2 Haziran 2010 Çarşamba

Ölüm Çiçekleri


Hâlâ okuyor olduğum Ölüm Çiçekleri isimli eser, sağlam olaylar örgüsü ve birbirinden ilginç karakter tiplemeleri ile oldukça hoşuma gitti. Kitabın yazarı ise 1959 doğumlu Tibet menşeili Alai isimli şair ve romancı. Ayrıca Çin’de 1979 yılından beri yayımda olan Science Fiction World dergisinin editörüdür.

1998 yılında İngilizce Red Poppies (Kızıl Haşhaşlar) adıyla yayınlanan eser, ülkemiz edebiyat arşivine Ölüm Çiçekleri ismiyle girdi. Konuya gelince;

1930'larda Tibet'in doğusunda, meşruiyetlerini geçmişteki Çin imparatorlarından alan feodal beylikler hüküm sürmektedir. Maichi Şefliği de bunlardan biridir. Diğerlerinden ne daha güçlü ne de daha zengindir. Aralarında sürekli bir husumet bulunsa da, şeflikler bir şekilde uzlaşmayı başarmışlardır hep. Ama gün gelip, Çin hükümetinin Maichi Şefliği'ne haşhaş tohumları ve modern silahlar bağışlamasıyla tüm dengeler altüst olacaktır.

Ancak elde ettiği bu yeni gücü arkasına alan Şef Maichi, lamaların kehanetine kulak asmaz ve kısa sürede diğer şefliklere de sirayet eden haşhaş ekme çılgınlığı bölgeyi kasıp kavuran felaketleri de beraberinde getirir.


Şef Maichi'nin sıra dışı bir "budala" olan ikinci oğlunun dilinden aktarılan, Tibet'in Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edilmesi sürecinin de işlendiği Ölüm Çiçekleri, feodal yapısı, kan davaları, Budist gelenekleri, zengin coğrafyası ve heyecanlı aşk oyunlarıyla adeta bir Tibet panoraması..

Kitabı oldukça zevkli bir şekilde okuduğum söylenebilir. Öyküde geçen karakterlerin normal huylu olduklarını söylemek mümkün değil. Devamlı baş ağrısı çeken ve hastalık hastası olan şefin karısının şakaklarına sürekli sarımsak koydurması, 13 yaşındaki budala ikinci oğulun 18 yaşındaki bakıcısı ile şiirsel ve şehevi bir bağa sahip olması, şefin ve birinci oğlunun psikopata bağlaması, lamalar ile Sutralar arasında bir mücadelenin söz konusu olması derken haşhaş ekimi sonrası şefin geniş toprakları tamamen kızıla bürünmüştür. Topraklar kızıla dönüştükten sonra şehevi duygular kabarır, zaten normal olmayan huylar iyice zıvanadan çıkmaya başlar. Aslında bir nevi deliliği ve ölümü getirmeye başlar kızıllık. Haşhaş tarlasına adım atanların nevrinin dönmesi ve olmadık absürd işlere kalkışılması ise açgözlülük ve hırsın aynası olsa gerek.

Yazarımız Alai haşhaşları araç olarak kullanarak çok derin toplumsal ve politik mesajlar vermekte. Öyküye dahil edilmiş lamaların sözleri, öyküdeki şiirsel yapı, ilginç örf ve adetler, yer yer söylenen baladlar ve şiirlerle gerçek bir edebi eserden söz edebiliyoruz.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails