20 Eylül 2009 Pazar

Bal ve Galatasaray


Türk futbol kamuoyunun en çok kullandığı kelimelerden biri oldu şu ‘bal’ meselesi. Artık bir kere başlamıştır bu söylem ve bu söylemlerine ne zaman son verecekleri bilinmez. Bir takımın sezon başından beri üst düzey çalışmasını, geliştirdiği bir çok taktiği, saha içindeki dağılımını, disiplinini, elindeki yetenekli oyuncularını kullanışını ve en önemlisi çalışkanlığını dikkate almadan ‘bal’ ile nitelendirmek ne aşağılık bir futbol bilgisizliği ve aczidir.

Aslında şu anki durumları fanatiklerden değil, aklı başında olan futbol bilgisi sahiplerinden öğrenmek lazım zannedersem. Fanatikler için bir çok şey kapalıdır. Kördürler. Farklı bakış açısı nedeniyle mantıksal süzgeçten geçen yorumları yoktur. Şimdi genel duruma baktığımızda, rakip forumlara, farklı renkler giymiş yazarlara mantıktan ziyade renk ayrımı ve fanatikliğe göre yapılmış yorumları göreceksiniz. Çünkü fanatik bir adam için rakibin birine çarptırarak attığı gol bal goldür. Bir takımın sistem oyunuyla pozisyona girip rakibi hataya zorlayıp attığı gol de baldır onlar için. Ama akıllı ve mantıklı futbol yorumculuğu ile zerre alakası olmayan bu tiplerden bu tür ince detayları görmesini bekleyemezsiniz.

Yıllardır gazeteci, spor yazarı diye geçinip, insanlar açlıktan ölürken saçma sapan, taraftarları birbirine düşüren, ortamı geren, insanların sinir telleriyle oynayan bu el bombaları, yazdıkları şeylerle bir kere alın teri ve doğruluğa ihanet ediyorlar. Aldıkları paraya yazık oluyor. Hak edilmemiş, yalan ve insanları birbirine düşürücü saçmalıklardan kazanmış oluyorlar ekmek paralarını.

Galatasaray haftalardır bazı oyun setlerine sahip. Bunu uzun zamandır çalışıyor antrenmanlarda. Bir iki tane set ile sınırlı değil bu, çok sayıda kombinasyonu içeren setlerden bahsediyoruz.

Bu setleri neye göre düzenleriz?

Hücum organizasyonları neye göre ayarlanır?

Tabii ki elinizdeki futbolcuların becerisine göre.

Diyelim elinizde Hakan Şükür var. Ondan Baros'un yaptığı işi yapmasını bekler miydiniz?

Aklınızda canlandırın. Oğlum Hakan. Şimdi taktik şu. Ayağı raket gibi olan şu arkadaşlar sana adrese teslim ani toplar atacaklar, rakip defansın arkasına doğru, hızını kullanacaksın, adamlar sana yetişemeyecek, ya içe kat edeceksin ya da sıfır çizgisine doğru ineceksin ve ceza sahasına orta yapacaksın. O sırada diğer arkadaşların da zaten ceza sahasına girmiş olacak ve rakip defansı hızınla tam oturmadan, ani pasınla oyundan düşüreceksin. Hataya zorlamış olacağız yani hızınla.

Nasıl yani?

Hakan Şükür bunu becerebilir mi?

Kocaman bir hayır.

Yukarıdaki paragrafta aslında kimden bahsettim? Baros'tan. Baros'un yeteneğinden. O hızından. Ona usta işi bir pas atılacak, Baros hızıyla sarkacak, topu çabucak getirip ani bir pasla ceza sahasına yollayarak oturmamış rakip defansı zaten hataya zorlamış demektir. Çünkü Baros o topu getirirken, oturmamış rakip savunma "ben ceza sahamın içinde duran Kewell'ı mı, Elano'yu mu, Keita'yı mı ya da varsa Arda'yı, Sarp'ı mı kontrol edeceğim" diye kafayı yer. Dokuz doğurur.

Sezon başından bu zamana kadar olan maçları aklınıza getirin o halde! Antep maçının açılışı! Bazı maçlarda aynı setleri Aydın'ın uygulayışı ve Galatasaray’ın bulduğu goller. Ve herkesin bal dediği ama Galatasaray’ın sürekli uyguladığı hücum setinin bir kez daha Pana karşısında gösterilmesi.

Baros'a ani bir top çıkıyor, Baros aniden dönüyor topla birlikte. Tamamen yetenek isteyen bir hamledir bu. O esnada onu tutmaya çalışan Yunanlı oyuncunun surat ifadesine ve vücut hareketlerine bakıyorum, tekrarlanan ağır çekimde. Adam bitmiş. Yüzünde öyle bir ifade var ki, bedeni resmen haykırıyor belim kırıldı, hızına erişemiyorum, yaşlı dedelere döndüm diye. Baros karşısında tamamen aciz durumlara düşmüş.

Baros dağıta dağıta gider. Rakip savunma yerleşemez, panik yapar. Çünkü Kewell'ı mı tutsun, Keita'yı mı, Elano'yu mu, yoksa ceza sahasına gelen topu mu? Marinos genç çocuk, dağılır haliyle. Elano da elini kolunu sallaya sallaya golü atar.

Ve meşhur zeka küpü medyam haykırır dört bir yana, ne ballı adamlar, bir orta yapıyorlar, adama çarpıyor, ona çarpıyor, kıça çarpıyor, cimbomluların ayağına veriyor ve gol atıyorlar diye.

Sezon başından beri sürekli bu tür setlere çalışan, rakibi hataya zorlayan, bu yolla bir çok gol bulan bir takımın bu çalışmasını, emeğini, bu sete harcadığı saatleri futbolu bilmedikleri ve futbol cahili olduklarından göremeyip bal gol diye nitelendiren herkesin öncelikle futbolu ne kadar bildiğini ve ne kadar doğru düşündüğünü muhakeme etmesi lazım .

Çünkü bu çocukların günler süren alın terine, emeğine küfür ediyorlar. İnsanın emeğine hakaret ediyorlar. Dünyanın en ayıp şeyi bu.


12 maçta elde edilen 10 galibiyet ve atılan 38 gol balla, elle, kolla atıldıysa bu konuda başka da bir şey demiyorum. Üstün görüşlü spor yorumcuları, medya ve taraftarlarını kutluyorum, bu kadar zeki oldukları için.

5 yorum:

koala dedi ki...

Atilla; bu adamların yüzde 98'ini dikkate almaya değmez ama kabul ediyorum sinir bozuyorlar.

Gördüklerini, görmek istedikleriyle karıştırıyorlar sürekli. Konu yok, malzeme yok Galatasaray iyi gittiği sürece. Ve korkuları Galatasaray'ın açık ara gitmesi. Çünkü o zaman kendi deyimleri ile "Bu ligin zevki kalmayacak"

Atilla Çelik dedi ki...

Başarının takdir edildiği ne zaman görülmüş ki hem? Bir garip ülkeyiz gerçekten, herkesin birbirini gerip durduğu...

be cool dedi ki...

çok güzel bir yazı. devam böyle :)

Adsız dedi ki...

Hakan Şükür bunu artık beceremezdi doğrudur ama Leeds'e attığı gölü, Juventus'a attığı kafa golünü Milan Baros atabilir mi ? Kocaman bir hayır.

Atilla Çelik dedi ki...

Hakan Şükür zamanında ona göre setler hazırlanıyordu. Şu an devir Baros devri ve setler hazırlanırken onu dikkate alıyoruz. Atılan bazı gollerin Baros'a göre hazırlanmış setlerle olduğunu ve işin balla alakası olmadığını anlatmak istemiştik orada. Hakan Şükür'ü küçümsemek için değil. Konuyu farklı algılamış olabilirsiniz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails