Siyah beyaz yıllar. 80’li yıllar. 90 ve 2000’lerin tarihsel olarak gerisinde ama ruh olarak çok ilerisinde belki de. Daha naif, daha içten, daha samimi. Daha teknoloji yoksunu, kirlenmemiş ve yıpranmamış. Ruhların da daha yüceltildiği. Sinemasından müziğine, giyiminden iletişim koşullarına kadar..
Bir de kulaklarımıza çalınıp duran ve artık nostalji olan sesler. Samantha Fox, Modern Talking, UB 40, Duran Duran, Kim Wilde, Linda Rostandt, Aaron Neville, Joe Cocker, Laura Brenigan, Belinda Carlisle.. Hepsiyle bir anısı vardır 80’li yılları yaşayanların. Ama kendi ruhuma dönüp baktığımda beni hepsinden çok daha fazla etkilemiş, yaşama sevinci vermiş ve sesini her duyduğumda bana huzurdan başka bir şey vermemiş bir ismi hatırlıyorum: BLACK..
Dünyaya adını Black olarak duyurmuştu ama asıl adı Colin Vearncomble idi İngiliz sanatçının. Black’in Wonderful Life isimli parçası ise yerkürenin şu yaşına kadar duyabileceği en güzel sanat eserlerinden biriydi. Sadece müziği ile değil sözleriyle de içten bir yaşama sevinci verirdi insanoğluna. Aslında müzik öyle ahım şahım değildir ama insanı tam yüreğinden vurur. Çünkü Colin’deki o muazzam etkili ses her insanoğluna reva değil. Everything’s Coming Up Roses gibi oldukça neşelendirici ve coşturucu parçalar yapmayı da ihmal etmezdi.
Şu klibi izlerken, siyah beyaz hayata bakarken aslında yaşamın ne kadar harika yaşanması gerektiğini anlıyoruz. Özellikle sözleriyle yoğunlaştırınca. Bazen çocukluğumuza gitmek istiyoruz. Hayatı o gözlerle izlemek ve yaşamak. Ama gün geliyor büyüyoruz. Hayatı harika yapıp yapamayacağımız ya da harika bir hayata sahip olup olamayacağımız sorgulamalar dahilinde. Çok sıcacık bir parçadır. Aklına bir çok şey gelir. Geçmişi düşünürsün. Gözlerine çarpan güneşi. Başıboş koşturmayı.
İşte yine denize gidiyorum
Güneş ışığı saçımı dolduruyor
Ve düşler havada uçuşuyor
Gökyüzünde ve mavi gözlerimde martılar
Adil olmadığını hissediyorsun
Her yerde sihir var
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder