30 Eylül 2009 Çarşamba

NILE – Those Whom The Gods Detest


Nice medeniyetler gelip geçti yerkürenin yaşlı topraklarından. Ellerimizi yakacak kadar sıcak kumların altında kaybolmuş tarihin gizemleriyle kuşatılmışız. Belki de en gizemli ve etkileyicileri Ortadoğu’dan çıkıp durmuş; Babillerden Sümerlere, Hititlerden Mısırlılara kadar. Şu an bile tarihin karanlık dehlizlerinden gelen bu medeniyetlerin esrarı çözümlenmeye çalışılmakta. Hala sorgulanmaktadır, piramitlerin o zamanki teknoloji ile mimari anlamda nasıl düşünülebildiği ve yapıldığı.

Eski Mısır deyince şöyle bir soluklanmak gerekiyor. Kendilerini Tanrı’dan sayan Firavunlar, uçsuz bucaksız çöllerde konumlanmış piramitler, sfenksler, eski tabletler, hiyeroglifler ve yazıtlar. Zamanına göre donanımlı medeniyetlerin en uç noktaları… Babil’in asma bahçeleri, Sümerlerin yenilikçi fikirleri, Mısırlıların yaşam sonrasına dair düşünceleri, Hititlerin bu medeniyetlerle çekişmeleri. Bazılarımız göz atmışlardır tarihin izdüşümlerine. Kendilerini ürpertecek atmosferlere şahit olmuşlardır. Çünkü gizem demek bazen ürpertici bir ruh haline bürünmektir.

İşte tam bu noktada NILE giriyor araya. Amerika’dan Brutal ve Teknik Death Metal grubu. Kendileri belki Amerika’da ama yazdıkları lirikler demin bahsi geçen eski medeniyetlerin ruh hali ve gizemlerinde yatıyor. Baştan aşağıya tarihin bu gizemleri ile besledikleri sözlerini, ilgili medeniyetlere ait mistik donanımla süslüyorlar müziklerini. Yeri gelince Ortadoğu’ya ait müzik aletleriyle. Grubun ismi de her şeyi açıklıyor aslında: Nil Nehri…

Müzikal tür Brutal ve Death Metal diye geçmektedir ama öyle bir ruh salgılamaktadırlar ki kendinizi yüzyıllar öncesinin Mısır, Sümer ve Babil’inde bulursunuz. Bu ruhu algılayabilmek bu müzik türünü sevmeyenler için imkansızdır ama sevenler için ifade bile edilemez. Çünkü NILE dinleyen bir kere astral seyahatine başlamıştır. Piramitlerin karanlık koridorlarında gezinirsiniz, Tutankamon ile savaşırsınız, Mısır’ın sıcak kumlarını yüzüne çarparken hissedersiniz, ürkütücü sfenkslerin gölgesi altında korkuyla yavaş yavaş ilerlersiniz, bazen de bir bilgesinizdir elinizde tableti tuttuğunuz. Yüzyıllar öncesine gitmişsinizdir. Suratınız yanar, kalbiniz sıkışır, tüyleriniz kabarır ve kendinizi zor tutarsınız coşkunluk hali nedeniyle. Bu kadar sert ve gaddar olan bir grubun bu kadar büyük hisleri size yaşatması, sizi ruhsal anlamda yolculuklara çıkarması ve tarih bilgisi veren bir bilge edasında bize yol göstermesi gıpta edilecek bir durum.

Grubun lideri Karl Sanders Mısır Filolojisi üzerine araştırmacı bir kişilik. Çok çalışarak araştıran ve tarihsel gerçekliklerle eski gizemleri bir araya getirebilecek bilgi kalibrasyonuna fazlasıyla sahip. Ortadoğu tarihi, felsefesi ve müziğine de çok ilgi duyan biri. Yeri geliyor saz çalıyor. Yeri geliyor Ortadoğu’ya özgü mistik ezgilerle bizi şaşırtıyor. Karl Sanders’ın kendi ismi altında bir müzik projesi daha var. Bu proje adı altında çıkarılan iki albümdeki (Saurian Meditatiton ve Saurian Exorcism) akustik ezgilerle bizi eski Ortadoğu/Mısır atmosferine götürüyor.

2007 tarihli Ityphallic albümü ile akıl sınırlarımı zorlayan ve günler boyu tüylerim dikenlenmiş bir şekilde hayati bir enerji salgılayan grup, 3 Kasım 2009 tarihinde yeni albümleri “Those Whom The Gods Detest”i yayınlıyor. Bu albümün 2007 tarihli Ityphallic albümüne göre daha farklı bir prodüksiyon ile kaydedildiğini söylemeliyiz. Bu albüme kadar Mısır havasını daha fazla öne çıkarmak için bateriyi arka planda tutan ve Ortadoğu mistizmini andırmak için tamtamları andıran davul kayıtları bu albümde nihayet ortadan kaldırılmış! Artık NILE’da adam akıllı bateri duyulabileceğiz. Ayrıca mid tempolu parçalar yer alsa bile önceki albüme nazaran daha az kullanıldığını söylemem gerek.

NILE’ın kendisine ait enerji ve mistik ruh halinden kaybedilen hiçbir şey yok. Ama beni şaşırtan yönler de yok değil. “Kafir!” isimli bir parça ile albüme başlayıp ezan sesleriyle müziği beslemek, oradan Hititlerin hayvan gübrelerinden büyülü sözleri çıkarmak, ölüm sonrasına bir göz atmak, hemen oradan hububat ve tarımdan sorumlu olan bir Sami tanrısı olan Dagon’a bir bakış atmak, İran’ın Yezd eyaletindeki çöllerde terkedilmiş sessizlik kulelerindeki ayinlere görsel anlamda katılabilmek, güneş tanrısı Ra’nın gözlerine şahitlik edebilmek ve oradan İskender’i anmak NILE gibi aşırı zeki grupların etkileyici hayal güçleri olsa gerek. Bana göre yerkürenin en zeki, bilinçli ve araştırmacı ender gruplarından olan NILE için kelimeler kifayetsiz kalacaktır. Tabii bir de katıksız Death Metal dinleyicileri için…

3 yorum:

Jordi Metal dedi ki...

valla ne yalan söyliyeyim sevmiyorum böyle böğüren tipleri :)

Atilla Çelik dedi ki...

Sırf ses tonları için sevmiyor olabilirsin ama bahsettikleri şeyler itibariyle bana göre bir çok temiz vokalli gruplardan kat kat daha değerli bir gruplar, kıyaslamam bile onlarla. :) O böğürtülere kurban olurum ben, hayatın karanlığı ve bilgeliği akıyor o sesten :D Bu abimlerden çıkan ses eski Mısır tanrılarının sesi gibi mübarek, kum fırtınalarını yansıtıyorlar. Bu inanılmaz bir beceri. :)

NILE bir yere, diğer gruplara bir yere, o denli severim bu karakterli çocukları.

Adsız dedi ki...

nile aşmış bi grup.böyle bi teknik,enstruman hakimiyeti çok nadir görülen bişey

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails