6 Mayıs 2010 Perşembe

Flying Dutchman’lerden PCLion’lara, Borges’lardan Sportif Cümlelere




Blog dünyasında uzun zamandır yer alan biri değilim. 19 Haziran 2009 tarihinden beri bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Yoğun iş hayatım nedeniyle fazla zamanım olmasa da içimden yazmak geldiği zaman muhakkak yazıyorum. Üşengeç olduğum anlarda ise elim hiçbir şeye gitmez. Bir şeyi yazabilmek tamamen yazmak istememe, ilhamıma, karamsarlığıma ya da coşkuma bakıyor. Başka türlü yazmam çok zor.

1,5 ay sonra bir yılı tamamlamış olacağım. Bu süre boyunca takip ettiğim, beğendiğim, saygı duyduğum blog ve isimler olmadı değil. İşte bu yazı onlara yönelik bir yazı. Ama ortada bir yarış söz konusu değil. Blogları yarıştırmak bana hiç mantıklı gelmez zaten. Çünkü insanların ilhamları yarış atı değildir. Hepsi kendi içinde çok özeldir. Atahan'ın Mayıslar blogundan bahsetme gereği duymuyorum öncelikle. Yazılarına bayılırım ama kendisi uzun zamandır yazmadığı için listeye almadım.

Hangi bloglar özellikle dikkatimi çekiyor ve haklarında neler düşünüyorum?


Blogları asla bir yarışa sokmam ama Fırat arkadaşımızın blogu hakkında söyleyebileceğim ilk şey, tartışmasız en çok beğendiğim blog olmasıdır. Kendisine tam anlamıyla hayranım. Bu hayranlığın bir çok nedeni var. Bir insan evladı işi gücü varken, üstüne bir de evliyken bu kadar yazıyı nasıl yazabilir, nasıl bu zamanları yaratabilir ve bu hengame içinde gerekli ilhamları nasıl bulur? Fırat arkadaşımızın Hollanda’da içtiği özel bir şey varsa bana da göndermesini isterim. Açık adresimi bile veririm. Onca şeyi paylaşırken bir de eğlenceli ve akıcı yazmıyor mu? Misal Robben’in iç donundan Kemal Sunal’ın meşhur “geliyorum Emine” repliğini çağrıştıracak kadar da zeki ve espritüeldir. Zaten o replik yüzünden bir çok kişi devrilmiştir. Fırat arkadaşımızın Rock ve Heavy Metal dinliyor olması, bundan yola çıkarak kullandığı bazı söz öbeklerini çok iyi anlıyor oluşum da bloguna farklı gözlerle bakmama neden oluyor. Bana göre blog aleminin en iyisi. Tartışmasız..

Yıllardır yazı yazarım. Bir çok karaktere ve kişilik profiline rast gelmişimdir. Ama Uğur gibisini de görmedim. Tamamen kendine has bir tarzı var. Onun gibisini görmeme nedenim ise insan bir kere dahi bir şeye kızmaz ya da öfkelenmez mi yazılarında? Tamamen nazik, naif, seviye sınırlarını asla zorlamayan, buram buram futbol ve özgün bakış kokan yazılar. Öyle nazik bir adamdır ki eğer biri ona bir yorumda sövseydi ona bile zerre öfkelenmeyeceği ve oldukça naif bir şekilde cevap vereceği hissini veriyor. Kesinlikle! Bazen yazılarına uzun süre ara vermek zorunda kalıp bir anda İBB antrenman sahasının çatı katından bize seslenirken görebiliyoruz. Yazdığı yazılara ve bloguna bir sorumluluk gözüyle baktığı ortada. Çünkü ne zaman ara vermek zorunda kalsa uzun uzun açıklamalar yapar ama dönüşü de açıklamaları gibi yerinde olur. Aynı şehirde yaşasaydık kesinlikle kendisini ziyaret etmek ve bir tepsi baklava sunmak isterdim. Çünkü eğer blogum az çok insanlarca biliniyor ve takip ediliyorsa bunun bir numaralı sebebi kendi blogunda bloguma verdiği bağlantıdır. Çünkü o bağlantıdan buraya gelenlerin haddi hesabı yok.. Borçluyum sana sevgili Uğur..


Sportif Cümleler

http://sportifcumleler.blogspot.com/

Sportif Cümleler’in gönlümdeki yeri tamamen ayrıdır. Blogun yazarlarından Burak Eren ile tanışıklığımız blog öncesine dayanır. Kendisi yerküre üzerinde beni en çok pohpohlayan ve egomu kabartan övgü melekesidir. Bazen boğazını sıkmak istediğim bile olmuştur “senin yüzünden narsist olucam uleyyn” diye. İki yıl önceki Burak ile şimdiki Burak’ı kıyaslıyorum da bu çocuğun önü açık. Kendisi kadar istekli, hırslı, çalışkan pek az insan görmüşümdür. Onun üzerinde çok emeğim olduğunu ve benden çok şey öğrendiğini söylese de ben buna asla katılmıyorum ve olayın tamamen kendi çabası ve çalışkanlığı olduğunu düşünüyorum. Serap ile müthiş ikililer. Birlikte değil Ying Yang, Voltran’ı oluşturuyorlar. (Kılıç tutan el ben olurum ona göre!!!) Flying Dutchman ile birlikte en çalışkan ve güncel blogların başında geliyorlar. Blogdaki renk cümbüşü, reklam ve bannerlar ise yakında renk körü olmamıza sebep olacak. Yoğunluk Allah’tan daha çok Sarı Kırmızı’dan yana olduğu için fazla etkilenmiyoruz :p

Blog aleminin belki de en agresif, farklı ve ilginç bloglarından biri. Yıllar yılı bir çok ince tespit okurum, incelerim ama Sinan’ın tespitleri gibisi yok. Katılmadığım bazı yerler olsa bile karşı çıkamıyorum. Çünkü çok değişik anlatıyor, uzattıkça uzatıyor ve insanlar, yeter, biraz kısalt, amma uzattın diye düşünüyorlar mıdır? Hiç sanmam! Ne kadar uzun yazarsa yazsın, bahsettiği şeylerin içinde kayboluyorsunuz ve yazılar size kısa gelmeye başlıyor. Bir de sık sık argo terimleri cüretkar bir şekilde kullanışı vardır ki bu olayı daha da çekici hale getiriyor. Bir yazısında bahsettiği birşey nedeniyle Sinan’a şapka çıkardım ve daha fazla saygı duydum. O da ne olursa olsun, sevdiği insana her daim sadık kalacağıydı.

Bundesliga dediğimiz zaman aklımıza gelecek ilk isimdir kendisi. Sadece Bundesliga mı? Futbolun merkez üslerinden birinde yaşıyor ve bilgi sahibi olması yetmiyormuş gibi, Türkiye eksenine yatay geçiş yaparak sorunları çözümleyebilmek noktasında muazzam fikirleri vardır. Bir çok sorunu, taraftarın iç dünyasını, tercümanlığı bir Storyteller tadında yapar Devrim arkadaşımız. Kendisi bir Storytellerdır ki blog adresi devrimderki diye yazılır Explorer adres sekmesine.. Sürekli arkasında olduğum Skibbe’ye dair yazdıkları ile hiç yüzünü görmesem bile derin saygımı kazanmıştır. Bana göre futbol aleminin görebileceği en zeki ve en farklı görüşleri olan adamlarından biridir. Onun gibi insanların ülkem yazılı/görsel futbol medyamdaki eksikliği ise bizim şanssızlığımızdır.

