12 Mayıs 2010 Çarşamba

Oyunlarım Çocukluğumdur!


Oyunlar ruhumuz için ne ifade eder? Bize ne kadar hayal gücü ve gerçek hayata artı değerler ekler? Ama şunu biliyorum ki ruhumuzu besleyen ve karakterimize şekil veren en önemli hobilerden biridir. Daha doğar doğmaz ilk işimiz ağlamaktı. Olur da ağlamıyor olsaydık doktor amca çıplak kıçımıza “sen neden ağlamazsın ha” dercesine oyun oynarmış gibi şamarı yapıştırır, ağlamaya başlardık. Hayat bizi ilk oyunla karşılamıştı zaten..

Emekleyemediğimiz dönemlerde bile muhakkak ağzımızın içinde geveleyerek oynadığımız oyuncaklar vardı. Emeklemeye ve yürümeye başladığımızda ise dört bir yanımız oyuncaklarla kaplıdır. Bunları diğer arkadaşlarımızla ne kadar paylaşıp paylaşmayacağımız şekillenecek karakterimiz örgüsünce belli olacaktı. Geçmiş zamanın içten oyunlarının bize katkıları yadsınamaz. Bizzat gerçek doğanın içinde ve dış hayatla yan yana. Gerçek hayata adım atmadan önce hayatı deneyimlemek, zevk almak, merak dürtüsünü yaratıp üzerine gitmek ve meraklarımızı beslemek ne kadar tam olabileceğimize dair seçeneklerdi.

Günümüz dönemlerinde ise oyuncaklarımıza ek olarak bir de bilgisayar ve playstation oyunlarını ekleyebiliriz. Bundan 3-4 yıl öncesine kadar iflah olmaz bir oyun fanıydım. Delicesine oynardım. Artık maalesef ilgilenemiyorum. Sahip olduğum kısıtlı zamanları sadece oyunlara harcamak istemiyorum. Çünkü biliyorum ki eğer çok dalarsam saatin kaç olduğunu fark edemeyeceğim ve işe yorgun argın gideceğim. Ne zamanki Diablo III çıkar, bu lafımı seve seve yerim arkadaş!

Şu ana kadar beni en çok çarpan ve üzerinde aylarımı harcadığım oyunlara gelirsek, biraz bağnaz olduğum ve oyunkoliklerin yanında bir süt çocuğu edasında kalacağımı hissediyorum. Uzun zamanlar harcamışımdır oyunlar üzerinde ama asla 20-30-40 oyunla birden uğraşmamışımdır. Az ve öz oyunların müptelası olup onların da fanatiği olmuşumdur.


DIABLO I & II


Tüm oyunlar bir yana, Diablo tamamen bir yana. Bu kadar açık ve net. Hayatım boyunca üzerine en çok titrediğim, sayısız günler, aylar geçirdiğim, karakter yaratmanın doruğuna ulaştığım ve asla sıkılmadan oynadığım yegâne oyunların başında geliyor. Bir ara öyle hastalık derecesinde kaybolmuştum ki içinde, hastanelere yeni bir bölüm açmaları için başvuracaktım: Diablo Hastaları İçin Koğuş İstemi. Bu oyunun hayranlarını en iyi ifade eden şey belki de budur.

Hayvan gibi ses sistemini açarak, başına kadar dolu full rejuvenationlarla Diablo'yu öldürmeye giderken o hafiften tırsma durumları, orman cücelerini pataklamaya çalışırken yer bitlerinin ıvır zıvır yanımızdan geçip silahımızdan kaçmalarının akabinde sövüşlerimi, Deckard Cain ile sürekli dalga geçişlerimi, Baa’l’i öldürmeye giderken tapınakta birazcık sabit dursam altıma sıçtırmaya yetecek kadar korkutucu kahkahalar karşısında yusuf yusuf oluşum ve o tapınaktaki muazzam atmosfer hakkında ne diyebilirim ki? Hiç bir oyun beni bu kadar etkilemedi, çıldırtmadı ve zevke boğmadı. Assassin’in hastasıyım. İcabında Natalia’s Odium takımını yapmıştım ki çok sükse bir şeydi.


STARCRAFT


Üç ırk bekler seni. Terran, Protos ve Zerg’ler. Terranlılar bildiğimiz insanlar, Protoslar örümcekimsi kımıl canlılar, Zerg’ler ise bildiğimiz Alien gibi mahlukatlar. Eğer iyi bir ses sisteminiz varsa bu oyunu oynarken zevkten çıldırabilirsiniz. Terranlıların makineli tüfek ve tanklarının yarattığı gümbürtü, attığınız nükleer bombanın şaşırtıcı etkisi, Protosların hayvani brutal çığlıkları ve o sesleriyle emirlere uyuşları, Zerg’lerin iğrençliklerini yayışlarını anlatabilmem zor. Her ırkla defalarca oynamama rağmen asla bıkmamışımdır. Strateji ve kaynak yönetimini çok iyi ayarlamanızı istemesi, görevlerin çekiciliği ve yaratılan binaların yanında upgrade üstüne upgrade yapmaların bana verdiği mutluluğu unutamam. Ama en babası o silah sesleriydi. Bu kadar mı gerçekçi ve sarsıcı olur?


Disciples II: The Dark Prophecy


Diablo’yu ve Starcraft’ı kuzenimle eş zamanlı oynamayazdık ama iş Disciples’a gelince orada dururduk. Eşzamanlı oynayabildiğimiz için birkaç arkadaşla sabahlara kadar oynadığımızı hatırlıyorum. Özellikle Rize’de çalışırken nice kurgular ve senaryoların üzerinden geçmiştik. Tek bir senaryoyu bitirmenin 7-8 saati bulduğu anlarda 40-50 senaryonun bizleri nasıl aptallaştırabileceğini düşünemem. Bir gün sabahlara kadar oynamış, pencereden dışarı baktığımızda ise Rize’nin bembeyaz kesildiğini görmüştük. O gaz etkisiyle sabahın altısında dışarı çıkmış, dizi aşan kar üstünde tepinip durmuş ve deniz kenarına gitmiştik. Oyunun öyle büyüsüne kapılmıştık ki onun gazıyla kar üstünde depik atıp duruyorduk. Legion of Damned’ların liderinin sert bir şekilde “Who must die?” diye atak yapması vardır ki kendimizden geçerdik. Ne yalan söyleyeyim, buz, su, ateş, zehir ejderhalarını kesmenin tadı bir başkaydı. Undeadlerin de hastasıyım..


WARCRAFT


Bu oyunu ne zaman oynuyor olsam dış dünyadan, şu anki gerçek dünyadan yalıtırım kendimi. Grafiklerinin çekiciliği, oynadığınız karakterlerin auralarla çevrelenmesi, sizi kaplayan sihirler, yeşil ormanların çekiciliği, Dead Night Elf’lerin avuçlarından yayılan parlak toz tanecikleri derken büyülenmiş şekilde bulurdum kendimi. En zor senaryolarda bile beni sarıp kuşatan huzur duygusu oyuna daha fazla bağlanmamı sağlardı.


SHOGUN TOTAL WAR


Samuray delisi biri olarak bu oyunu sevmemem ve içinde kaybolmamam mümkün olamazdı. Bir çok eyaleti ele geçirmeyi, geliştirmeyi, her geçen mevsim sonunda stoklarımı kokularla doldurmayı, askerlerimi yüceltmeyi, o dehşet müzikleri ve bir eyalete 2000-3000 askerle çıkışlarımı unutamam. Eski kültür hakkında bilgi sahibi olunca yaptıklarım daha anlam kazanırdı. Özellikle oyunun içindeki videolar beni benden alırdı. Al CD’yi, koy sıraya videoları, film niyetine izle..


FIFA-FM-CM


Bu tür futbol oyunları üzerinde uzun uzun konuşmaya gerek yok. Özellikle FM oynarken harcadığım saatlerin haddi hesabı olmamıştır. Her seferinde inanılmaz başarılı olurdum ama bir fark vardı diğer oyunlara göre. Sürekli aynı başarıyı devam ettirdiğinde psikolojik olarak düşmeye başlıyorum. Düşünüyorum. Tamam, iyi güzel diyorum. Kupalar, goller, şampiyonluklar, dünyanın en büyük olmaları, eyvallah. Ama ya sonrası? Bu düşünce aklıma oturduğu an sıkılıyorum ve bırakıyorum. FM 2007, FM 2008 gibi oyunlara uzun zamanımı harcadım ama 2009 ve 2010 için aynı şeyi diyemem. Hemen bırakmıştım.



Uzun zamandır oyun dünyasının içinde değilim. Bu oyunlar dışında az çok oynadığım oyunlar muhakkak oldu ama bunları diğerleriyle kıyaslamam bile. Beni mutlu ettiler zamanında. Hem de çok. Bu yeter de artar.. Şimdi ise hevesle Diablo III bekler bu gönül. O eski manyakça hayranlığa dönüşü… Ah be Blizzard! Daha fazla bekletme bizi. Lütfen!

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Planscape Torment oyna mutlaka.

Elve dedi ki...

listedeki oyunları görünce oyundan anladıgınız belli oluyor. yazdıgınız oyunlar insanı ayrı bir dünyaya kilitleyen yegane oyunlar.

Atilla Çelik dedi ki...

Teşekkür ederim. Aslında şimdi bir oyunu daha oynadığımı hatırladım. Divine Divinity idi adı. Onda da çok eğlenceli görevler vardı gerçekten. Ama o kadar kaliteli değildi.

mirmak dedi ki...

warcraft I ve II'yi ilk çıktığı dönemlerde oynamış biri olarak, sonrasında III ve şimdi de world of warcraft oynayan bu dünyada senin gibi huzurlu, eğlenceli zamanlar geçirmiştim ve hala daha oynamaya çalılıyorum. Starcraft ve diablo'yu hatim edip blizzard aşığı oldum çıktım.

Hani derler ya denizden babam çıksa yerim diye işte Blizzard'dan babam çıksa...

Starcraft ghostu oynayamamış olmak büyük eksiklik hala hayatımda.

Diablo'dan önce Starcraft II'nin çıkış tarihi de belli oldu. Ama eski tadı verir mi?Sanmıyorum.

Çok severek ve etkilenerek oynadığım ilk oyun warcraft I idi...Aradan yıllar geçmişti ve ben bir gün kendimi warcraft I ve II'yi oynarken buldum. Derken babam gördü...Ne o dedi hala bunları mı oynuyorsun?

Bundan iki sene önce de ben bu soruyu soruyordum babama.

''Ne o baba? Hala Warcraft II'yi mi oynuyorsun?''

Herhalde blizzard'ın ve yaptığı oyunların nasıl oyunlar olduğunu özetler bu son cümle.

sevgiler saygılar...

Atilla Çelik dedi ki...

Bence de Blizzard oyun konusunda dünyanın en iyisi. Adamlar atmosfer konusunda çok çok iyiler. Adamların kaliteleri ortada. Yıllar geçti hala oynanıyor. Diablo 2, 10 yıldır hala oynanıyorsa bu Blizzard adına kocaman bir noktadır.

julien sorel dedi ki...

katılıyorum hocam bilizzard'ın üzerine tanımam bu camiada...

hele diablo II var yaa, gençliğimi yedi, gençliğimi. zalımsın blizzard :)

o baal'in minion'ları var ya, alayınız topsunuz olm!!!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails