28 Nisan 2010 Çarşamba

What's Heavy? (Bölüm III)


Metal müziğin iyice sertleşmiş ilk örneklemelerinden biri de Speed ve Thrash Metaldi. Söz konusu tarzlar oldukça sert, hızlı ve vahşiydi. Bu türde sosyal ikilemlerden bahsedilmiş, çözümü belirlenmemiş sorunlar ortaya koyulmuş, kişisel gerçekler samimi bir şekilde yansıtılarak asla taviz verilmemiş ve ticari karlara her zaman baş kaldırılmıştır. Ta ki bu türün en büyük gruplarından biri olan ve yıllarca bunun izini süren Metallica’nın 1991 yılında kapkara bir albümü piyasaya sunmasına kadar. Bu noktadan sonra bir çok şey değişmişti ve yıllara damgasını vuran bir müzikal tarz kabuk değiştirmişti. 1980’lerden 90’lara kadar Speed/Thrash Metal hızlı ve kafa kazıyıcı gürültülü riffler, sert pasajlar ve destansı parçalarla bir efsane yazmıştı. 90’lara geldiğimizde Pantera ve Prong gibi gruplar da rifflere daha groove (aynı hisle aynı ritmik akıcılıkta çalmak) özellikleri yansıtmıştı. Metallica ise 1970’li yılların soundunu fazlasıyla aşarak daha melodik, zevk verici, süslü ve akıcı bir müzikal perspektifi gözler önüne sermişti.

Thrash Metal Speed Metal’e nazaran daha yenilikçi riffleri kullandığı, acımasız bir yapı üzerinden kurulduğu, hayatta ahlaki kuralları sertçe ortaya koyduğu, politik tasvirleri daha vahşi, sert sergilediği için geniş bir yayılma alanı bulmuştur. 1980’li yıllarda Metal müzik oldukça azılı bir türü kazanacaktı. Az da olsa Bathory ve Celtic Frost gibi grupların da ilham verdiği bu gruplar Slayer, Nuclear Assault, Sodom, Exodus, Possessed gibi gruplardı. Bunlara eklenen diğer gruplar da Testament, Megadeth, Kreator, Tankard, Metal Church, Santcuary ve Destruction gibi gruplar olmuştur. Bu listeye Rigor Mortis’in de eklenmesiyle aslında Death Metalin de önü açılmış oluyordu. Ama şu bir gerçekti ki Thrash Metal ile diğer heavy türleri arasında bir çok noktada büyük bir ayrılık gözlere çarpacak ve bu müziğin etkisi büyük olacaktı.

1980’li yıllara damgasını vuran Heavy türünün Thrash, Speed, Death Metal ve yer yer Black Metal olduğunu yadsıyamayız. Bu türler içerisinde söylemler açısından en etkin olmuş müzik tarzı Thrash Metaldir. Çünkü çok güçlü bir duruşu, büyük anlamları, derin tepkiselliği, politik süreçlerin gelişimine dokunduruşları, dünyanın sosyolojik, ekolojik, siyasal ve ekonomik gidişatına keskin bir şekilde bakışları vardı. Bu olay bu türe özgü bir şeydi ve söz konusu dönemlerde ABD ve Rusya arasındaki soğuk savaş dönemi, NATO ülkeleri ile Demir Perde ülkelerinin arasındaki tezatlıklar ve dünya üzerindeki tüm politik süreçler de bu müziğe çok önemli kaynaklar oldu.

Her Thrash Metal grubunun kendine özgü bir bakış açısı vardı ve bu yönleriyle bir çok kesimin dikkatini çekiyorlardı. Kreator faşist hareketlere, ekolojik bozulmalara, toplumun yozlaşmasına tepkiler veriyor, Exodus kendi ülkesindeki yönetim biçimini, politik hareketleri, ülkesi Amerika’nın süper güç olma adı altında attığı adımları, Amerikan başkanlarını alaya alıyor, Testament toplumsal çöküşlere, samimi duruşlara, insanın kendisini sorgulamasına dikkat çekiyor, Megadeth savaş karşıtı, anarşist, terörizme kan kusan pasajlardan demetler sunuyor ve söz konusu dönemde yer alan sayısız büyük Thrash grubu bu noktalarda birleşen ortak sesleri yansıtıyordu. Dünya batak içindeydi, insanlık bozuluyordu, her şey kötü gidiyordu, baskıcı-tutucu-faşist bir yönetim biçimi vardı ve özgürlükleri kısıtlayan her harekete büyük bir tepki vardı ama işin en önemli kısmı ortada yoktu. Çok sorun vardı ama bu sorunlar nasıl çözülecekti? Buna verilmiş cevaplar yoktu. Bir nevi felaket tellallığı yapılıyor ve cevapları verilmiyordu. Çözüm yine politik güçlerden bekleniyordu ama yapılan en önemli şey; neyin yanlış ve kötü olduğunu sert bir şekilde onlara aktarmaktı. Parlamenter sistemde yer alan muhalefet partileri gibi...

Thrash Metal arenasında bunlar olurken Death Metal arenası da sessiz durmuyordu. Özellikle Florida çıkışlı bir çok grup yeni bir felsefi bakış açısıyla yeni bakış açılarını gözler önüne seriyorlardı. Death, Massacre, Deicide, Morbid Angel, Obituary gibi grupların başını çektiği bu tarz her grubun nezdinde farklı bakış açılarını yansıtacaktı. Sonrasında Avrupa’dan da bu akıma Gorefest, Benediction, Dismember, Carcass, Unleashed gibi gruplar da destek verecekti.

Klasik Heavy Metal arenasında ise bir çok gruba ilham kaynağı olmuş efsaneleşmiş Judas Priest, Iron Maiden, Manowar gibi grupların çok büyük etkilerinden uzunca bahsetmemize bile gerek kalmayacaktır. Grindcore arenasında ise sayısız grup olmasına rağmen 1980’li yıllara damgasını vuran en büyük grindcore grubu Napalm Death olacaktı. Onların takip ettiği yol klasik Grindcore felsefesi öğelerinin çok ötesine gidecek, sosyo-politik, anti-faşist bakış açılarını yansıtacak ve soğuk savaş dönemlerinin etkilerinden demler vuracaklardı.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails