Süper kahraman olmak için üniformaya gerek yoktur. Normal insanlar da olağanüstü şeyler yaparlar. Bazen farkında dahi olmazlar. Önemli olan o cesareti taşıyan yürektir. Üzerimize geçirdiğimiz kimlikler, maskeler ya da statüler değil. Ya iyisindir ya da kötü. Ya dürüstsündür ya da yalancı.
Yıllar yılı yüzlerce sinema izledim. Bazen savaş, bilim kurgu, drama, aşk, müzikal, bazen de korku, gerilim, melodram, komedi.. İstediğiniz her türü ekleyebilirsiniz listeye. Bir film iyi ya da kötüdür. Türüne bakmaksızın söyleyebilirsiniz bunu. Son yıllarda izlediğim en kaliteli, içten, sürükleyici filmlerden biriydi Defendor. Sakın ola bir yanılgıya düşmeyin. Bu filmin Batman, Örümcek Adam gibi bir süper kahraman filmi olduğunu düşünmeyin.
Defendor kendisine has bir karakter. Bir alt karakter. Woody Harrelson’ın oynadığı Arthur karakterinin bir alt kimliği. Kendisi Superman gibi uçamıyor. Kurşun geçirmez değil. Batman gibi muazzam aletlere, arabaya ve sonsuz mali kaynağa sahip değil. Örümcek adam gibi duvarlara tırmanamıyor ya da ağını fırlatamıyor. Iron Man gibi ölümcül bir güce sahip değil.
Uyuşturucu, kadın ticareti, pisliklere karşı savaşmak.
İnsanların etinden, bedeninden faydalanan şerefsizlere salt sıradan bedeniyle karşı durmak.
Onun silahı sıradan bir topuz, bir video kamera, misketler ve eşek arıları. Bazen de göze sıktığı limon suyu. Logosunu bile gümüş rengindeki bantlardan yapar. Sahip olduğu en büyük silahı yüreği. Kocaman yüreği. Kötü niyet, şehvet, yalancılık, ikiyüzlülükten tamamen uzak saf bir yürek. İçten..
Woody Harrelson’ın oynadığı bir çok filmi izlemişimdir. İnanılmaz bir oyuncudur ve sıcaklığıyla beni tüm filmlerine bağlamıştır. Bu adama saf roller o kadar yakışıyor ki, nerede masumiyet ve saflık varsa cuk diye üstüne oturuyor. Arthur karakterini yansıttığı Defendor’da oyunculuğu ile beni inanılmaz etkiledi.
Annesini çocuk yaşta kaybetmiştir Arthur. Uyuşturucu yüzünden. Annesi oğlundan ayrılırken gökyüzündeki dolunayı göstermiş ve ne zaman kendisini özlerse, kendisine ihtiyaç duyarsa aya bakmasını istemiştir. Çünkü Arthur aya bakarsa ikisinin de aynı aya baktığını aklından çıkartmamalıdır. Arthur dedesine emanet edilir ve dedesinin de motive etmesiyle süper kahramanların uçuştuğu çizgi romanlara gömülür. Bir gün dedesine annesinin ne zaman döneceğini sorar ve “hiçbir zaman” cevabını alır. Annesini uyuşturucu öldürmüştür. Arthur uyuşturucudan da kullananlardan da nefret ettiğini söyler. Ve dedesi cevabı yapıştırır:
“Hayır. Asıl uyuşturucu kullanmayı teşvik edenlerden nefret et. Onlar endüstrinin kaptanları. Durdurulması gerekenler onlar.”
Minicik bir çocuk olan Arthur’un o noktadan sonra asıl amacı bellidir. Annesini ölüme götüren Endüstri’nin Kaptan’ını bulmak ve onun tüm kötülüklerine son vermek. Zaman içinde kendi içinde yarattığı bir alt kimlik olan Defendor ile suçlulara karşı savaş açar. Bir uyuşturucu patronunun yani Endüstri’nin Kaptanı’nın peşine düşmüştür. Yöntemleri inanılmaz acemidir. Diğer süper kahramanlar gibi önüne geleni etkisiz hale getiremez. Sürekli dayak yer. Hem de ölesiye. Çünkü herhangi bir gücü yoktur onun. Koca saf yüreğinden başka. Bu esnada Kat isimli dünya tatlısı bir kızdan da yardım almayı ihmal etmez.
Aslında Arthur’un akli dengesi tam olarak yerinde değildir. İnanılmaz masumdur ama psikolojik sorunları vardır. O koca yüreği ortaya koymasına sebep olan bu deliliği değil midir zaten? Polis olmayan, kanun koruyucusu olmayan sıradan bir vatandaşın bir polisin yapması gereken işi yapması ne kadar etiktir? Eğer sıradan bir vatandaş, oldukça kötü bir suçla savaşırken bir zarar yaratmışsa mahkum edilmeli midir? Akli dengesi tam olarak yerinde olmayan ama kocaman yüreğiyle kötülükle, uyuşturucuyla, kadın taciriyle ölümü pahasına mücadele etmesi, savaşması, bu uğurda defalarca ölümden dönmesi, dayak üstüne dayak yemesine rağmen onu yargılamak ne kadar doğrudur?
Ortada kişisel bir intikam duygusu vardır. Bir de malum kitaplara yazılmış kanunlar. Bireysel olarak ne kadar haklı olursak olalım kanun koyucular ne kadar yanımızda, gerçeğin ve dürüstlüğün yanında olabiliyor?
Aslında trajikomik bir hikaye var ortada. Defendor’un insanlığı, saflığı, iyi niyeti, çocuksuluğu ve saflığı karşısında dizlerinizin bağı çözülüyor. Gözleriniz doluyor. İçinizden bir parça gidiyor yavaş yavaş. Defendor’a ya da daha doğrusu Arthur’a sıkıca sarılmak, onunla birlikte savaşmak istiyorsunuz.
Süper kahraman olmak için üniformalara ihtiyaç yoktur. Sıradan insanlar bile olağanüstü şeyler yaparlar. Beklentisiz bir şekilde dürüst olmak, iyilik yapmak, ölümünüz pahasına yanlışlar ve kötülüklerle savaşmak sizi zaten bir kahraman yapar. Defendor bildiğiniz kahramanlara benzemez. Misketli, limon sulu, işaret fişekli, video kameralı, eşek arılı bir kahraman bu. Yüreğimizi acıtıyor. Filmin sonlarında yutkunamıyorsunuz bile.
Bu filmi izlemeyen film izlediğini falan söylemesin. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film. Bir şaheser. İnsan ruhunun naifliği, aptallığı, sevgisi, dürüstlüğü üzerine böyle kaç film yapılabilir ki? Olan sizin kalbinize ve gözlerinize oluyor. Bir de yutkunamayan boğazınıza.
http://www.imdb.com/title/tt1303828/
5 yorum:
Sen böyle anlatınca mecburen değil çok büyük bir merakla en kısa zamanda izleyeceğim :)
Küçüklüğümüzde hep isteriz ya bir superman olalım uçalım Dünya'yı kurtaralım ve büyüyünce anlarız bu imkansız bir hayal. Sanki bu filmden sonra hayallerim yeniden canlanacak gibi. Teşekkürler :)
Manyak Katakuriler yerine keşke bunu izleseydik. :( Nereden bilebilirdim ki bu kadar müthiş bir şey olacağını. :(
Olsun Katakurilerde güldüm ben baya müzikallerde yarıldım falan eğlendik :) Şansımıza :)
İmdb'de filan bu filme komedi diyor da bu film aslında vurucu ağlatıcı bir drama bence.
Komedi öğeleri de olduğu için türünde geçen komedi öğesi doğru. Filmi izlerken bir çok sahnede gerçekten çok güldüğüm oldu. Komedi öğeleri de fazla. Ama adamı yüreğinden vurmasını da iyi bilen güçlü bir film.
Yorum Gönder