26 Ocak 2010 Salı

Samurai & Heaven & Hell


Yaşlı keşiş yolun kenarında oturuyordu. Gözleri kapalı, bağdaş kurmuş ve elleri kucağında birbirine kavuşmuş şekilde duruyordu. Derin bir meditasyon içindeydi. Meditasyonu bir samurayın hoş olmayan sesiyle aniden kesilir: “Yaşlı adam! Bana cennet ve cehennemi öğret!”

Keşişten hiç yanıt gelmez. Samuray sabırsızlıkla beklerken, sabırsızlığı büyürken ve her geçen saniye onu öfkelendirirken, yaşlı keşiş gözlerini yavaşça açmaya başlar, yüzünde bir gülümseme belirir. Nihayetinde “Cennet ve cehennemin sırlarını öğrenmek mi istiyorsun?” diye sorar. “Saçın başın dağınık. Eller ve ayakların toz, toprak içinde. Saçın taranmamış, kılıcın paslı ve ihmal edilmiş ve nefesin berbat. Çirkinsin ve komik giysiler. Cennet ve cehennemi bana mı soruyorsun?”

Samuray iğrenç bir küfür eder. Kılıcını çeker ve başının üstüne kaldırır. Yüzü kıpkırmızı olmuş ve boynundaki damarlar kabarmıştır. Keşişin kafasını kesmeye hazırlanır.

Kılıç son darbeyi vurmak üzereyken “İşte bu cehennemdir” diye seslenir yaşlı keşiş nazik bir sesle.

O esnadan sonra, öğrenmek istediği bir şey için yaşam almak üzere olan samuray şaşkınlık, merhamet, sevgi ve saygıyla sinir halinin üstesinden gelir, kızgınlık anını dizginler ve kendine gelir. Havada asılı kalan kılıcını indirir ve gözleri minnettar yaşlarla dolar.

“İşte bu da” diye seslenir yaşlı keşiş: “Cennettir.”

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails