12 Şubat 2010 Cuma

Paradise Lost – Erased

Kasvetli kapıyı ve güçlü engelleri çabucak bulduk,
süratlice kapattık;
ama uzun bir süre gürültünün,
dans ya da şarkı sesinden,
eziyetten bize daha fazla yaklaştığını işittik.
..ve güçlü ağıtlar ve şiddetli öfke…


Ünlü İngiliz şairi John Milton'ın 17. yüzyılda epik şiirlerden yarattığı harika bir eseri vardı. Adı Kayıp Cennet'ti. Söz konusu eser birkaç genci çok etkilemişti. Yorkshire Halifax'da yaşıyorlardı. Beş genç ilk kez Yorkshire'da Dewsbury Mezarlığında görüntülenmişlerdi. “John Milton” hayranıydılar ve “Kayıp Cennet” isimli eser onlar için çok şey ifade ediyordu. Nihayetinde 1988 yılında müzik piyasasına, John Milton'ın Kayıp Cennet eserinden esinlenerek Paradise Lost adıyla dahil oluyorlardı.

22 yıl boyunca yapmadıkları müzik türü kalmadı. Ekstrem tarzları da, alternatif dokunuşları da, bazen sampleları da, içli ruh dokunuşlarını da enjekte ettiler müziklerine. Her albümlerinde tamamen farklı bir dünya ile karşılaşıyorduk ve bu ruh halini, değişimi nereden bulabildiklerini sorguluyorduk.


Başlangıçlarda mutsuz çocukları oynuyorlardı; ölüm, korku ve din korkusunu içeren. Sonrasında hayatın içine doğru akmaya başladılar ve kişisel seslerini yansıttılar. Yeri geldi ünlü seri katil Charles Manson’ın sesinden ve ruhundan seslendiler bizlere, bazen Tanrı’nın üzerimize düşen gölgesinden, gün geldi yaşam sembollerinden ve hayata dair atıflarından. Başlangıçlarda yeni tarzlarına pek ısınamamıştım ama aidiyet duygumun ve hayatımda çok önemli bir anlama sahip olmalarının bir getirisi olsa gerek bütün işlerine şapka çıkardım ve o ruha ulaştım.

Bunca müzikal ve ruhsal değişimi 22 yıldır bizlere yaşatan bu gruba saygım asla tükenmedi. Tıpkı bundan 16 yıl önce pazardan aldığım bir tişörte çamaşır suyu ile logolarını çizerken ki heyecanımın tükenmemesi gibi.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails