23 Aralık 2009 Çarşamba

Fringe


Fringe, takip ettiğim bir çok dizi içinde severek izlediğim dizilerden. İlk duyduğumda referans noktası Lost’un yaratıcılarından olan J.J. Abrahms’ın Alex Kurtzman ve Roberto Orci ile birlikte bu dizinin yaratıcılarından biri olmasıydı.

Dizi ‘Düzen’ adı verilen bir oluşumun sebep olduğu bazı tuhaf olayların FBI’ın özel olarak açmış olduğu Fringe departmanında çözümlenmeye çalışılması üzerine. Tuhaf olaylar da tam anlamıyla tuhaf olaylar; durup dururken insanların değişime uğraması, silaha dönüşmesi, zihin kontrolü, yaratıklar, asalaklar, psişik yetenekler, zaman boyutunda oynamalar, dünya tarihinin en önemli olaylarını 17-18. yüzyıldan beri gözetleyen ‘gözcüler’, alternatif evren, deneyler, ölen bir insanın bilinçaltına girmek, insanüstü olaylar, fizik kurallarını zorlayan tuhaflıklar gibi bir çok absürd konuyu bünyesinde barındıran bir dizi. Sınır bilime dair bir çok ekstrem noktayı bizlere sunuyor.

Fringe departmanının çalışanları aynı zamanda dizinin ana karakterleri. Bu bölümden sorumlu olan, karizması ve gülmeyen yüzüyle rolüne cuk diye oturan özel ajan Broyles, bölümün iş bitirici özel ajanı, beni benden alan güzeller güzeli Olivia Dunham, tuhaf olayları çözümlendirmeye çalışan baba oğul Walter Bishop ve Peter Bishop, Walter Bishop’a deneylerinde yardımcı olan yardımcı ajan Astrid çeşitli tuhaf olaylarda bizi aydınlatmaya çalışıyorlar.

(Ön kısım soldan sağa: Broyles, Walter, Olivia, Peter, Astrid)


Broyles görünürde sert, duygusuz ve acımasız bir bölüm şefidir ama iç yüzünde sorumluluğu altındaki insanlara inanılmaz güvenmekte, işlerini iyi yapabilmeleri için her türlü imkanı sağlamaktadır. İç yüzünde çok tatlı ve sevimli bir insandır aslında. Olivia Dunham ise ayrıntıları çok iyi yakalaması nedeniyle girdiği her davada tuttuğunu koparan, duygusallığını işini daha iyi yapabilmek için kullanan ve güzelliği ile bizi büyüleyen bir ajan. Walter Bishop ise dizinin en eğlenceli karakteri. Yıllar önce Harvard Üniversitesi’nde profesör, askeri proje için bazı deneyler yapan süper zeka ve üst düzey bir bilim adamıyken 17 yıl boyunca akıl hastanesinde kalmış, kafayı oynatmış, dengesiz bir çatlaktır. (Geleceğe Dönüş dizisindeki çatlak profesörümüze atıf?) Tuhaf olayların başlaması sonucunda Walter Bishop’a ihtiyaç duyulmuştur. Walter Bishop’un dış dünyaya çıkabilmesi için aile bireyine ihtiyaç vardır. O da geçmişi karanlık olan, bazı kirli işlere bulaşmış ve IQ’sü 190 olan Peter Bishop’tan başkası değildir.

Walter Bishop dengesizlikleri ve komiklikleri ile tam bir çatlak ve dizinin gizli kahramanı. Harvard’daki eski laboratuarından başka bir yerde çalışamayacağı söylemesi üzerine eski laboratuarı onun için tekrar açılır ve absürd istekleri de kabul edilir. Bu istekler içerisinde bir inek de vardır. Gene adı verilen bu inek dizi boyunca laboratuarda bize eşlik eder. Üzerinde deney yapmak için değil tabii ki. Bir olay sonucunda ortada bir ceset yoksa Walter Bishop’un morali bozulur. Acayip cesetler olduğu zaman yüzü güler. Otopsi esnasında iğrenç görüntüler, sakatatlar, iğrenç yaratıklar üzerinde harıl harıl çalışırken acıkır, iştahı açılır ve olmadık yemekler ister. Midesine inanılmaz düşkündür ve tam bir müzik delisidir. Bazen çok kritik bir sorunun çözümü gerekir ve Walter Bishop’tan yanıt beklenir. Walter anlatmaya başlar ve asıl konuya gelmez. Sonra durur. Asıl olayı söyleyeceğini sanırsınız ama bir anda patlatır:

“Ajan Broyles, bana şu sanatçının plağını bulabilir misiniz?”
“Astrid, bana bir dondurma getirebilir misin?”
“Peter, canım acayip sandviç çekti.”

Bunun gibi kel alaka isteklerle bizleri ters köşe edip durur. Tam anlamıyla dizinin bombası.

(Bölüm ortasında aniden ekranda beliren semboller)



Dizi kendi içinde bağımsız bölümler ve olayları barındırsa bile konsept bir yapıda ilerliyor. Her geçen bölüm ilginç olaylar peşi sıra gerçekleşiyor ve dünyanın kaderini çok etkileyecek büyük bir olaya doğru yelken açtığını görüyorsunuz. Gelecekteki bilimsel felaketlere karşı yıllar önce tedbir amaçlı bir manifesto yazılmıştır ve bu manifesto paralelinde askerlere sahip olmak acil bir ihtiyaçtır. Geçmişte yapılan deneylerin aslında kötü bir niyet doğrultusunda değil büyük ve doğru bir amaç doğrultusunda olduğunu anlama yoluna gidiyoruz.

Tüm tuhaf olayların ucu muhakkak dünyanın en güçlü on şirketinden biri olan Massive Dynamic’e dokunmaktadır. Bu şirketin kurucusu ise Walter Bishop ile yıllar önce aynı deneyler üzerinde çalışan ve onun ortağı olan William Bell’den başkası değildir. Bir adamımız delilerle yıllar boyu takılmışken, bir diğeri dünyanın en zengin adamı olmuştur. Bunun nedenleri ilerleyen bölümlerde az çok açığa çıkıyor. Dizinin özüne doğru geldiğinizde iki paralel evren olduğu ve her iki paralel evrende diğer evrene geçebilmek için bazı delikler olduğunu da görüyorsunuz.

Dizi hakkında daha fazla ipucu vermek istemiyorum. Öğrendiğim bir çok gerçeği açıklarsam tadı kaçar. Dizinin görsel efektler, yaratıklar, cesetler, tuhaf olaylar konusunda oldukça başarılı olduğunu söylemeliyim. Sınır bilimi ilgilendiren, fizik kurallarını ve insan mantığını zorlayan bir çok tuhaflıklardan zevk almak istiyorsanız Fringe dizisine beklerim efendim. Şu ana kadar 2. sezon 10 bölümü yayımlandı. 14 Ocak tarihinde kaldığı yerden devam edecek.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails