22 Haziran 2010 Salı

Dış Dünya Yaşanacak Bir Yer Değil!


Genetik bir muhabbetten dolayı bünyemde taşıdığım Charcot Marie Tooth hastalığının sonucunda ufaklığımdan beri kulaklarım ağır işitir. Tamamen sinirseldir bu kayıp. Uzun yıllar kulaklarımın üzerine hiç düşmemiştim. Ama her geçen zaman kulakların tembelleşme durumu söz konusuydu ve nihayetinde işitme cihazını almaya karar vermiştim. Dün kullanmaya başladım da..

Maalesef bir anda tüm nevrim dönmeye başladı! Ben dış dünyayı aslında hiç duymamıştım. Gerçekten! İnsanların gerçek seslerini.. Doğanın gerçek sesini.. Trafiğin, araçların, elektronik eşyaların, akvaryumun gerçek sesini.. Onu geçtim, su sesini bile hiç duymamışım. Kağıt sesini.. Paranın sesini.. Yıllar sonra ilk kez duymaya başlamıştım hepsini. Ve apayrı bir dünyada buldum kendimi. Rahatsız edici bir dünya..

Bu dünya ile tanışana kadar kendi dünyam oldukça sessizdi. Ne gürültü, ne de bir şey. Ne gereksiz sesler ne de insanı strese sokacak gürültüler.. Hiçbirini duymazdım. Laptop tuşlarına basarken dahi zerre ses duymazdım. Mübalağa da yapmıyorum. Bir anda tüm seslerin hepsini çok şiddetli bir şekilde duymaya başlayınca afakanlar bastı ruhumu. Daha düne kadar çok huzurlu ve sessiz bir dünyanın içindeydim. Bu dünya gerçekten huzurlu bir dünyaydı. Koca bir otobüs yanımdan geçiyor olsaydı tınlamazdım bile. Hiç gürültülü gelmezdi ki! Ama şimdi öyle mi? Kendimi çok şiddetli bir savaşın içindeymişim, tüm tabak çanak metal eşyalar devasa bir gürültüyle birbiriyle çarpışıyormuş gibi hissediyorum. Üzerime üzerime geliyor tüm sesler. Öyle rahatsız edici ve sinir bozucu ki! İnsanlar bu gürültüde nasıl yaşıyorlar yıllarca diye düşünüp durdum.

Tabii yıllardır bu seslerle yaşayan sağlıklı insanlar için bunlar yaşamın bir parçası ve alışkanlık. Sıradan bir şey. Benim için ise çok yabancı bir duygu. Ama şunu gördüm ve anladım ki, dış dünya çok gürültülü, huzursuz edici ve baş ağrıtıcı. Böyle bir dünyada, bu gürültü ile yaşamak çok zor. 6-7 ay sonra bana her şeyin normal gelmeye başlayacağını biliyorum ama sessizliğin ne kadar harika bir şey olduğunu daha iyi anlıyorum. Bazen veyahut daha fazla zamanlarda duymamanın aslında çok güzel bir şey olduğunu artık çok iyi biliyorum.. Yine de şanslıyım. Çünkü ne zamanki kafayı yiyecek boyuta gelirim, cihazları anında kulaklarımdan indirebilme şansına sahibim.

Ya bu şansa sahip olamayanlar?

Emin olun ki bu gürültülü dış dünya yaşanacak bir dünya değil. İyi ki sağırmışım uzun bir süre. Aslında ne huzurlu bir duyguymuş sağırlık..

2 yorum:

LLuvia dedi ki...

Görültülere alışınca sevebileceğin sesleri daha fazla ayırt etmeye başlıycaksın. O zaman hayatın gürültüsünden rahatsız olmayıp duyabildiklerine sevinebileceksin bence. Bence dinlediğin parçaların bile içine daha iyi girebileceksin. Ben gerçekten uzun süredir ötelediğin bi işi yaptığın için senin adına çok sevindim. Artık vuvuzeladan sen de yeterince nefret edeceksin :) Sevgiler.

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim düşüncelerin için. Seslere alışacağım muhakkak. Arkadaşlar 6-7 ay sonra tam anlamıyla alışacağımı, her şeyin normal gelmeye başlayacağını söylediler. Tabii bir de başlangıç ayarları bunlar. 2 hafta sonra nelerden rahatsız olmuşsam şikayetlerime göre yeni bir ses ayarı çekecekler.

Sesler anlamında yeni doğan bir bebekten hiçbir farkım yok. Vuvuzeladan sağır kulaklarımla bile aşırı etkileniyor ve rahatsızlık duyuyordum. Bu aralar Dünya Kupası'nı izlemeyi bıraktığım için daha şahitlik edemedim o gürültüye. :)

Ama şunu diyeyim, 40-45 volume ile odayı dağıtan ben, 20 volume ile darmadağın oluyorum. İstediğim zaman cihazları çıkarabilme şansına sahip olduğum için de mutluyum. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails