26 Şubat 2010 Cuma

İlk Aşklar



Ortaokul ikinci sınıfa başlamıştım. Ortaokul birinci sınıfa başlayan yeni yüzler vardı. Herkes onu konuşuyordu. Herkes ona hayran hayran bakıyordu. O ana kadar gördüğüm en güzel kızdı. O kadar güzeldi ki! Nedendir bilmem, sürekli onu düşünüyordum. Buna ne diyorlardı, bu hislerime ne diyorlardı bilmiyorum. Herkes büyülenirdi ona bakarken. O kadar güzeldi ki, kimse onun yanına yaklaşamazdı. Yugoslavya göçmeniymiş. Boy desen boy, endam desen endam, güzellik desen güzellik, parlaklık desen parlaklık, ten desen maşallah! Kimse ona bulaşamazdı. O kimseye bakmazdı.

Sürekli onu düşünüyor olmamı anlamlandıramamıştım. Bir gün aynı sırada oturduğum arkadaşıma durumu açıkladım. Çok hareketli, çekingen olmayan, kızlar konusunda çok deneyimli görünen bir tipti. Durumu anlattığımda bana şunu demişti: “Sen aşıksın Atilla!”

Demek aşk dedikleri şey buydu! Daha önce asla başıma gelmemişti. Demek ki o benim ilk aşkım oluyordu. Onu hala unutmuyorsam, telefon numarasını hala hatırlayabiliyorsam, adını soyadını hala hatırlıyorsam, demek ki doğruymuş, ilk aşklar unutulmaz demeleri. Ama tam anlamıyla bir aşk yaşamamıştım ki! Tamamen duygusal!

Kimsenin yanına yanaşamadığı, arkadaşlık teklif edemediği kişiye, arkadaşlarım aracı olmuştu belki ama çok garipti her şey. Arkadaşlık teklifim en başta kabul edilmemişti. Dünyam başıma yıkılmıştı! Hemen ardından bazı başarılarım, namım, okuldaki yerim belirginleştikçe, bazı şeyler değişmişti.

Boru mu? Mükemmel futbol oynardım. Prekazi’nin çok koşan versiyonuydum. O halimle toplara bazuka gibi vururdum. Okul atletizm seçmelerine katılmış, sınıfımızda yer alan 40 civarı erkeğin koştuğu seçmeler koşusunda kocaman futbol sahasının etrafında 20 tur atacaktık. 12., 13. tura gelindiğinde sadece 2 erkek kalmıştı. Biri bendim. En öndeki kişi zaten okul atletizm takımındaydı ve onunla aramızda 30 metrelik bir fark vardı. Bu farkı sürekli korumuş ve son turda muazzam bir depar atmıştım. Ama kıl payı yetişememiştim. Okul atletizm takımının da koçu olan beden eğitimi hocası o son deparıma hasta olmuş, deli gibi alkışlamıştı. Bu başarım okulda yankı yapmıştı. Ayrıca güzel de bir çocuktum, neyim etsikti benim. Atletik biriydim, hih! Yetmedi, derslerinde çok başarılı olan, her dönem takdir getiren süper zeka da!!! bir şeydim!!! Ahahaha, çocukken cidden çok salakça bakıyormuşuz o dönem olaylara. Düşüncelere gel. Aptallık..

Tüm bunların birleşimi ve ısrarcılığım meyvelerini vermiş, milletin rüyasında görebileceği kıza bir teklif daha iletmiş ve evet cevabını almıştım nihayetinde! Ama öyle utangaç ve çekingen bir çocuktum ki, öyle saf bir çocuktum ki, ilişkilere dair öyle saf biriydim ki, güya onunla çıkıyorduk ama onu gördüğüm yerde kaçıyordum resmen!!! Doğru düzgün iki kelime konuşamıyordum. Bu çok garip bir duyguydu. Hiçbir şey paylaşmadan çıkmak diye buna derlerdi herhalde. Sürekli de böyle gitti zaten ve o sadece benim için hissel bir ilk aşk olmaktan öteye gidemedi.


Böyle davranmamın diğer sebeplerinden biri, onun beni sevmediğini düşünmem ve bazı nedenlerden dolayı sözde benimle çıkıyor statüsünde olduğunu kabullenmemdi. Zaten belli bir noktadan sonra da ayrılıyoruz dedik. Sanki çok birlikteydik ya!!! Ama aradan geçen aylar sonrası, aramızı yapan kız arkadaştan onun beni gerçekten sevdiğini öğrenmiştim. Kafama mı sıçmalıydım ya da yoksa gülüp geçmeli miydim?

Şu an için konuşacak olursak, gülümsüyorum tabii ki. İlginç ve bir o kadar da komikti.

Yaşasın çocukluk ve saflık…

Ama her ne olursa olsun, onu aradan geçen yıllar sonrası görmek, tüm bunları konuşmak, o zamanın saflığına deli gibi gülmek, vay be ne günlerdi demek isterdim. Kim bilir evlenmiştir bile. Sağ mıdır, ölü müdür bilemem. Beni görseydi ne kadar değiştiğimi ve o zamanın Atilla’sının kara toprağa girip, tamamen yeni bir varlığın vücuda gelmiş olduğunu görmüş olurdu. Aynı şeyler muhakkak onun için de geçerli olurdu.

Gerçekten de tüm bu saflıkları ve kaçışları konuşmak isterdim. Çocukluğun o saf güzelliğini su yüzüne çıkarmak isterdim.

İlk aşklar bir başka oluyormuş..

7 yorum:

buster dedi ki...

Ah be abi bende hatırlıyorum adını, soyadını, herşeyini.

Çekingenlik konusunda sana benzer özelliklerim vardı benim de eskiden, gerçi hala eğer bi kızdan hoşlanıyorsam gidip "ben seni seviyorum" diyemem ya olsun. Başka türllü derim o anlarsa anlar kıvamında dolanyorum hep...

Ben ilkokul 2. sınıfta bu ilk aşk gibi bir şey ile tanışmıştım ve sürekli takdir getirmiyordum -he pardon orta okuldayken getiriyordum.

Ama o düşününce hani "görsem konuşmak isterim vs" diyorsun ya bende tam tersini düşünüyorum nedense. Ben görsem ne değişecekki ne konuşacağız yani? Konuşamayız bile bence, sizi bilmem ama biz bence öyle olurduk =) Genelde hep böyle özgüvensiz bi elemandım işte. Avutuyorum böyle söyleyerek kendimi n'yapayım?

Ki zaten o da beni hatırlamaz sanırım. Herkes deli değil ki 2. & 3. sınıftaki arkadaşını hatırlasın eheh.

Muğla'da okuyormuş en son öğrendiğim kadarıyla. Peehh.

Atilla Çelik dedi ki...

:)

Sen yine de iyisin Can. Nerede olduğunu biliyormuşsun. Gerçi o da şu anda 31-32 yaşındadır. Nerede olduğunu bilmiyorum. Tee 19-20 yıl önce İstanbul - Kartal'daydı onu biliyorum. Zaten o zamanlardan hangi arkadaşımın nerede olduğunu biliyordum ki.

Ayrıca hoşlandığın birine çat diye gidip "seni seviyorum" deme fantezisi çok fantastik olmuş. Acaba var mıdır böyle tepki verenler. :)))

buster dedi ki...

Var abi öyle diyenler. Kızın biri bana dedi. Bende dedim "benim 'iç'imi görebiliyor musun, hissedebiliyor musun ruhumu da bana beni sevdiğini söylüyorsun?" dedim böyle malca bi tepkiyle, sustu(laf aramızda güzel bi hatundu böyle konuşmak ona gururumu da okşamış olabilir tabi =) ).

Eheh fiziksel hoşlanma herkeste oluyor. Ben o kızın herşeyini sevmiştim be abi. Ahh ahh =(

Sonum Nevizade'de olacak bu gidişle benim =)

Atilla Çelik dedi ki...

Aman diyim Can. Gidişat feci. Karamsar. Düşündürücü. Şimdi sana bir sır vereceğim. Bu sırrı sonsuza kadar sakla. Bu gibi durumlarda dikkatli olunması için muhakkak iletirim bu sırrı:

"Fazla düşünceli olma kuzen, fazla karamsar olma. Yoksa ibne olursun."

:)))

Aşk denen şey hayatın parçalarından biri. Her şeyi, tamamı değil. Hayatın renklerinden biri sadece. Bazen koyu, bazen açık, bazen renli, bazen de renksiz. Daha bu yaşında bu kadar acı çekmen can sıkıcı. Sonuçta karakteristik bir yapı. 33 yıllık ömürde sadece iki vukuat yaşayınca ben hala saf kalmışım zannedersem. :)

buster dedi ki...

Benim de yok ki abi zaten insan ömründe kaç kere sevebilir ki? 2'yi küçümseme bence. Ben hiç sevmememişim meğersem diyorum mesela çünkü yaptığım şeyler seven insanın yapacağı şeyler değil eheh =)

şmd dedi ki...

Atilla abi eline sağlık harika bir yazı olmuş. Emin ol bu yazıyı okumuştur. :)

nihansu dedi ki...

İlk aşklar hep çok güzel hatırlanır da, hep de bitmeye mahkumdur.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails