Tarih 22 Şubat 2009. Bir Pazar günü. Galatasaray 3-2 mağlup durumda. Baros penaltıyı kullanıyor, fileleri bulamıyor ve dönen top gol oluyor. Ardından bir gol daha. Skor 5-2. Galatasaray kendi sahasında Kocaelispor’a 5-2 kaybediyor ve hemen kelle isteniyor. Medya, taraftarlar olmuş bir yeniçeri. Yeniçeri Skibbe’nin kellesini istiyor. Yönetim de onlara istediklerini veriyor.
Michael Skibbe..
Bu adamı yolladıkları gün içime kocaman bir yumru oturmuştu. Futbola ihanet ettiğimizi düşünmüştüm. Futbolu bilenleri içimizde barındıramadığımız ve Osmanlı döneminden kalan şark zihniyetinin “Türkiye’nin Batıya açılan kapısı olan” Galatasaray’da olması trajikomik bir hadiseydi.
O esnalarda forumlarda çok faal olduğum dönemlerdi. Gscimbom.com isimli platformda sürekli Skibbe’nin arkasında olan, onu kollayan, ona sonuna kadar sabredilmesi gerektiğini ileten bir çizgideydim. Bu adamın futbolu bildiğini ama bizim onu anlayamadığımızı sürekli sayıklayıp dururdum. İnanır mısınız, işler kötü gidecek gibi olurken bile bir kampanya başlatmıştım kendi çapımda; “Skibbe ile 5 yıllık sözleşme imzalansın” diyerek. Buna dair düşüncelerimi ve yazılarımı Galatasaray yönetimine ve ilgililerine ulaştırmaları için sürekli yazardım. Sürekli..
Skibbe’yi gönderdikleri gün futbola ihanet ettiğimiz gündü. Tıpkı eğer olur da aynı yeniçeriler Rijkaard’ın başını isterse ve bu yönetim yeniçerilerin isteğine ya destur derse ihanet etmiş olacağımız gibi.
Michael Skibbe’yi inanılmaz severim. Onu daha ilk günden sevmiştim. Sonuna kadar da sevdim. Hatta Galatasaray’da görev aldığı için ve hizmette bulunduğu için de gurur duydum. Bugünlerde o gururum kabarmış durumda. Çünkü Skibbe’nin sezon ortasında Antalya’da kamp yaparken yapmış olduğu bir röportajda söyledikleri, aslında benim ve futbolu bilenlerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu.
Skibbe’ye sürekli laf eden kişilere karşı savunmam belliydi. Galatasaray yıllar sonra Avrupa’da ağırlığını ortaya koyan bir oyun oynuyordu. Galatasaray pas futbolu oynuyordu. Kaos futbolu bırakılmış ve göze hoş gelen bir futbol ile gözlerimizin pası siliniyordu. Ama Skibbe tüm bunları yapmaya çalışırken yönetimin hiç onun yanında olmadığını, destek vermediğini ve bu adamın yalnız bırakıldığını, eğer ortada sorunlar varsa en az hatalı olan kişinin Skibbe olduğunu söylüyordum. Nihayet Skibbe ilgili röportajda resmen beni haklı çıkarmıştı. İlgili röportaja şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
http://www.footballvsfashion.com/2010/04/skibbeden-gecikmeli-acklamalar.html
Peki şu ana dönüp baktığınızda Skibbe’nin ne suçu vardı diye sormadan edemiyor insan.
Bu mudur Batıya açılan pencere olan Galatasaray?
Bu mudur Türkiye’de devrimler gerçekleştirmek isteyen, yeni bir futbol devrimi sunmak isteyen modern Galatasaray zihniyeti?
Skibbe, mental olarak değiştirilmesi ve yetiştirilmesi gereken oyunculardan yana yardım istediğinde yönetimin “değişmez o” demesi kadar aciz bir durum olabilir mi?
Rijkaard’a da böyle bir şey söylendiğini düşünsenize? Böyle bir şeyi Rijkaard’a şu an söyleseler, yazıyorum şuraya ve adım gibi de eminim, Rijkaard hemen bırakır gider bu ülkeyi. İşte o zaman sinirleniyorum. Zamanında neden tutmadınız şu Skibbe’nin elinden diye. Geçen yıl üvey evlat muamelesi çektiğiniz, çektirdiğiniz, adamdan saymadığınız ve başarılı olabilmesi için asıl gerekenleri yapmadığınız Skibbe, bir çok maç çatır çatır futbol oynatıyordu. Gözümüzün pasını siliyordu. Bu yılın takımından daha fazla zevk veriyordu. Bunu eşşekler gibi kabul edeceksiniz bir kere. Lamı cimi yok.
Tüm bunları Skibbe Rijkaard’dan daha iyidir anlamında söylemiyorum. Asıl sorunun teknik direktör sorunu olmadığını söylemek için anlatıyorum. Bu kafa yapısı ve futbol yönetim anlayışı ile daha çooook Skibbe, Rijkaard, Kalliler harcarız. Ülkede futbol adına bir çok yeniliği yapmış, bu anlamda nice sabır taşları çatlatmış, bu noktadan sonra da bir camianın nice sabır dağlarını çatlatmaktan başka yapabileceği şey yoktur. Futbolu, futbolu bilenlerin eline bırakmalarının zamanı gelmiştir. Asıl devrim budur. Devrimler kanlı ve acılı olur. Acı çektirir insana. Büyük bir sancıya eşlik eder geçiş dönemleri. Galatasaray ise iki yıldır bu acıyı çekiyor. Ama devrim acısı olup olmadığı konusunda şüpheliyim. Geçen yıl bu fırsatı kaçırmıştı yönetim. Eğer bu yıl kaçırmazsa, futbol adına alınacak tüm kararları Rijkaard ve futbolu gerçek anlamda bilen bir sportif direktöre bırakırsa, işte bu zamanlarda çekilen acılar boşuna olmayacaktır.
Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Eğer bu takımın güzel, akıcı, modern futbol oynamasını istiyorsanız elinizde buna yatkın malzeme olmalıdır. Yatkın olmayan malzemeler elden çıkarılmalı ya da dönüştürülmelidir. Dönüştürülmeye yatkın değilse doğru futbolu adam gibi sergileyebilecek elemanlarla ikame edilmeli. Servetler, Topallar, Sarplar, Ayhanlarla ancak bu kadar.
Hani düşünüyorum da. Barış mesela. Kendisine saygı duyuyorum. Kanının son damlasına kadar mücadele etmeye çalışıyor. Ama bunu yaparken garip olaylar içine de girebiliyor. Futbol dışı mentalite taşıyabiliyor. Bazen girdiği toplara dikkat edin, sanki adamı sakatlayacakmış gibi giriyor. Futboldan koptuğu anlar oluyor.
Bir de Xavi, Iniesta gibi adamlara bakın.
Mental olarak sadece futbol oynamayı düşünen...
Futbol dışı şeylerle rakibi pasifize etmeyi düşünmeyen...
Bildiğimiz saf futbolu düşünen bir zihniyet...
İşte bu bile Skibbe’nin altını özellikle çizdiği yerli oyuncuların uluslararası futbolcu olamadığı, düşünemediği gerçekliğini kanıtlıyor.
Skibbe’nin bazı şeylerin değişmesi gerektiğini söyleyip yöneticilerin ‘bunlar değişmez’ demesi kadar acı bir şey olamaz. Gerçekten olamaz.
Eğer olur da Magath gibi bir hoca getirseler, Galatasaray salt mücadele futbolu oynamak istese, eyvallah diyeceğiz. O zaman Magath doğru adam olurdu. Ama bizler de Galatasaray taraftarı olarak oynanan oyundan zerre zevk alamayacak ve Galatasaray’ın ruhuna yakışmayan anti futbol ile başarılara ulaşmaya çalışacaktık.
Galatasaray’ın asıl amacı anti futbol mu oynamak, yoksa oynadığı oyun, mali yapısı ve kurumsallığı ile bir Barcelona, Manu, Real Madrid, Bayern Münich falan mı olmak? İşte asıl sorgulanması gereken bu. Eğer ikinci şıkkı tercih ediyorsanız bu işi Skibbe, Rijkaard gibi hocalarla becerebilirsiniz. Ama sadece onları getirmeniz yeterli olmaz. İsim ve kalite olarak iyi oyuncuları eline vermekle de olmaz. Mümkün mertebe bütün oyuncularınızın pozitif futbolu bilen ve takım bütünlüğünü sağlayabilen isimlerden kurulu olması gerekir. Bunu lamı cimi yok. Yerine getirmeniz ilk şart bir kere. Yok arkadaşım, bunu yapamam diyorsanız, o halde “Dünya kulübü olacağım” diyemezsiniz. Dedirtmezler de..
Futbol, daha doğrusu güzel ve üstün futbol, futbolu bilen, güzel oynayan, kafa olarak sadece oynamayı düşünen ve çakallık düşünmeyen oyuncularla oynanır. Bir devrim böyle oyuncularla sağlanır. Size deselerdi ki, eğer Kewell ve Baros sakatlanmasaydı, futbolu iyi bilen adamlar sakatlanmasaydı, Galatasaray şu anki durumda olur muydu? Eminim ki 100 futbolseverin 90’u olmazdı diyecektir. Çünkü bunlar futbolu bilen adamlar. Sahadaki varlıkları tüm sorunları çözmese bile belli bir katkı yapacaktı Galatasaray’ın artı hanesine, skoruna ve oynadığı oyuna.
Galatasaray’ın yerli ve yabancı oyuncuları arasında futbol fundementalı anlamında inanılmaz fark var. Uçurum var. Galatasaray’ı uçuruma sürükleyen de bu fark. 2000 yılının takımından bahsedildiğinde görülecektir ki Galatasaray çok kaliteli yabancı oyunculara sahip olmakla birlikte çok iyi yerli oyunculara sahipti. Mental anlamda hazır ve pozitif yerli oyunculara sahipti. Oyunun her iki yönünü oynayabilen orta saha oyuncularına sahipti.
Ya şimdi?
Lucas Neill’ın dünkü maçta neden çileden çıktığını, neden öfke püskürdüğünü hiç düşündünüz mü?
İşte bu fark, Lucas Neill’lerin yerli oyuncuların kapasitesi ve mental yapıları yüzünden düştükleri buhranlı halleri gösteriyor. Elin adamı, her maç tam konsantre ve vasatın üzerinde, istikrarlı bir oyun tuttururken, takımına daha çok sahip çıkması gereken yerli oyuncular neden ruhsuzları oynar?
Cevap basit. Çünkü kafa olarak bitmişler. Mental olarak bitmişler. Psikolojik olarak çökmüşler. Dirayetleri kalmamış. İlgili ruh hali futbol oynama kabiliyetlerini de bitiriyor. Bu takımın Lucas Neill, Kewell, Baros gibi adamlara ihtiyacı var. Savaşan, mental olarak dinç, elinden gelen her çabayı gösteren.. Futbolu bilen..
Rijkaard çok farklı bir futbol ekolünden geliyor. Ülkemizdeki şark zihniyetine adapte olması o kadar kolay olmasa gerek. Dünkü maç gösterdi ki, onu da yavaş yavaş bize benzetmeye başladık. Eğer olur da bize dönüşürse işte Galatasaray’ın devrimci ruhuna el fatiha okumak gerekecektir. Rijkaard’ın yerli oyuncuların “uluslararası” olamayan zihniyetlerini anlayabilmesi, dönüştürebilmesi bu saatten sonra çok zor.
Yapılması gereken şey bellidir. Bu deveyi güdebilecek olanları kümeste tutacaksın, güdemeyecek olanları kümesten atacaksın. Kümesi besili, kaliteli büyükbaşlarla dolduracaksın. Otlanmayı da bilecek, en kaliteli ürünü vermeyi de bilecek bu büyükbaşlar. Mesela her türlü fedakarlık yapılıp, pamuk eller cebe atılıp yerli – yabancı arasındaki uçurumu azaltmak, mental olarak hazır ve nazır, futbolu bilen Hamit Altıntop, Nuri Şahin, Gökhan İnler gibi büyükbaşlar kümese dahil edilmeli.
Dişli makine gibi teknik direktör öğüterek hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Eğer ben devrim yapacağım diyorsanız Skibbe, Rijkaard gibi adamlar ne istiyorsa yapacaksınız. Hatta gerekirse Arda’yı bile yollayacaksınız. Galatasaray yönetimi duygusal davranarak kabuk bağlamış yarayı kanatıyor. Yarından tezi yok, şimdiden önümüzdeki yılın yol haritasını çizmek gerekiyor. Hatta işe Rijkaard’ın sözleşmesini uzatmak, futbolu adam gibi bilen sportik direktör atamak, futbolu sadece futbolu bilenlere bırakmak ve dünya kulübü gibi futbol oynayan bir futbol sistemine sahip bir takım yaratabilmek için onların her dediğini koşulsuz kabul etmek gerekiyor.
Galatasaray daha düne kadar ruhu, üstün mentalitesi, savaşması ile bir şeyler beceriyordu. Bunu yaparken psikolojisini sağlıklı ve demir gibi sert tutuyordu. En büyük rakibi Fenerbahçe ise pahalı dünya yıldızlarını monte ederken bir ruha sahip olamaması nedeniyle eleştiriliyor ve birkaç kuruşluk futbolculara sahip Galatasaray’ın ruhuna yeniliyordu. Bu Galatasaray kendi ruhunu kaybetmeye başladı. Kendi ruhunu kendi elleriyle şeytana satmaya başladı. Pahalı transfer yapmak hiçbir şeyi değiştirmez. Bu takımın futbolu bilen, bu ruhu taşıyabilecek Neill, Kewell ve Baroslara ihtiyacı var.
Ve şimdi soruyorum..
Skibbe’nin ne günahı vardı?
Söyler misiniz?
En azından içim rahat. Skibbe’yi hep destekledim, hep kolladım, en kötü zamanda bile 5 yıllık sözleşme imzalanmasını ve istediği şeylerin yapılmasını didinerek söyleyip durdum. Hep sevdim o adamı. Hala da çok seviyorum.
Tıpkı Rijkaard’ın da kollanması ve istediklerinin yapılmasını istediğim gibi..
Skibbe ve Rijkaard..
Birçok şey sizden dışarı…
Kusura bakmayın..
Sizi de mahvettik..
9 yorum:
Kalli ile ilk 10 hafta oynanan muhteşem ve tempolu futbol,Lincoln'ün zirveye çıkışı..
Derin yapı Kalliyi,sonra gelen skibbeyi,Lincolnü çabucak eritti..
Değişim sancılı ve acılı olacak,varsın olsun..
Surinamlının sonuna kadar arkasındayız..
hep aynı şeyleri düşünmüşüz Abicim.
2003 yılının Barçasını hatırlarsan aynı sorunlar vardı onlarda da. Şimdi bu sancıyı çekmeye gebeyiz. Yalnız yönetim bırasında takmıı teknik eikip yönetsin her anlamda Adnan Sezgin ile olacak iş değil bu.
Okudugum en guzel yazilardan biri.
Eline ve klavyene sağlık ustad.Bilirsin beni ve Rijkaard tutkumu ta 25 yıl önce başlayan bir sevda bizimkisi:)
Kaybedilen maçlardan sonra gerek forumlar gerek sözlükler gerek bloglardaki yazıları okuyorum.Bazılarına inanamıyorum. Bizim milettece bu kustahlıgımız nerden geliyor gerçekten anlamıyorum.Utanmasak taktik vereceğiz o kıvamdayız yani.Hele bir otur soluklan yeğenim demek lazım bu kanı hızlı akanlara. Su anda Galatasaray'ın adının olduğu her platformda Rijkaard gitmeli mi kalmalı gibi absurd yorumlar yapılıyor.üstüne üstlük destek mesajları da verilmeye çalışılıyor.Geldiğimiz noktaya bakar mısın.Bu ülkede devrimi darbeyle karıştıranlar var devrimlerin 1 günde yapıldıgına inanıyor bu aklı evveller.Gülsem mi ağlasam mı bilemedim bu duruma.Bilirsin ki ben yenilsekte yensekte hunharca eleştirmeden amatörce taraftarlık yaparım takımı desteklemekten başka gelmez elimden birşey.Oysa bende bilirim en kolay olayı; mustafa sarp'la olmaz arda kilolu,servet'ten cacık olmaz demeyi.
Benim bu zamanlarda en takıldıgım konu bizler yani Galatasaray taraftarı.Ciddi anlamda kızmaya başlıyorum bize.Çünkü gerçekten son 2 sezondur gözle görülen bir şekilde kustah taraftarlar olduk cıktık.Bu beni cidden korkutuyor geleceğe güvenle bakmam için.Çünkü bu memnuniyetsizlikle biz daha ne skibbeler ne rijkaardlar harcarız.Herkes kendi dışında herkesi eleştiriyor hunkarca , bir de o cuvaldızları ,iğneleri kendimize batırsak korkusuzca ama nerde???Biliriz ki canımız yanar en kolayı varken diğerlerini eleştirmek ben kendimi neden eleştiriyim deriz değil mi?
Bu ülkede 8 ayda rijkaard gitmeli mi kalmalı mı diye taraftar konuşuyorsa devrimler değil darbelerdir bizi yarınlarda bekleyen...
blogunu ilk kez ziyaret ediorm ve bu güzel yazıyla başlangıç yapmış oldum ellerine sağlık tebrik ederim..
skibbe için yazdıklarını okuyunca içim sıkıldı tekrar ne büyük bi fırsat teptiğimizi hatırladım kötü oldum..skibbenin arkasında rijkaardın arkasında durduğumdan daha çok durdum hep.çünkü skibbe için galatasaray rijkaarda ifade ettiğinden çok çok fazla şey ifade ediyordu.gs onun için sahip olabileceği en büyük vitrindi onun bilincindeydi.hem genç hem futbolu bilen hem de oynattığı futbolla zevk veren bi adamdı hem de kibardı ama stajyerdi işte tıpkı löw gibi..medyaya kolay yem edildi..mesela gs tarihinin en iyi 2-3 forvetinden biri olan baros muhabbeti her açıldığında şöle iyi böle iyi ama o penaltıyı atamadı galatasarayın geleceğini mahvetti derim..ama skibbe o penaltının kaçmasına kurban verilcek adam diildi suçlu da baros diildi ama türkiye şartları işte suçlu skibbe ve baros oldu..
en azından rijkaard kolay yem edilemez bi adam onun rahatlığı var içimde ama bizim rijkardımız keşke skibbe olsaydı die de her zaman hayıflanıcam..bu takımın geleceği parlak ama bu sezon 5. olucaz yine..çünkü dünyanın en büyük sisteminin yaratıcısı rijkaard türk medyasının dediği gibi oyunu okuyamaz ve iyi bir teknik direktör değildir bencede..ispatı da bugünkü barcanın yenilmezliğinin kahramanı rijkaarddır ama teknik direktörü guardioladır
@father vic
katılıyorum yorumuna. skibbeye 3 sene sabredilir.çünkü oynattığı oyun ışık veriyordu.her maç 10 organize pozisyon üretiyordu skibbeli galatasaray ama çoğunu cömertçe harcıyordu.atamayana atarlar şeklinde geçti çoğu maç.defanstan da çok iyi çıkıyordu takım.
ama rijkaard için sabredilecek bir neden göremiyorum açıkcası.9 ayda hiçbir ışık vermedi.iyi futbol kötü skor olsa 5 sene sabredersin.ama hem skor hem de futbol kötü olunca sabretmek sadece hayal kurmaya vesile olur.
birde bu seneki galatasarayda lincolnün yokluğu çok hissediliyor.geçen sene takımı hem rahatlatıyordu hemde çok iyi organize ediyordu.
lincoln hem orta sahada takımı rahatlatıyor hemde ileri gidip asist yapıyor goller atıyordu.pres yapmıyordu ama orta sahaya gelip top alıyordu kendini gösteriyordu.kaçak güreşmiyordu.elano -santos gibi oyuncular lincolnün yerini dolduramaz bence.zaten görünüyor.
@kayıp zaman peşinde
bende skibbe üzerine bu blogu işaretledim.skibbe fanatikleri birbirine çok benziyorlar.
ama rijkaard öyle değil bence.rijkaard fanatikleri bence fazla hayalperest.birde marka düşkünü.onun için skibbe sevmek medyanın gazıyla olabilen birşey değil.rijkaard sevmek birazda marka sevmek gibi geliyor.
Yav oynasalar nooluur oynamasalar nolur.
@ T.Ç.
Baştan söyliyim ben Rijkaard'ın lüle saçlarına hayran olan romantiklerden değilim.Benim derdim istikrar ve devamlılık.Yazacaklarım da bununla ilgili.
Orada burada herkes kendine bir kurban bulmuş kesseler rahatlıyacaklar.Kimi Elano kimi Jo kimi Rijkaard olsun diyo.
Hadi futbolcuları kesersin anlarım çünkü yenisini alır devam edersin.
Ama 3 yılda bu kaçıncı teknik adam kellesi?
Sırasıyla Kalli,Güler,Skibbbe,Korkmaz sonra da Rijkaard mı? Yani 3 yılda 5 hoca ve 5 farklı anlayış değişimi.
Ayrıca marka değeri filan milleti cezbediyo diyosun.Rijkaard'ın çapında olan antrenörlerin hemen bir çoğu ilk yıllarında tanıma evresi yaşar ve çuvallarlar.Tıpkı Ferguson'un ilk yılında takımı 11. yapması, Van Gaal'in Bayern'de ilk dönem için pek de başarılı olamaası gibi.
Guardiola'nın da yaptığı kurulu düzeni içindeki çürük yumurtaları kovup devam ettirmek oldu.Yani bana göre Guardiola Barca'yı bırakıp herhangibir Avrupa takımını çalıştırsa muhtemelen o da ilk yılında çuvallar.Hatta ikinci yılında bile başarılı olamayabilir.Ama şans verildiği ölçüde birşeyler illaki yapar.
Yani kısaca Rijkaard'ın ışık vermediği konusu kısmen doğru ama lige adapte olmadan her geleni ilk sezonunda kovmaya devam edersek bizden de bir cacık olmayacağını da kabul etmek gerekir.Roma bir günde inşa edilmediyse bizim de ilk yılda büyük şeyler beklemememiz lazım.
Rijkaard ilk yılında Barca'lılara bile umut vermedi.Hatta Xavi'nin bir röportajında dedikleri işin özeti gibi:
"Barcelona’dan ayrılmayı birçok kez düşündüm. İlk yıllarımda, kendimi geliştirdiğim dönemde, yedeği olduğum Guardiola ile kıyaslanmam beni çok yıprattı" diyen Xavi, o zamanlar 17-18 yaşında olduğunu ve Nou Camp’tan ayrılmayı planladığını söyledi.
Xavi, bundan birkaç yıl sonra da aynı hislere kapıldığını ifade etti ve "Rijkaard dönemiydi. İşler iyi gitmiyordu. Ayrılmayı tekrar düşündüm"
Yani kesin hükümlü olmak her zaman doğru değil.
Kaldı ki sürekli birilerini kovmanın birşeyler kazandırdığını görmedik.Lucescu da ilk yılında şampiyon olamayıp ikinci yılı şampiyon olmuş ardından kovulmuştu.Ertesi yıl Beşiktaş'la şampiyon olunca dizler dövüldü.Bir de İstambul'da Uefa Kupası alınca eminim birileri yine dizlerini dövmüştür.
Rijkaard aynı Wenger gibi Ferguson gibi büyük bir antrenör.Şu an ışık vermediği doru ama kovarsan yerine gelecek olana da aynı muameleyi yaptığımız sürece Glatasaray'dan kimse birşeyler beklememeli.
Skibbe de iyi hocaydı ama Rijkaard'la kıyaslanabilecek kadar bir kariyeri yoktu henüz.Ama şans verilmeye devam edilseydi belki daha iyi günler bizi bekliyor olurdu.
Yani sözün özü Rijkaard'a daha fazla süre verilmeli.
@greatsaiyaman
'Guardiola'nın da yaptığı kurulu düzeni içindeki çürük yumurtaları kovup devam ettirmek oldu' dedin ya
benim demek istediğim buydu..rijkaard müthiş bir sistem yaratıcı ama iyi bir teknik direktör değil..sabredilirse sistemini kurar ve galatasaray gerçekten hiç olmadığı kadar büyür ama sistemini kurmadan(bu sezon ve barcadaki ilk sezonunun ortalarına kadar) maçlara etki edemez skor çeviremez çünkü oyunu iyi okuyamıyo ya da çözüm üretemio..belki de sistemine çok bağlı olduğu için ''yenilsek de sistemi değiştirmicez yoksa zararlı çıkarız' mantığı' o hamleleri yapmıyor..ama bunun bir orta yolu olmalı..sistem otururken(henüz oturmadan) de başarı elde edebilmeli..bkz mourinho: 8 sezonda 7 şampiyonluk
Yorum Gönder