Tardini Büfe

http://tardinibufe.blogspot.com/

Eğer takımım bir maç oynamışsa ya da Avrupa’da önemli bir maç oynanmışsa, hemen gözlerim Tardini Büfe’yi arar, tıkınmak üzere! Bir maçın ardından o sahada neler olup bittiği hakkında en sağlıklı, en yerinde yemekleri okumak istiyorsanız tanıklık etmeniz gereken ilk yerdir Tardini Büfe. Maç kritikleri tek kelimeyle harika ve bu anlamda oldukça özel.

Futbol Ezilen Halkların Mutluluğudur

http://lucarelli-breitner.blogspot.com/

Arkadaşımızın blogu sadece futbolu içermiyor. Zaten blogunun ismine bakarsanız aynı zamanda halk sorunlarının tam içinde olduğunu ve bunları sık sık paylaştığını anlarsınız. Bazen (yoksa genelde mi?) agresif, bazen sert, bazen öfkeli, bazen de çatık kaşlı haliyle memleketimin manzarasından görüntüler sergiler. Çünkü onu öfkelendiren çok şey var. Haksızlığa, ülkenin her geçen gün batağa sürüklenmesine itirazları var. Bazıları kaleminin sivri olmasından rahatsızlık duyabilir ama ben şerefsiz demesinden bile haz alıyorum. Neden yalan söyleyeyim, kalemine yakıştırıyorum.

Turk Telekom Arena

http://mertkuyumcu.blogspot.com/

Mert arkadaşımız öyle bildiğimiz eskilerden değil. Aramıza yeni katıldı sayılır. Diğer futbol ve Galatasaray bloglarına nazaran şöyle bir farklılığı var. Genelde insanların üzerinde pek kafa yormak istemediği ekonomik meseleler üzerinde uzun uzun kafa patlatıyor Mert arkadaşımız. Gün geliyor size teknolojik gelişmelerden haberler veriyor. Kendisi blogumun ana müdavimlerinden biri ve en çok yorum yapan kişilerin başında geliyor. Yaptığı her yorum öncesi size isminizle merhaba diye hitap etmesi ve bundan asla taviz vermemesi nezaketi ve saygısı hakkında yeterince bilgi veriyor. Blog dünyasında saygı duyduğum kişilerin başında geliyor. Sevgili Mert, bir yorumumda sana merhaba demeyi unutmuşum, o bana evlat acısı gibi koydu, bilesin..

Kemâle Ermiş Mustafaistler

http://www.nevropat.com/

Yazarlarını tanımam etmem kişisel olarak ama muhakkak takip ederim kendilerini. Özellikle öteki adam’ı! Kaleminden dökülen küfürlerin, absürd bakış açılarının ve ekstrem görüşlerin haddi hesabı yoktur. İçeriğin kelime karşılıkları belki çok küfürlü olabilir, seviyesiz olarak düşünülebilir ama onları düşünen, bulup çıkaran zihne ben saygı duyuyorum arkadaş. Kendisinden bir dahakinde parabolik bir şiir bekliyorum. :)

Ama…

http://amaveucnokta.blogspot.com/

Hani bazen dört bir yanınızı duygular sarar. Anılarınızın içinde kaybolursunuz. Naif duygularla bezenmişsinizdir. Geçmişe ve geleceğe gidersiniz. İnsanoğlunun psikolojisini sorgularsınız. Bazen de aşka ve sevdiğinize sorular sorarsınız ‘neden’ diye. Bu uğurda sık sık pencere açarlar ve pencere açıkken bakmanız salık verilir. Göreceksinizdir ki, Can ve Eren arkadaşlarımızın baktığı pencereden sizler de belki bakmışsınızdır. Yeri gelir size ve duygularınıza tercüman olurlar. Seviyorum bu kerataların yazdıklarını. Özellikle Can! Sana sesleniyorum. Kendi iç dünyanda yaşamak güzeldir ama arada aldığın havalardan söz et. Çık, gez, dolaş, adrenalini kökle ve bunlardan da bahset bize. Biliyorum. O potansiyelin var aslında… Hem de fazlasıyla..


Plaseyi Henry Gibi Vuruyorum

http://plaseyihanrigibivuruyorum.blogspot.com/

Bana göre blog dünyasının en orijinal isimlerinden biri. Bayılıyorum bu isme. Yazarlarından Anıl Tatar ise çok sevdiğim bir arkadaşım, hemşerim ve bir tanemdir. Futbola, Galatasaray’a, futbolculara bakış açısı acayip hoşuma gider. Kendi takımına her daim pozitif yaklaşır. Her olumsuzluktan bir olumluluk yaratmanın özünde yaşayan bir kişiliktir kendisi. Plaseyi Henry gibi vurabiliyor mudur bilmiyorum ama izlediği futbolu değerlendirmek, doğru izlemek anlamında Messi gibi çalım attığını ve şut çektiğini biliyorum.

Nothing Left At All

http://nothingleftatall.blogspot.com/

Dikkat çekmek istediğim bir blog olduğu için en sona koyuyorum. Futbolla alakası yoktur bu blogun. Sinema denen görsel sanatı farklı bir gözden okumak isterseniz bakmanız gereken ilk adreslerden biridir. Bazı bloglar direkt sinemadaki senaryodan, oyunculardan, klasik kritiklerden yola çıkarken burası tamamen farklı bakış açılarıyla süslenmiş. Ben bir sinemayı yazacağım zaman bana neler hissettirdiğini, hayatıma neler katabileceğini, ruhumu nasıl etkilediğini vb gibi şeylerden bahsederim. Yazarıymış, oyuncusuymuş, yönetmeniymiş umursamam bile bazen. Çünkü onlardan yeterince bahseden var. Önemli olan bu görsel sanatın bize neler verdiği! Bu anlamda en doğru arenalardan biridir. Eğer ki bir de kış olimpiyatları varsa değmeyin keyfine. Buz pateni konusunda otoritedir. Bilim ve duygu arasında gidip gelen ruh hallerinin sonucunda ortaya farklı ve karma çalışmalar sunmaktadır. Her geçen zaman yazılarını geliştirmesi ise dikkate değer. Yazılara duygular katılsa da yazı üzerinde iyi çalışıldığını ve çok emek verildiğini anlıyorsunuz.

18 yorum:

Serapbenbuyrun dedi ki...

Gurur duyduk ve kutladık müstakbel 1. yılınızı efendim :)) Ortağım olacak adam ayrıca yazar mı bilmiyorum henüz konuşma şerefine nail olamadım bugün kendileriyle :)

Burak Eren dedi ki...

Teşekkürler abi :)

Plaseyi Hanri Gibi Vuruyorum dedi ki...

Bana "bitanem" demişsin abi. Adeta kıllı bir varlıktan bunu duymak hoşuma gitti. asşklasdklşalk.

Çok teşekkürler.

Atilla Çelik dedi ki...

Ahahahah, oyy Anıl'ım oy. O nasıl bir kelamdır? Merak etme, o kadar kıllı bir varlık değilim!

aosjfasdfgasdf

koala dedi ki...

Atilla, yeni okudum ne yazık ki teşekkür etmekten başka elimden bir şey gelmiyor. Hakkımda yazılmış en güzel kelamlar. Eyvallah.

Atilla Çelik dedi ki...

Rica ederim, ne demek. Sen kızmaya, biz ise okumaya devam.

Burak Eren dedi ki...

Abi bu arada 1 yıl ne ara oldu ya. Bu zaman cidden çok hızlı geçiyor :)

Atilla Çelik dedi ki...

Daha olmadı canım. 1,5 ay kaldı bir yıl olmasına dedim ya. :)

buster dedi ki...

Ah be abi ne yaptın? Teşekkür ederim burada bize de yer verdiğin için.

Aslında bir süre -en azından pazartesiye kadar- yazamayacağım. Son yazdığım yazıda nasıl kafayı yediğimi sende görebiliyorsundur az-çok. Çok değişik duygularda yaşıyor insan. Dün gülerken bugün gülemiyorsun pek mesela.

Hayatında olan insanların ölmesi de acayip bir şey. Bunu söyleyebiliyorum çünkü korkmuyorum ölüm kelimesinden; ama ne bileyim daha henüz doğmamış kardeşinizin ölmesi de çok acayip. Bunun üzerinden tüm ölenlerin genç olduğunu farketmekte. İnsanları sıkmak gibi bir amacım olmasa da; sıkıyorum uzun ve kasvetli yazılarımla çoğu zaman, biliyorum. Ama bazen sıkılmaları gerekiyor. Hayat herkese tozpembe değil ne yazık ki! Eren neyse ki güldürüyor bizleri eheh. Bende en kısa sürede güldürme sözü verebiilirim şu ruh halinden kurtulabilirsem bir an önce.

İşler çok tuhaf dediğim gibi abi sıyırmaya ramak kalmışken sıyırmadan durabilmekte önemli.

Seviyorum bende seni, sağol. İyi ki takip etmişim zamanında seni ve sende bizi bulmuşsun.

Atilla Çelik dedi ki...

Sevgili Can,

Hayat bazen böyle testislerimizden sıkıp bırakmaz. Bakma sen bana. Ben de aslında 10 yıldır kendi içimde stabil ama halbui dış cephesinde çok savaşçı bir hayat yaşıyorum. Ama zannedersem sürekli elini taşın altına koyuyor oluşum, bazı zorlukları kolaymış gibi gösterebiliyor. Bugün gülüyoruz, yarın öfkeden çıldırıyoruz. Hayatın asıl yüzü tüm bu hislerin birleşimi. Tek bir yönü yok hayatın. Bize hep mücadele etmek kalıyor. Sonuna kadar savaşmak. Ufak şeylerden zevk almak... O zevki de alamazsak hayat iyice zor..

Burak Eren dedi ki...

1.5 ay kalsıysa tamamdır :) Zaman yavaş geçiyormuş hala o zaman demiyorum tabii ki :) İyiki ısrarlarımı arttırmışım zamanında blog konusunda. Sayende süper bir blog takip ediyoruz.

sembolist dedi ki...

İlk defa okudum açıkçası,dikkate değer bloglardan bir blogu geç keşfetmiş olma hüznünü de yaşamıyor değilim hani:)
düşünmeye ve yazmaya devam kardeşim,hele bir de yazan kişi Galatasarylı olursa:)

Atilla Çelik dedi ki...

Merhaba Mert,

Teşekkürler iyiyim, sen nasılsın peki? :)))

Evet, ben onu her gün sık sık görüyorum. Tahmin etmiştim ve bu tahminim teyit edilmiş oldu. Yolum trafiğine her zaman açıktır. Hız sınırı da yoktur. :)

LLuvia dedi ki...

Atillacım çok teşekkürler. Yüzüme karşı söylemen farklıymış burda yazman ayrı. Utandırdın beni :) Çok teşekkür ederim tekrardan.

Sinema blogu diye adımız kazındı ama valla değilim diye de ekliyim ben yine dayanamadan :)

Sevgilerle kal :)

Atilla Çelik dedi ki...

Ne demek, rica ederim. Başlangıç olarak sinema yoğunluklu ama akabindeki açıklamalarım ise diğer çalışmalarına yönelik. "farklı ve karma çalışmalar sunmaktadır" tabirini kullanırken özellikle. :)

LLuvia dedi ki...

Ne yaptığım belli değil zaten Atilla boşver :) Teşekkür ederim sadece beğenmen önemli zaten. Ne yazdığım değil.

pclion dedi ki...

Teşekkür ederim Atilla abi, böyle yorumlar okumak çok güzel. Baklavayla bekliyorum, İstabul'a uğrarsın illa ki bir gün. :)

Atilla Çelik dedi ki...

İnşallah yolumuz bir gün İstanbul'a düşer sevgili Uğur. Baklavayı artık İstanbul'dan alırız. :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails