13 Ocak 2010 Çarşamba

Mario Puzo’dan Aile


Dinler insanoğlunun afyonu mudur? Yoksa erk sahiplerince kullanılan bir kontrol aracı mı? Erk sahibi olanlar, kardinaller ve papalar ne kadar dindardır? Ne kadar samimi ve gerçekçidir? Yoksa onlar da bildiğimiz politikacılar gibi egolarla, politik manevralarla beslenmiş ve hırs denen sıvıyı şırınga ile damarlarına zerk etmiş kötücüllerden midir?

Peki ya Rönesans dönemine yelken açan olaylar silsilesi? Avrupa için karanlık çağ olarak da nitelendirilebilecek Orta Çağ döneminin çürüklüğünden ve kofluğundan Haçlı Seferleri’ne kadar yaşanan saçmalıklar?

Bir insanın kazanması gereken en önemli savaş kendi özgür iradesini gerçekleştirmek için vereceği mücadeledir. Çünkü aşk hiç silah kullanmadan özgür iradeyi çalabilir. Birinin malını, servetini hatta hayatını almak onun özgür iradesini elinden almaktan çok daha küçük bir suçtur. O olmadan yalnızca kendi ihtiyaçlarının bir kuklası, bir başka adamın kamçısına teslim olmuş bir hayvandır.

O dönemlerin ahlak anlayışı peki? Papa ve kardinaller deyip geçmemek lazım. Evlilik dışı çocuk sahibi olmalar, geleceğe yönelik olarak politik gücü ve çıkarları güçlü kılmak için yaptırılmaya zorlanan evlilikler, bu evlilikler öncesi sergilenen ensestlikler. Borgia ailesinin ekseninde olduğu garip olaylar silsilesi.

Borgia Ailesi


Kitap, 1431-1503 yılları arasında yaşamış Papa VI. Alexander merkezinde geçiyor. Papa olmadan önce adı Rodrigo Borgia idi. 1492 yılında papa seçilmiş ve ölene kadar bu görevde kalmıştır. Mario Puzo ise bu gerçek karakter ve ailesinden yola çıkarak müthiş bir esere imza atıyor. Puzo bir çok eserinde olduğu gibi aile denen kavrama çok önem veren ve bu uğurda önemli hikaye örgüleri sunan bir isim. Mafyayı anlatırken bile aile içindeki sadakatten, birlikten ve yıkılamaz bağlılık örgüsünden dem vurur. Bu eserde de Rodrigo Borgia’nın, yani sonraki adıyla Papa VI. Alexander’ın aile birliğini korumak için neler yaptığından bahsediliyor.

Neler olmuyor ki?

Politik çıkar amacıyla kızını bir dükle evlendirmeden önce kendi kızı Lucrezia’nın öz oğlu Cesare ile birlikte olmasını isteyen. Bunu bir nevi Baba, Oğul ve Kutsal Ruh benliği altında uygulatan ensestlik. İlhamını eski Mısır’ın kardeş iki ismi olan Osiris ve Isis’in cinsel birleşmesinden alan ve yarattıkları saf kandan bahseden. Ve kendi evlatlarının gözleri önünde sevişmesini, birleşmesini isteyen, buna şahit olmak isteyen. Ve de başaran!

Hemen akabinde kızını dükle evlendirdiğinde bir papa ve iki kardinal ile evliliklerini iyice resmileştirecek bir olay olan cinsel birleşmelerine şahitlik eden. O dönemlerde bu tür evliliklerin gerdek geceleri şahit olmak için çıplak gözle izlenirdi. Böyle bir dini anlayış! Güç, iktidar ve ego her yerde bir. Her yerde hastalıklı ruha sahip.

Eserde Osmanlı İmparatorluğu’na da yer verilmiş. Özellikle başa bela olmasın diye II. Bayezid tarafından papalığa gönderilen Cem Sultan’dan da bahsediliyor ve o da karakterlerden biri.

Eserde Puzo’nun cesareti ve bahsettikleri karşısında şaşırdım kaldım. Aforoz edilmemesine şaşmak gerek. Bir papanın iğrenç işlere imza atmasını, sırf gücü elde tutmak için ensestliğe sebep olmasını aktarmak kolay bir iş olmasa gerek. Puzo’ya göre Papa VI. Alexander aslında ilk Don’dur. Yani ilk mafya babasıdır. İlk yelkeni o açmıştır. Borgia ailesi ona göre İtalya tarihinin en büyük suç ailesidir.

Ahlaksızlık, ihanet, cinayet, sarsıcı bir aşk ve elbette aile değerleri ile dolu olan baştan sona şok edici bir ziyafet. Puzo’nun son eseri. Böyle bir eseri yazabilmek sapına kadar cesaret gerektirir.



Alexander, “Biz bir aileyiz” dedi çocuklarına. “Bir ailenin sadakati her şeyden ve herkesten önce gelmelidir. Birbirimizden haberdar olmalı, birbirimizi korumalı ve en önemlisi de birbirimize bağlı olmalıyız. Çünkü eğer bu sorumluluğu şerefimizle yerine getirirsek, asla mağlup olmayız ama eğer bu sadakat konusunda bir an bile tereddüt edersek, hep beraber mahvoluruz…”


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails