snow', 'when the water comes' gibi sözler değişimin ilk kademesi olan “su”yu,

Of the Room’daki “’candlelight” ikinci kademe olan ‘ateş’i,

Sanzen’den 'paper and wasted' ve 'papers are stuck', yine Of the Room’dan 'wood chairs' ve 'wood tables' gibi tümceler değişimin üçüncü evresi olan ‘odun’u,

Üçgen işaretiyle isimlendirilen parçadan 'lift your anchor' dördüncü kademe olan ‘metal’i,

'richest soil', 'mountain tops', 'greenest plants', 'for flowers to bloom', 'penguins in the desert', 'roses sprouting', 'sit like stones', 'fool's gold', 'buried stones', 'cracked soil and brown leaves', ve 'dry lake bed' gibi söylemler ‘toprak’ elementlerini temsil eden “dredg” tümceleridir.

Yaşamımız, inancımız, sanatımız, toplumumuz, dünyamız ve hayatımızdaki yollarda değişime gidebilmemizin yanında, en çok kişisel duygularımızda değişime giderek bu süreci yaşayabiliriz.

Değişim geldiğinde nasıl hareket edeceğimiz, değişimi kabul ya da inkar edip etmeyeceğimiz, herhangi bir şey yapıp yapmayacağımız, yaşamımız ve içimizdeki hisler orantısındadır.

Bu bağlamda “el cielo” motifleri sık sık beş değişim evresinden bahseder ve metaforlar zihnimizi esir alır.

“el cielo”ya göre uyku felci, uyanıkken rüya görmek, değişim ve modernizasyon temaları arasında bir bağlantı vardır. “el cielo” şarkılarına tek tek bakıldığında ve “Same Ol Road” klibine göz atıldığında, insanoğlunun çok yakın arkadaşlarıyla yaşamın, doğanın ve sanatın değerini bilebileceği basit bir yerde, basit bir hayata ihtiyacı olduğunu ifade etmesi manidardır.

Çizdikleri resimlerle bu gerçeğe bir bağlantı kurarlar. Bunlar, tek başına ve sadece insan doğasını anlamaya yönelik olarak yapılmış sanatçı ressam dokunuşları değildir. Albüm boyunca anlatılan her şey, müzikle birlikte modernizasyona tabii tutulur. Bu uğurda, “el cielo”nun taşıdığı konseptin en büyük ve yoğun halini “Scissor Lock”da görürüz. Uyku felci ve uyanıkken rüya görmek halini figüre etmesinin yanında, uyku felci aracılığıyla insan benliğinin modernizasyonu metafora uğrar, sanat ve yaşam yok olur. Ama uyanıkken görülen rüyalarla, hypnogogia aracılığıyla metaforları ortadan kaldırıp değişimin içine gireriz.

Yıkımı ve kültürümüzün modernizasyonunu yaşarız, iyi olmayan şeyleri biliriz. Çocukluk zamanlarımızdan bir çok şeyi görebildiğimiz zamanlara geldiğimizde, değişim hakkında pek bir şey bilmediğimizi, konuşamadığımızı ve sıradan kaldığımızı fark etmişizdir. Çünkü toplum, kendimiz ve uyku felci yüzünden felce uğramışızdır.

İlk fırça darbesi olan “Brushstroke: DCBTFOABAAPOSBA” parçası, modernizasyon ve sürrealizmin ustası olan Dali’nin 1944 yılında çizdiği meşhur tabloya atıftır: Dream Caused By The Flight Of A Bee Around A Pomegranate One Second Before Awakening.


“el cielo”ya böyle bir giriş yapmanın sebebi, Dali’nin söz konusu eseri ‘elin, rüyanın fotoğrafını çizmesi’ olarak nitelendirip, bu ifadenin konsept yapıyla tamamen örtüşmesidir.

Ne yapılırsa yapılsın, yaradılışı modernize etmek rahatsız edici olmayacaktır ve bundan kaçış yoktur…

Yolculuklar devam eder durur ve son limana demir atarız…

“Küçük bir değişim… Gün batımı ya da bir fotoğraf gibi…”

Yaşamın bizlere sunduğu lezzetlerden ve tüm yaşam genişliğinden negatif ve pozitif anlamlara ulaşmamız gibi…

Yaşam bir dengeden ibaret…

Ufak bir değişim olduğunda, söz konusu denge sarsılacak, pozitif ve negatiflikten gelen artı veya eksi değerler arasında oynamalar söz konusu olacaktır. Bunu en iyi anlatan sembol, Ying Yang sembolüdür.

Bu noktada “catcth without arms” derinliğinde mevcut olan her şey, negatif ve pozitif, artı ve eksi denge üzerine kuruludur. Ying Yang sembolü, değişim sembolüyle sevişir ve her değişim anının yanında gelmesi gereken denge duyusu, tüm benliğimizde derin oynamalara sebep olur.

Çin felsefesi de bunu kabul eder. Ağır ve hafif elementler, pozitif ve negatif olarak değerlendirilir. Yerküre üzerindeki her şey pozitif ve negatif değerleri içerir, denge duyusu üzerine kurulmuştur. Sıcak/soğuk, mutlu/üzgün, erkek/kadın, güneş/ay ve ateş/su gibi…

İnsanın varlığı ve yaşamı matematik denklemleri gibidir. Ruhunda ve yaşantısında fazla pozitiflik, denge duyusunu sarsacağından, bunun sonsuzluğu düşünülemez. Dengelemek üzere negatif düşünceler benliklerimizden asla ayrılmayacak ve bunun da ötesinde yaşamımızı olumsuz yönde etkileyecektir.

Matematiksel denklem eşliğinde insan hayatında ve doğada, pozitif ve negatiflik birbirini nötrleyerek “sıfır” değerini verecektir.



“Catch without arms” estetik realizme atıflarda bulunur.

Eli Siegel tarafından ortaya konarak bazı akademik birimlerce kabul edilmiş olan estetik realizm, on beş adet zıtlıktan oluşur; bu zıtlıklar, “dredg” tarafından kabullenilmiş ve özümsenmiştir.

Özgürlük ve Düzen
Tekdüzelik ve Farklılık
Teklik ve Çokluk
Kişisel Olmayan ve Kişisel
Evren ve Nesne
Mantık ve Duygu
Sadelik ve Karmaşıklık
Süreklilik ve Süreksizlik
Derinlik ve Yüzeysellik
Durgunluk ve Enerji
Ağırlık ve Hafiflik
Saydamlık ve Renk
Aydınlık ve Karanlık
Zarafet ve Ağırbaşlılık
Gerçek ve Hayal

“catch without arms” hikayemize dönersek, “Zebra Skin” derinliği içinde, Zebra’nın siyah beyaz teninden yola çıkarak aydınlık ve karanlığı, benliğimiz ve ruhumuzda hissetmek söz konusudur…

İnsanlarla beraber yaşamanın getirdiği pozitif ve negatif değerlerin varlığından albüm boyunca söz edildiğini görürüz. Yaşamımızda birileriyle iletişime geçtiğimizde, negatif ve pozitif etkileşimler kuşatır bizi. Bir çok parçada iki sesle (vokalle) gerekli betimlemelerin dillendirilmesi; insanlar hep beraber yaşarken “değişim”, “pozitiflik ve negatiflik”, “karşıtlık ve zıtlık”ların, çeşitli anlatımlarla ifadesidir.

Her bir parça örgüsünde estetik realizm’den ne gibi örnekleri görürüz?

Not: Söz konusu resimler bizzat grup elemanları tarafından çizilmiştir.


“Ode to the sun”


+ Aydınlık / Melekler / Saydam Bir Taslak
- Sönüklük / Şeytanlar / Renklilik

Güneşe tapınılan bir inanış üzerine biçimlendirilmiştir. Söz konusu ibadetin, sanatsal uzun bir şiirle yapılması ilginçtir…


“Bug Eyes”


+ Yeniden Diriliş / Zarafet
- Ölüm / Ciddiyet


Böcekler bir çok göze sahiptir ve doğumdan yaşama, yaşamdan ölüme kadar bir çok yolculuğa çıkarlar. Geçen kısacık anlarında, birden fazla göze sahip oldukları için, bütün farklı perspektifleri her açıdan görürler…


“Catch Without Arms”


+ Bir Şeyi Tutmak / Zengin Ya da Ünlü Olmak / Özgürlük
- Kollara Sahip Olmadan / Sanat Uzlaşması ve Dürüstlük / Düzen


Bazen zengin ya da ünlü olmaktansa, kendi içimizde zengin olmak ve muazzam bir sanat gücünü taşımak, kendi benliğimiz için yeterlidir…


“Not That Simple”


+ Bir Şeyin Anlamı Varsa Yapılabilir / Derinlik
- Anlamı Yoksa Yapılamaz / Yüzeysellik


Yaşam ve sevginin kırılganlığı üzerine… Bizi her daim kuşatır…


“Zebra Skin”


+ Beyaz Çizgi / Ilımlılık / Sevgi / Gerçek
- Siyah Çizgi / Tiryakilik / Saplantı / İmgelem


Yaşamın bize yaşattığı bedeller ve alışkanlık, tiryakilik üzerine…

Çok yakın bir arkadaşı kaybetmek, bizi bazı kötü alışkanlıklara meyleder, mesela alkole meyledebilir örneğinde olduğu gibi…


“The Tanbark Is Hot Lava”


+ Yeni / Mantık
- Eski / Duygu


Tannin, tanbark’ın özünü oluşturan ve eczacılıkta da kullanılan bir tür yapraktır. Çeşitli durumlarda yaraları iyileştirmek için kullanılır. “The Tanbark Is Hot Lava” ise, çocukların oynadığı, kaldırımda yürüyüp hiçbir şeye çarpmamaya yönelik bir oyundur.

Şarkıya gelince; tartışmalar ve sevgi, kalmak ya da gitmek, esneklik göstermek ya da göstermemek gibi ilişkilerde karşımıza çıkabilecek pozitif ve negatif noktalar…

Mantıklı bakış açılarıyla ya da duygularımızla hareket edip dururuz yaşantımızda…

Bir şeylere çarpmadan ya da çarpıp durarak…


“Sang Real”


+ Ilımlılık / Çok Arkadaş / Çokluk
- Tiryakilik / Tek Başınalık / Teklik


Çok fazla arkadaşa sahip olmanın getirdiği bir cümbüş içinde bulurken kendimizi, tek bir arkadaşa sahip olmamız, ona olan bağlılığımızı ve hassasiyetimizi üst seviyede tutacak, ona titrememize sebep olacak, bir nevi tiryakilik etkisinde bulunacak ve eğer onu kaybedersek, düzenimiz sarsılacaktır.


“Planting Seeds”


+ Güzellik / Deniz Kabukları / Tekdüzelik
- Yıkım / Mermi Kovanı Denizi / Farklılık


İlk dizede bir insanın bakış açısı, ikinci dizede diğer kişinin bakış açısı, korolar ise iki bakış açısının çözümüdür…

Söylemlerimiz ve fiillerimizle, tek bir sözümüzle güzelliği de getiririz, yıkımı da… Edgar Allen Poe'nin ruhu gibi.


“Spitshine”


+ Önemlileri Bulmak / Kişisel Olmayan
- Önemlileri Kaybetmek / Kişisel

Spit Shine, yıllardır militarizmde kullanılan bir terimdir. Askerler tüfekleri ve postallarını cilalarlar ve parlatırlar…

İyi bir görünüm için…


“Jamais Vu”


+ Jamais Vu / Yaşam / Aydınlık
- Deja Vu / Ölüm / Karanlık


Bazen ölümü düşünürüz. Biz şu an ya da herhangi bir zamanda gülerken, o esnada ölenler, düşen bedenler söz konusu. Burada, Jamais Vu; iç çatışmalar ve ölümü kabullenmek üzerinedir…


“Hungover On A Tuesday”


+ Mutlu ya da İyi Şeyler Hisseden Benlik / Ağırlık
- Tiryakilik ya da Kötü Şeyler Hisseden Benlik / Hafiflik


Bir şeylerin kopması, ayrılığın acısıyla tiryakiliğe varma hali.

Alkol, sevgi, nefret gibi sonuçlar…

Yaralarımızı temizleyip iyi şeyler hissetmemizi sağlayacak iyileştirme kürü her zaman içimizde…

Özgürüzdür ama iç dünyamızı daima kontrol edemeyiz…


“Matroshka”


+ Büyük Taş Bebek / Koruyucu Kabuğa Sahip Birinin İçindeki Benlik / Evren
- Birçok Ufak Taş Bebek / Koruyucu Kabuğa Sahip Birinin Dışındaki Benlik / Nesne


Matroshka, bir uzay yürüyüşü simülasyonudur. Rusya’da iç içe geçirilen taş bebeklere yani Matryoshka’ya çağırışımda bulunulur. Eski Rusya’da köylüler arasındaki en popüler dişi isimleri olan Matryona ve Matriosha’dan gelmekle birlikte, bazı bilginlere göre bir nevi “Anne” (Mother) kelimesinin kökenidir. Bu oyuncak taş bebekler, aynı zamanda çok sağlıklı ve önemli bir figür olan büyük bir köylü ailesinin annesinin görünümünde birleşmektedir.

Büyük bir taş bebeğin içinde bir çok ufak taş bebek vardır. En büyük taş bebek, içindeki bebeklere koruyuculuk yapmaktadır, onların koruyucu evrenidir. Her bir küçük taş bebek ise, kendisinden daha aşağıda ve içinde olan nesne ve maddeleri korumakta, evrenin bir parçasını oluşturmaktadır…

Hayat bir matroşka gibi…

Yaşantımız da…

Yaşadıklarımız da…

Bazen evren tadını aldığımız ve türlü üzüntülerden kendimizi arındırdığımız…







2 yorum:

Eren dedi ki...

ode to sun! abi dredg'e bayılırım.. ulan yine hayran oldum bak!

Atilla Çelik dedi ki...

Dredg sevmeyeni dövüyorlar bizim muhitte. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails